Mesajı Okuyun
Old 25-11-2009, 13:47   #30
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2007/5-972

K. 2007/972

T. 12.12.2007

• KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU ( Karayolları Genel Müdürlüğünün Salt Genel Bütçe Kapsamına Alınmış Olmasının Tüzel Kişiliğini Sona Erdirmediği )

• KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TÜZEL KİŞİLİĞİ ( Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Salt Genel Bütçe Kapsamına Alınmış Olmasının Tüzel Kişiliğini Sona Erdirmediği )

• TARAF EHLİYETİ ( Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Karayolları Genel Müdürlüğünün Salt Genel Bütçe Kapsamına Alınmış Olmasının Tüzel Kişiliğini Sona Erdirmediği - Gerçek Hasım Durumunda Olup Hakkında Hüküm Kurulması Gerektiği )

• HUSUMET ( Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Karayolları Genel Müdürlüğünün Salt Genel Bütçe Kapsamına Alınmış Olmasının Tüzel Kişiliğini Sona Erdirmediği - Davada Taraf Ehliyetinin Devam Ettiği )

• GENEL BÜTÇE KAPSAMINA ALINMA ( Karayolları Genel Müdürlüğünün Salt Bu Nedenle Tüzel Kişiliğinin Sona Eremeyeceği - Davada Bağlı Bulunduğu Bakanlık Adına Hüküm Tesis Edilemeyeceği )

• KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ ( Karayolları Genel Müdürlüğünün Salt Genel Bütçe Kapsamına Alınmış Olmasının Tüzel Kişiliğini Sona Erdirmediği - Davada Bağlı Bulunduğu Bakanlık Adına Hüküm Tesis Edilemeyeceği/Taraf Ehliyetinin Devam Ettiği )

2709/m.123/3

5018/m.12, 45, Geç.4, Geç.12

1086/m.38

4721/m.8, 48

5539/m.1

ÖZET : 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Karayolları Genel Müdürlüğünün salt Genel bütçe kapsamına alınmış olmasının, tüzel kişiliğini sona erdirmediği ve bu yönde yapılmış açık bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı, henüz tüzel kişiliğini yitirmemiş olan Karayolları Genel Müdürlüğünün davada taraf ehliyetinin devam ettiği göz önünde tutularak; gerçek hasım durumundaki Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlık aleyhine tesis edilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki “Kamulaştırmasız elatmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.10.2006 gün ve 2006/7-588 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 19.4.2007 gün ve 2007/3703-5259 sayılı ilamı ile;
( … Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen Karayolları Genel Müdürlüğünün hükmü şahsiyeti 5018 sayılı Kanunla sona erdirilmemiştir Bu nedenle adı geçen Genel Müdürlük aleyhine hüküm kurulması gerekirken, Bayındırlık Bakanlığı aleyhine hüküm tesisi, doğru görülmemiştir… ) , Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresince temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tapu kayıt maliki tarafından, Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılmış, kamulaştırmasız el atılan taşınmaza vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçelerinde; müvekkilinin kayden maliki olduğu 1442 parsel sayılı taşınmazın 3398,30 metrekarelik kısmının davalı Karayolları Genel Müdürlüğünce tel örgü ile çevrilerek oto yol koruma sahasına katılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek, davalı idarenin kamulaştırmasız elatmasının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davalı idarece yola kalbedilerek kamu hizmetine tahsis edilmiş bulunan dava konusu taşınmaz için elatmanın önlenmesi kararının verilmesinin tapu malikine bir fayda sağlamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Yargılama sırasında duruşmalara Hazine vekilinin katılımı üzerine davacı vekilinin 25.9.2005 tarihli dilekçesi ile dava, Bayındırlık ve İskan Bakanlığına yöneltilmiştir.
Mahkemenin; “dava konusu taşınmaza davalı idarece kısmen kamulaştırmasız elatıldığının keşfen tespit edildiği” gerekçesiyle, “davanın kabulü ile, 1442 numaralı parselin 3398,30 metrekarelik bölümüne davalı idarenin elatmasının önlenmesine” dair, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı aleyhine verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, “daha once genel bütçe kapsamı dışında iken,5018 sayılı Kamu Mali ve Kontrol Yönetimi Kanunu hükümlerine gör genel bütçe kapsamına alınarak, bu Kanunun 12.maddesi gereğince tüzel kişiliğini kaybeden ve aynı Kanunun 45 ve Geçici 12. maddeleri gereğince mülkiyetindeki taşınmazları tapuda Hazine adına resen tescil edilecek olan kamu idareleri arasında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de bulunduğu, bu itibarla 5018 sayılı Kanunun bütün hükümleri ile yürürlüğe girdiği 01.01.2006 tarihi itibariyle Karayolları Genel Müdürlüğünün Tüzel Kişiliğinin sona erdiği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliğinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile sona erdirilip erdirilmediği; bu konudaki saptamaya bağlı olarak da, Karayoları Genel Müdürlüğü’nün davada taraf ehliyetinin sona erip ermediği, eş söyleşiyle davada gerçek hasmın Karayolları Genel Müdürlüğü mü yoksa bağlı bulunduğu Bakanlık mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bildiği üzere taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade ( hak ) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir ( HUMK m.38, TMK m.8 ve m.48 ) . Buna gore, medeni haklardan istifade ( hak ) ehliyeti bulunan her gerçek ( TMK m.8 ) ve tüzel ( TMK m.48 ) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
Bu noktada, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden kamu tüzel kişilerinin, özel hukuk tüzel kişileri gibi, davada taraf ehliyetine sahip oldukları konusunda kuşku ve duraksama bulunmamaktadır.
Kamu tüzel kişileri, ancak hukukun öngördüğü biçimde kurulduktan sonra kişilik kazanıp, medeni haklardan istifade ehliyetine sahip olduklarından, tüzel kişiliğin kazanılması ile davada taraf olma yeteneğine de sahip olurlar. Kamu tüzel kişilerinin kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade ( hak ) ehliyeti, hukukun öngördüğü biçimde kalkınca, davada taraf olma yetenekleri de sona erer.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki; kamu yönetimine yön verecek ilke ve kuralların yer aldığı Anayasanın, “İdare” başlığı altında düzenlenen 123. maddesinin 3. fıkrasında, “Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya Kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” hükmü öngörülmüştür.
Bu açık hükum karşısında, kamu tüzel kişilerinin kanunla ya da Kanunun verdiği, açık bir yetkiye dayanılarak idari bir kararla kurulması gerektiği; yetki ve usulde paralellik ilkesi gereği, bir kanun ile ya da Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idari bir karar ile kurulan kamu tüzel kişiliğinin sona ermesinin de aynı usule tabi olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
O halde, kanunla kurulan bir kamu tüzel kişiliği, aynı usulle kaldırılıncaya kadar, bunların davada taraf olma yeteneklerinin devam ettiği kuşkusuzdur.
İlke olarak, kamu tüzel kişilerinin tüzel kişilikleri ile ilgili hükümleri, somut olayda olduğu gibi kendi kuruluş kanunlarında yer verilmektedir.
Bu cümleden olarak, 16.02.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında, “Bayındırlık Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliği haiz olmak ve katma bütçe ile idare edilmek üzere Karayolları Genel Müdürlüğü Kurulmuştur” hükmü yer almakta olup, bu hükum halen yürürlüktedir.
Yeri gelmişken; özel kanunla ve katma bütçe ile idare edilmek üzere kurulan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliğinin dolayısıyla davada taraf ehliyetinin sona erip ermediğinin aydınlığa kavuşturulabilmesi için, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun irdelenmesinde yarar görülmüştür.
Kamu mali yönetim ve denetim sistemi ile ilgili en köklü ve bütünsel değişiklik, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 10.12.2003 tarihinde yasalaşması ile gerçekleştirilmiştir. 26.05.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun yerini alan 5018 sayılı Kanun, Mali yönetim ve kontrol sistemimizin yapısını ve işleyişini yeni bir anlayışla ele almak suretiyle sistemin temel esaslarını düzenlemekte; kamu bütçelerinin hazırlanma, uygulanma ve kontrol işlemlerinin nasıl yapılacağını, mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini ve raporlanmasını şekillendirmektedir.
5018 sayılı Kanunun kapsamı, genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri olarak belirlenmiştir. 1050 sayılı Kanun sadece devlet tüzel kişiliğine dahil idareler ile özel mevzuatlarındaki hükümler saklı kalmak üzere katma bütçeli ve özel bütçeli idarelerin mali yönetim ve denetimlerini kapsarken, 5018 sayılı Kanun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve kontrolünü kapsamaktadır.
5018 sayılı Kamu Mali ve Kontrol Kanunu’nun 12. maddesinin 2. fıkrasında, “Merkezi yönetim bütçesi, bu Kanuna ekle ( I ) , ( II ) ve ( III ) sayılı cetvellerde yer alan kamu idrelerinin bütçelerinden oluşur” hükmüne yer verilmiş; 3. fıkrasında, “Genel bütçe, Devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu Kanuna ekli ( I ) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesidir” tanımı yapıldıktan sonra; bu Kanuna ekli ( I ) sayılı cetvelde “Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri”arasında, Karayolları Genel Müdürlüğü de gösterilmiştir.
Dolayısıyla, eski sistemde katma bütçeli kuruluşlar kapsamında yer alan bazı kuruluşlar, somut olayla olduğu gibi Karayolları Genel Müdürlüğü, genel bütçe kapsamına alınmış; 5018 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin 5436 sayılı Kanunla değişik metninde “Bu Kanunda öngörülen mali yönetim ve control sistemine uyum sağlanması amacıyla, Kanun kapsamındaki idarelerle ilgili mevzuatta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde gerekli değişiklikler, en geç 31.12.2007 tarihine kadar yapılır” hükmü öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi; 5018 sayılı Kamu Mali Kontrol Yönetimi Kanununda Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliğini kaldıran açık bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, az yukarıda açıklanan, aynı Kanunun Geçici 4. maddesi uyarınca 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda bu yönde bir değişiklik yapılmamış, başka her hangi bir yasal düzenlemeyle de Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliği kaldırılmamıştır.
Açıklanan bu hukuksal durum karşısında, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliğinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile sona erdirilmediği; 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunla kurulan bu kamu tüzel kişiliğinin, Anayasanın 123/3 maddesi uyarınca yine bir kanunla kaldırılıncaya kadar devam ettiği belirgindir.
Bu itibarla, kamu tüzel kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade ( hak ) ehliyeti bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün davada taraf olma ehliyetinin bulunduğu ve eldeki davada gerçek hasım durumunda bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hüküm tesis edilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Direnme kararında sözü edilen, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 45. maddesine gore Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin edindiği taşınmazların Hazine adına tescil olunacağı ve bu taşınmazların Maliye Bakanlığı tarafından yönetileceği, aynı Kanunun Geçici 12. maddesinde ise, 45. maddenin 1. fıkrası uyarınca Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmazlardan ilgili kamu idarelerinin mülkiyetine bulunanların, bu idarelerin tüzel kişiliğinin sona erdiği tarihi izleyen 6 ay içerisinde herhangi bir işleme gerek olmaksızın tapuda resen Hazine adına tescil edileceğine dair düzenlemelerin, Karayolları Genel Müdürlüğünün tüzel kişiliğini açıkca kaldıran hükümler olmadığı; tam tersine, taşınmazların Hazine adına tescilini, anılan kanunla Genel bütçe kapsamına alınan bu idarelerin tüzel kişiliğinin sona erme şartı ve belli bir süreye bağladığı görülmektedir.
Şu da eklenmelidirki; 4353 Sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takip Usullerine Dair Kanun gereğince hazine avukatları genel bütçeye dahil idareleri davada temsil edebilir. Ancak davadaki tüm işlemler ve verilecek hüküm Hazine yada Hazine avukatının leh yada aleyhine değil, temsil olunan kamu tüzel kişiliği leh yada aleyhine olacaktır. Bu nedenle Karayolları Genel Müdürlüğünün temsilen yasa gereği olarak davada hazine vekilinin bulunması, Karyolları Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlığın, davanın tarafı olduğu anlamına gelmeyecektir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Karayolları Genel Müdürlüğünün salt Genel bütçe kapsamına alınmış olmasının, tüzel kişiliğini sona erdirmediği ve bu yönde yapılmış açık bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı, henüz tüzel kişiliğini yitirmemiş olan Karayolları Genel Müdürlüğünün davada taraf ehliyetinin devam ettiği göz önünde tutularak; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması ve gerçek hasım durumundaki Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlık aleyhine tesis edilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.12.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
(Kaynak: Kazancı)