Mesajı Okuyun
Old 21-02-2012, 18:45   #1
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Tacirler Arasında Ayıp İhbarı Bilmecesi

Sayın meslektaşlarım,

Tacirler arasında "ayıp ihbarı"

6762 S.K.'da: m.25: "...Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkca belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur..." şeklinde ve,

6102 S.K.'da: m.23: "...Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür..." şeklinde düzenlenmiştir.

Yargıtay bu konuda pek istikrarlı değil *; istikrarsızlıktan önce bir düzenlemeyi daha eklemek gerekiyor:

6762 S.K. m.20/3: "Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadiyle yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır."

6102 S.K. m.18/3: "Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır."

Madde Gerekçesi'nden: "...Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan "muteber olması için" ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur..."
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=10974

* Yargıtay 19. HD, 03.05.2010 T., E: 2009/7414, K: 2010/5367: "...davalı kendisine teslim edildiğini belirttiği cam yıkama makinesinin ayıplı olduğunu davacıya bildirdiğini ve yarısını iade ettiğini savunmuş ise de davacı bu yöndeki savunmayı kabul etmemiştir. Taraflar tacir olduğundan TTK'nun 25/3.maddesinde öngörülen süreler içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Dairemizin istikrarlı uygulamasına göre ayıp ihbarının TTK'nun 20/3.maddesinde hükme bağlanan usullerle yapılması gerekir. Başka bir anlatımla ayıp ihbarının yasada belirtilen sürelerde yapıldığına ilişkin savunma tanıkla kanıtlanamaz..."

Yargıtay 19. HD, 17.03.2011 T., E: 2010/5583, K: 2011/3458: "...Taraflar arasında uyuşmazlık satıma konu baskı makinesinin ayıplı olup olmadığı ve süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır. Davacı şirket yetkilisi tarafından davalı tarafa 2.9.2008 tarihli bir şikayet mektubu yazıldığı, davalı tarafından da 3.9.2008 tarihinde davacı tarafa e-mail ve aynı içerikli faks çekildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece bu e-mail ve faks metni üzerinde durulup, değerlendirilme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir..."
Farklı şekilde de ayıp ihbarının yapılmasının kabul edilebileceğine yönelik ve yakın tarihli olması sebebiyle önemli bir karar...

Yargıtay 11. HD, 09.03.1998 T., E: 1997/9174, K: 1998/1531: "...Davacı, satıma konu emtiadaki ayıbın gizli ayıp olduğunu ileri sürmüş olup, bu konuda delillerini ibraz etmiş tanık dahi göstermiştir. Ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı hususu tanıkla dahi kanıtlanabilir. O halde, davacı vekilinin ayıp ihbarının süresinde yapıldığına ilişkin tanıkları dinlenip, diğer deliller ile birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir..."
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=894

Her ne kadar TTK m.25 alım-satıma ilişkin olsa da (istikrarsızlığa sebep olan asıl madde) TTK m.20'nin uygulandığı belirtilmekle: eser sözleşmeleriyle ilgili ayıp ihbarında sevgili 15. HD'nin görüşü:
Yargıtay 15. HD, 20.12.2006 T., E: 2006/6018, K: 2006/7512 (aynı yönde 22.06.2010 T., 2010/1974 E., 2010/3555 K. sayılı kararı): "...Eser sözleşmelerinde ayıp ihbarı -tacirler arasında olsa da- bir şekle tabi değildir. Dairemizin istikrar kazanan uygulamalarına göre ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı hususunun ispatı için tanık dinlenmesi (hukuki işlem benzeri olduğu için) mümkündür. Somut olayda, kumaşlar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan 14.04.2004 tarihli bilirkişi raporunda kumaşlardaki boyama hatasının açık ayıp niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
Davalı iş sahibi açık ayıbın derhal davacı yükleniciye bildirildiğini savunmuş, 24.11.2004 tarihli delil listesinde bu hususu bilen tanıkları olduğunu açıklamış, 12.01.2004 tarihli dilekçesinde de tanıklarının isimlerini bildirmiştir. Mahkemece davalı iş sahibinin gösterdiği tanıklar dinlenilmemiştir. Oysa davalı yanca açık ayıptan ötürü vakit geçirilmeden ihbar yapıldığı ileri sürüldüğüne ve bu iddia tanıkla ispatlanmak istenildiğine göre mahkemece gösterilen tanıkların dinlenilmesi gerekir..."

Şahsi görüşüm "ayıp ihbarı"nın 6762 S.K. m.20 çerçevesinde değerlendirilmemesi gerektiği ve 15. Hukuk Dairesi'nin görüşü yönünde tanıkla ispatın mümkün olduğu şeklinde olsa da; yukarıdaki düzenlemeler ve değişikliğe dair madde gerekçesi de dikkate alındığında yeni kanun yürürlüğe girdikten sonra tacirler arasında akdedilen sözleşmelerde, "ayıp ihbarı"nın tanıkla da ispat edilebileceğine dair, sözleşmeye bir madde eklense 19. Daire'nin görüşü aşılabilir mi sizce???

Ben aşılabileceği kanaatindeyim :
HMK m.193: "Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.

Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir."

Çekincem şudur ki: 19. Daire "ayıp ihbarı"nı TTK m.20 kapsamında değerlendirdiğine göre, bu sefer de "ayıp ihbarı, delil sözleşmesine elverişli vakıa değildir" deyip işin içinden çıkabilir

Saygılar...