Mesajı Okuyun
Old 01-08-2006, 11:50   #4
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Yasa, gecikmesinde zarar doğacak işlemlerin yapılmasını emretmektedir. Burada bir sorun yok. Bu işlemlerin yapılması için veraset ilamına da gerek yok.

Sizin veraset ilamı çıkarmaya yönelik düşüncenize katılamıyorum. Yasal düzenleme bize böyle bir hak ve yetkiyi vermemektedir. Hele hele vekaletnamenin azledilene kadar geçerli olduğu şeklindeki yorumunuza katılmanın var olan sistem içinde olanaksız olduğunu, hukuki temeli olmadığını düşünüyorum.

Tam aksine sizin yorumunuzun vekaletin kötüye kullanılmasını kolaylaştıracak bir yorum olduğu düşüncesindeyim. Geçmişte benzer bir konuyu (kötüye kullanma) sayın Gemici de açmıştı diye anımsıyorum. Oradaki örnekler bu açıdan yararlı olabilir.

Şimdi yasal duruma bakalım Yasa ölümle vekaletin son bulacağını belirtiyor. Bundan sonra ne yapılacaktır?
1- Dava mirasçılara geçmeyen şahsa sıkı sıkıya bağlı bir konuya ilişkin ise (örneğin boşanma) konusuz kaldığından reddedilecektir.
2- Dava mirasçılara karşı da sürdürülecek davalardan ise ve karşı taraf davayı sürdürmek istiyorsa karşı tarafın mirasçılara tebligat çıkararak davayı sürdürmesi gerekir. Ancak bu durumda da vekil vasıtası ile davaya devam edilemez. Mirasçılara tebligat yapılması koşuldur. Kuşkusuz ki zarar doğmasını engellemek için gereken acil işlemlerin yapılması hariç.
3- Karşı taraf da davayı takip etmez ise;
Dava açılmadan önce taraf ölmüş ise dava sıfat yokluğundan reddedilecektir. Ancak dava sürmekte iken ölmüş ise sıfat yokluğundan dava reddedilemez. Ya başvuruya bırakılacaktır ya da mirasın reddi geçecek şekilde dava ertelenerek usulün 41. maddesi gereğince bir kayyım tayin edilecektir. Gerçi yasa kayyım tayinini karşı tarafın istemine bağlı tutmuştur ama bunun re'sen yargıca veya tarafın vekiline de tanınmasının uygun olacağı görüşündeyim. Fakat şu andaki düzenleme bu şekilde ve davaya devam edilemeyecekse büyük bir olasılıkla dosya başvuruya kalacaktır. Bu durumda başvuruya kalan dosyanın mirasçılar tarafından yenilenmesi sözkonusu olabilir. Zamanaşımı dolmamışsa.

Burada benim öne sürdüğüm husus mahkemenin savcılığa yazacağı bir yazı ile mirasçıların saptanarak davaya devam edip etmeyecekleri hususunda beyanda bulunmaları için süre verilmesi veya davanın savcılık aracılığı ile mirasçılara duyurulmasıdır. Bunun Özel hukuka devletin resen müdahalesi olarak değerlendirilmesi olanaksızdır. Çünkü davaya ve gidişatına müdahale edilmemektedir. Sadece bir hakkın kullanılmasını sağlamakta, kolaylaştırmaktadır. Bir hakkın kullanılmasının sağlanması veya kolaylaştırılması da devletin görevidir. Bunu engelleyen bir hüküm ya da düzenleme de yoktur. En pratik çözümün bu olduğunu düşünmekteyim.

Pratik zorluklar bizim yasalara aykırı davranmamızı haklı kılamaz. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde gerekli işlemlerin yapılması gerektiği zaten bir kabuldür. Ancak ölümden sonra da vekaletin devam ettiği şeklindeki bir yorum kabul edilirse örneğin açılmış olan bir tazminat davası, bir kira artış davası da devam edecektir. Hem de belki de mirasçıların istemlerine aykırı olarak. Bu yorum var olan sisteme tamamen ters ve herkes açısından hakların da ihlaline neden olabilecek bir yorumdur. Şöyle ki;
a) Ölümle vekaletin son bulacağına ilişkin emredici kurala aykırıdır.
b) Kişilerin (mirasçıların) kendi malvarlığı (tereke) üzerindeki tasarruf hakları kısıtlanmış ve hiç bir dayanağı olmadığı halde bu yetki vekile devredilmiş olacaktır.
c) Yasa koyucu da zaten ne yapılacağını belirtmiştir. Ölümle vekalet ilişkisi son bulacaktır. Bundan sonra davaya mirasçılara tebligat yapılarak devam edilecektir. Yasal sisteme en uygun çözüm şekli budur ve Yargıtay da bu çözümü benimsemektedir.

Bence en doğru çözüm savcılıkça mirasçıların saptanarak davanın duyurulmasıdır. Özel durumlar düşünüldüğünde devletin olanaklarını rahatlıkla kullanan savcılığın bunu vekilden daha kolaylıkla yapabileceği açıktır. Buna engel bir düzenleme de yoktur.

Diğer çözüm usulün 41 veya BK 35 de değişşiklik yapılarak Yargıcın bu konuda gerekeni yapmasının sağlanmasıdır. Bu da veraset ilamı çıkarmak vb. değil sadece davanın mirasçılara duyurulması ile sınırlı olmalıdır. Davayı takip etmek isteyen mirasçılar gereğini ysapmakla yükümlüdür.

Vekaletin devam ettiğinin veya veraset ilamı çıkarmakla vekilin yetkili ve görevli olduğunun savunulması halinde bu yorum hukuk sistemimize aykırı olacak, MK ve BK. da bir çok değişiklik ve düzenlemeye gidilmesi gerekecektir.

Saygılarımla.