Mesajı Okuyun
Old 30-05-2011, 16:00   #9
Av. Çağatay Akyol

 
Varsayılan

Usulsüz tebligata ilişkin idare mahkemesi ve danıştay tarafından verilen kararları okuduğumda, şu sonuca varıyorum: Tebligatın esasını oluşturan işlem, ancak idari nitelikte bir işlem ise, usulsüz tebligat, idari yargılamaya konu edilebilir. Tebligatın konusu bir adli işlem ise, usulsüzlük iddiasının adli yargı yerinde görülmesi gerekir diye düşünüyorum. Aşağıdaki karar işinize yarayabilir belki.

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

E:2006/1262
K:2006/2015
T:01.03.2006

1086 s. Yasa m. 7,27

Davacı Endüstri ve Tic. vekili Avukat C.S.K. tarafından, davalı Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü aleyhine 09.03.2005 gününde verilen dilekçe ile posta idaresinin görevi zamanında ve doğru biçimde yapmaması nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; mahkemenin görevsizliğine, dosyanın yetkili ve görevli idare mahkemesine gönderilmesine dair verilen 04.10.2005 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız eylem sonucu uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacı, icra dosyasından ücüncü kişiye APS ile ulaştırılması gereken haciz ihbarnamesinin gec ulaştırılması sonucu uğradığı zararın giderimini istemiştir.
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye ekli cetvelde Kamu İktisadi Kurulusları arasında yer alan PTT, aynı Kararname'nin 2/3. maddesi gereğince sermayesinin tamamı devlete ait olup tekel niteligindeki mal ve hizmetlerı kamu yararı gozeterek üretmek ve pazarlamak uzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak tanımlanmıştır. Ayrıca 22 Şubat 2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Ana Statüde de PTT'nin Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiştir. Sözü edilen yasal düzenlemelerden, bu nitelikteki kuruluşların özel hukuk hükümlerine göre yönetebileceği ve faaliyet göstereceği, eylem ve işlemlerinin idari eylem ve islem niteliğinde olmayıp dıger ozel hukuk tuzel kişilerinde olduğu gibi, özel hukuka ilişkin bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Davalı kuruluşun açıklanan niteliği gereği, üçüncü kişilerle aralarında çıkacak uyuşmazlıklara da idari yargı yerinde değil, adli yargı yerinde bakılmalıdır. Yerel mahkemece, anılan yasal düzenleme gözetilmeksizin dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.