Mesajı Okuyun
Old 05-05-2007, 17:44   #92
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Sayın Büyükavcı; sizinle aynı görüşte değilim; kaldı ki henüz gerekçeli kararı görmeden; hadi gördünüz diyelim düşüncenizi yorumlamadan; gerekçelerini, neden öyle olduklarını anlatmadan nasıl böyle cevaplar veriyorsunuz, anlayamadım.

Ayrıca 367 oyun çıkmasını beklediğiniz bir oylamada; 367 kişinin olmamasını hangi mantığa sığdırarak bu yorumu getiryorsunuz? Bu konuda da fikirlerinizi bekliyorum...

Sayın Oğuzhan Dayar,

Gerekçeli kararla ilgili bir yorumda bulunmadım,şu anda görünen şudur;

367 ve YOKLAMA ŞART: 1. tur oylama başlamadan yoklama yapılması talebini reddeden TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın tutumu ve bu kararını milletvekillerine oylatması işlemi "TBMM İçtüzüğü ihlali" sayıldı. Böylece seçim turlarında "yoklama yapılması" zorunluluğu doğdu. 367'ye ulaşılamazsa oylamaya geçilemeyeceği anlaşıldı.
İLK İKİ TUR: Seçim için "toplantı" ve "karar" yeter sayılarının aynı olduğu sonucu çıktı. İlk iki turda hem toplantının başlaması hem de seçilebilmek için 367; seçilmek için salt çoğunluğun arandığı 3. ve 4. turlarda ise 276 milletvekilinin bulunmasının şart olduğu içtihat haline geldi.

Buna istinaden Anayasa Hukuku derslerinde gördüğümüz "toplantı" ve "karar" yeter sayısı kavramları birleştirilmiş oldu.96. madde genel olarak toplantı yeter sayısını öngörmüştür.
Zaten hüküm içerisinde "başkaca bir hüküm yoksa" ibaresi konulmuştur.
Buradan anlamamız gereken istisna hükümlerdir.Eğer bir istinsandan da söz edebiliyorsak Anayasa koyucu bunu "insanın gözüne sokacak şekilde" göstermek zorundadır.Yoksa her genel kuralın yorumundan istisnalar ortaya çıkabilir ve bu da TBMM'yi "kilitlenme" durumuna irca eder.
Kanunlarda görüyoruz ki istisna hükümler "açık,seçik" yazılmaktadır ki şu anda söz konusu tartışmaya mesnet teşkil eden bir "Anayasa" hükmüdür,dikkatinizi çekerim.

Parlemento nasıl kilitlendi konusuna gelince;

Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN hocamızın dediği gibi;

Anayasa Mahkemesi kararının esef verici bir yönü de, sadece bugünkü olayla sınırlı değil, geleceği de bağlayıcı hüküm ifade etmesidir. Diğer bir deyimle, bir Anayasa değişikliği olmadığı takdirde, yakında seçilecek parlâmento ve onu izleyecek bütün parlâmentolar, aynı sorunla karşı karşıya kalacaklardır. Bu, bundan sonra cumhurbaşkanının parlâmento tarafından seçilmesini çok güçleştirecek, üçte birlik bir azınlığın seçim sürecini tıkamasına, bir anlamda azınlığın çoğunluğa tahakkümüne yol açacaktır. Demokrasi, elbette bir sınırsız çoğunluk hâkimiyeti rejimi değildir. Ama azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği bir rejim de hiç değildir.

Parlementer rejimden ne anlamamız gerektiğini gözden geçirmenizi tavsiye ederim.

Peki siz 184 milletvekilinin "milletin iradesinin" önüne geçebilmesi fikrini hangi mantık kalıbıyla kabul ediyorsunuz sorarım?


Alıntı:
Toplantı ve Karar Yeter Sayısı (m.96)

Alıntı:Madde 96 - Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.

Bakanlar Kurulu üyeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin katılamadıkları oturumlarında, kendileri yerine oy kullanmak üzere bir bakana yetki verebilirler. Ancak bir bakan kendi oyu ile birlikte en çok iki oy kullanabilir.


Cumhurbaşkanı Seçimi (Madde 102)
(Anayasadaki BAŞKA/ÖZEL hüküm)

Alıntı:Madde 102 - Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile (yani 367) ve gizli oyla seçilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde değilse hemen toplantıya çağrılır.

Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından otuz gün önce veya Cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasından on gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine başlanır ve seçime başlama tarihinden itibaren otuz gün içinde sonuçlandırılır.Bu sürenin ilk on günü içinde adayların Meclis Başkanlık Divanına bildirilmesi ve kalan yirmi gün içinde de seçimin tamamlanması gerekir.

En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa (yani 1 ve 2. oylamalarda 367) üçüncü oylamaya geçilir, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday (yani 276) Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir.

Seçilen yeni Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.

İki madde dikkatlice okunursa, (parantez içindekiler ve koyulaştırıp alt çizmeler tarafımca yapılmıştır) Anayasa Mahkemesi kararının doğru olduğu kolaylıkla anlaşılır.

Altı çizilen hükümler dikkate alındığında nasıl böyle bir anlam çıkardınız çok ilginç?
Anayasa'nın 96'ncı maddesine göre, "Anayasa'da başkaca bir hüküm yoksa" toplantı yetersayısı, üye tamsayısının en az üçte biridir ve Anayasa'nın hiçbir yerinde toplantı yetersayısı konusunda "başkaca bir hüküm" yoktur. 102'nci maddenin, "Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile gizli oyla seçilir" yolundaki ilk cümlesi, toplantı yetersayısına değil, karar yetersayısına değinmektedir. Anayasa, çeşitli maddelerinde karar yetersayısı hakkında özel ya da "başkaca" hükümler kabul etmiş olduğu halde, hiçbir maddesinde toplantı yetersayısı hakkında böyle özel bir hükme yer vermemiştir.

Yani neden Anayasa koyucu bu konuda "açık,seçik" bir istisna koymamıştır.
Örneğin Cumhurbaşkanı seçimi için 367 toplantı yeter sayısı şarttır.
Bu da ilginç...

Ayrıca;

Anayasa'nın 102'nci maddesinin ilk cümlesine, toplantı yetersayısını da kapsayacak bir anlam verilmesi, aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ve üçüncü ve dördüncü turlarda karar yetersayısının üye tamsayısının salt çoğunluğu olduğunu belirten hükümlerin tamamen geçersiz kılınması, yani bu hükümlerin ihmal veya iptal edilmesi demektir. Çünkü üçte birlik bir azınlık birinci veya ikinci turlara katılmamak suretiyle süreci tıkadığı takdirde, üçüncü ve dördüncü turlara erişilmesi hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Anayasa koyucu, cumhurbaşkanının mutlaka çok geniş bir çoğunlukla seçilmesini istemiş olsaydı, üçte iki çoğunluk zorunluluğunu üçüncü ve dördüncü turlarda da muhafaza ederdi. Nitekim Anayasa, birçok maddelerinde, üye tamsayısının salt çoğunluğundan daha güçlü nitelikli çoğunluklar öngörmüştür (m. 87, 105, 175). Bu anlamda Anayasa Mahkemesi, 102'nci maddenin üçüncü fıkrası hükümlerini pratikte ihmal veya iptal etmek suretiyle, kendisini anayasa koyucu yerine koymuştur.

Bilmem açıklayıcı olabildi mi Sayın Oğuzhan DAYAR,
Saygılar...