Mesajı Okuyun
Old 08-10-2010, 11:46   #83
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Mutlu Evli erkeklerle birlikte olan kadınlara Yargıtay'dan kötü haber

Burada ciddi bir sorunla karşı karşıyayız:

Ahlaka ve adaba aykırı fiil haksız fiilin unsurları arasında sayılmıştır. Peki ahlak ve adap nedir?

Toplumun şu anda kabul ettiği göreceli (zamanla değişen) bir anlayışın ifadesi, hukuki değil toplumsal kurallardır.

Şöyle bir örnekle başlayayım:
Bundan 30-40 yıl önce insanlar öğrenci evlerine erkek veya kız geliyor diye polise ihbar ederler evler basılırdı. Başka birisi ile nikahsız birlikte yaşamak toplum için kabul edilmez bir şeydi. Bugün bu bakış açısı biraz yumuşadı ama hala izlerini görüyoruz.

Sitede benzer bir tartışma vardı. Kadın demek suç mudur?

Bu bakış açıları (Neyin doğru/neyin yanlış olduğu) kişiye göre belirlenen kavramlardır. Bazısı arkadaşına küfrederek muhabbet eder bazısı da nezaket kurallarına uymaya çalışarak. Küfrederek muhabbet eden insan için diğeri resmi, samimi olmayan kişidir. Öbür taraftan bakınca da diğeri kaba, terbiyesiz, nobran biridir. Sonuçta ahlak ve adap mutlak ve genel geçer bir olgu değildir. Zaman içinde değişir ve değişmek zorundadır.

Olaya dönersek:
Tazminatın nedeni sadakat yükümlüğü olamaz. Bu yükümlük sözleşmenin tarafları (eşler) arasında hüküm ifade eder. Burada tazminatın nedeni olarak akdedilmiş ve yürüyen bir sözleşmenin bozulması, zedelenmesi için çaba göstemek olabilir. Bu davranış iyiniyet kuralları ile bağdaşmayan, bu çerçevede dürüst olmayan bir davranış olduğu için haksız fiil olarak değerlendirilebilir. Buraya kadar sorun yok. Sorun burada başlıyor. 3. Kişi akdin bozulması kasdı ile mi hareket etmiştir, kendi bedeni istemlerinin karşılanması amacı ile mi? Kabule göre farklı sonuçlara ulaşılacaktır.

Her koşulda evli bir insanla ilişki kuran insanı kusurlu olarak kabul edersek olayı çok genişletmiş olacağımız düşüncesindeyim.

Boşanma hukukumuzu anımsayalım. Hala boşanmak isteyen tarafın kusursuz veya az kusurlu olması gibi bir kıstas aranmaktadır. Peki kusurlu olan ve (berlki de birlikte yaşamak istememesi kusurun kaynağı olan) eşin boşanma hakkını neye dayanarak gözardı edeceğiz? Buradaki çıkar çatışması ahlaki değerle (başkalarının ahlaki değeri ile) insanın özgürlüğü, bedeni üzerindeki hakimiyeti çatışmasına dönüşmektedir. Şu soru yeniden ortaya çıkmaktadır. Evlilik karşı tarafın tün yaşamı üzerinde ne kadar bir hakimiyet hakkı sağlayacaktır. Olayda ise sadece eş üzerindeki hakimiyet hakkı değil, 3. şahıslar üzerindeki bir hakimiyet hakkı, bir uyma yükümlüğü getirilmektedir. Yani evlilik sözleşmesinin tarafı olmayan kişiye diğer taraf evli olduğu için onunla birlikte olma yasağı getirilmektedir. Bu bence makul bir anlayış değildir. Olayı karükatirize edersek adam bir eşeklik yapıp evlendiyse ömür boyu bu eşeklik devam mı edecektir. Eşeklikten kurtulup palanını ve sırtındaki yükü atamayacak mıdır? Her yanlıştan dönülme olanağı sağlanmalıdır.

Öte yandan yukarıda da belirttiğim gibi ahlak ve adap göreceli kavramlardır. Bunun çevremizde çokça gördüğümüz örneği nikah olmaksızın birlikte yaşamak ilişkisidir. Bu ilişki bir sürü insan için ahlaksızlıktır, bir sürü insan içinse son derece doğal bir şey. Burada şunu sormak gerekir. Sadece evlilik ilişkisine girmek istemediği için başkası ile yaşayan ve istediği zaman ayrılma hakkına sahip olan insanın davranışı mı doğrudur yoksa sadece ilişkiye girmek için evlenip sonra da ayrılmak/boşanmak için yıllarca uğraşan insanın davranışı mı?

Yukarıda arkadaşımızın ifade ettiği gibi evli insanın geneleve gitmesi sadakat borcunu ihlal değil midir? Devlet de bu ihlalin yardımcısı değil midir? Neden, birlikte yaşamanın istikrar kazanması ise hergün başka birisi ile ilişkiye giren insan kusursuz mu olacaktır? Ya da iffetsizlik nedeni ile boşanma davası açan eşin liste halinde birlikte yaşanılan insanlara karşı dava açma hakkının varlığı mı kabul edilecektir? Düşünün dava dilekçesinde benim eşim şu yüz kişi ile birlikte oldu bunların tümü bana karşı tazminatla yükümlüdür diye dava açılıyor. Verilecek kararda müteselsil sorumluluğa mı hükmedilecek ilişkiye giren her kişi için kusur oranına göre ayrı ayrı tazminata mı?

Bence karar, var olan toplumsal yapıyı korumak güdüsü ile alınmış, insanı toplumun bir parçası olarak gören, birey olarak önem vermeyen bir karardır.

Neyse herkesin aklında olsun: Bundan sonra birisi ile ilişkiye girmeden önce karşı taraftan vukuatlı ve yeni tarihli bir nufus kaydı isteyin.

Saygılar.