Mesajı Okuyun
Old 24-01-2007, 00:26   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş'a katılıyorum.Ama bir ışık ihtimali de aralamak istiyorum.

Konunun daha önce de başka benzer forumlarda tartışıldığını anımsayarak, Selim beyin eklediği bir kararı buldum:

Alıntı:
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E: 1988/8673
K: 1988/999
T: 27.09.1988

Özet: miras bırakan, yolsuz tescili bildiği halde askı ilanı aşamasında itiraz etmeyerek, sicil oluştuktan sonra 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde de dava açmamak suretiyle taşınmazlarının korumak istediği kişiler üzerinde kalmasını sağlamak amacıyla muvazaalı temlik yapabilir

DAVA: Çekişmeli 27, 30, 31 sayılı parsellerin yanların ortak mirasbırakanı kayıt maliki Hüseyin GÖK adına tutanak düzenlendikten sonra birlik merkezinde tutanakların imzalandığı sırada muhtar ve bilirkişilerin tespit malinin bu taşınmazlardaki 1/3 er payını davalı oğullarına sattığına ilişkin ek beyanda bulundukları doğrultusunda tutanağa ilave yapılarak mülkiyetin değiştirilmesi işlemine mirasbırakanın herhangi bir biçimde katılıp katkıda bulunduğu saptanamadığına göre yerel mahkemenin oluşan sicili yolsuz tescil olarak nitelendirmesi yerinde görülerek bu halde, 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden hükmün bozulmasında bir isabetsizlik yoktur.

Ancak mirasbırakanın yolsuz işlem ve tescili bile bile askı ilanı aşamasında itiraz etmemek ve sicil oluştuktan sonra da 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açmamak yolunu seçerek çekişmeli 3 parça taşınmazdaki yolsuz tescile konu 1/3 er payın korumak istediği davalıların üzerinde kalmasını sağlamak suretiyle diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacını gütmüş olabileceği cihetle ve kanıtlanması koşuluyla böyle bir davranışa dayalı işlemlerinde muvazaa hukuksal nedeniyle illetli olduğunun kabulü gerekir.
Ne var ki yerel mahkemece, askı ilanından öldüğü tarih dilimi arasında miras bırakanın sözü edilen amaçla ve tanımlanan biçimde davrandığı yönünde herhangi bir inceleme ve soruşturma yapılmamıştır.
Öte yandan davacının tenkis isteği de vardır. Bu istek yönünden de bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır.
O halde değinilen iki hususta da soruşturma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hükme varılması isabetsizdir.

Her ne kadar bu içtihatta, tespit sırasında tutanağın oluşturulmasına murisin doğrudan katkısı olmadığı, daha doğrusu bizzat katılmadığı, hazır bulunmadığı anlaşılmakta ise de, yukarıdaki içtihatta benimsenen ana fikir gözetildiğinde, sonuca etkili olmamalı.

Yine de belirtmeli ki bu ayrık bir karar. Yoksa, tespit ve tescile değin taşınmaz, tapusuz taşınmaz hükmünde olduğundan muvazaadan ve dolayısıyla iptalden sözedilemeyeceğine dair çok sayıda karar var.

Yine de şansınızı yukarıdaki içtihatla zorlamanızı ve kabul edilmediği takdirde tenkis istemi de içeren terditli bir dava açmanızı öneririm.

Saygılarımla...


http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=7346