Mesajı Okuyun
Old 05-05-2002, 02:24   #4
aristo

 
Varsayılan

İDAM CİNAYETTİR!
1970'li yıllarda hukuk fakültelerinde hemen hemen tüm öğretim üyeleri ve öğrenciler; ölüm cezasının yaşam hakkına temelden aykırı olduğunu, devletin intikam duygusuyla davranmaması gerektiğini bilir ve savunurlardı. Adnan Menderes ile Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının dehşet verici sonları toplumda ciddi tepkilere yol açmıştı.

Sonradan, ABD destekli 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'in ''asmayalım da, besleyelim mi?" soru tümcesiyle formüle edilen, zalim politikası nedeniyle sıklıkla kurulan darağaçlarını ve Resmi Gazetede yayınlanan ''ölüm cezası kanunlarını'' izledik. Yoğun propaganda ve baskı altında bulunan yurttaşlardan pek ses çıkmadı. 1980 ile 1984 yılları arasında çoğu genç siyasi hükümlülerden oluşan 50 insan idam edildi.

TBMM Adalet Komisyonu Başkanlığına seçilen Alpaslan Pehlivanlıoğlu'nun bürokratik engellemesi ile, Başbakanlıktan gelen idam cezası tezkereleri Meclis gündemine indirilmedi ve böylece 26 Ekim 1984'de başlayan moratoryum bugüne dek sürdü. Ancak, bir gün ansızın idam cezası tezkerelerinin Meclis gündemine inmeyeceğini hiç kimse garanti edemez. Aslına bakılırsa, idam cezası bir Ceza İnfaz Hukuku meselesidir. Örneğin, geçmişte tutucu İngiliz başbakanı Margaret Thatcher, IRA terörünün arttığı



dönemlerde, kamuoyu yoklamalarına güvenerek idam cezasının yasalara konulması için iki defa parlamentoyu zorlamış, ancak başarısızlığa uğramıştı. Sokakta yürüyen yurttaşların ve iktidar partisinin ciddi desteğine karşın, Thatcher'ın idam cezası önerileri reddedilmişti. Çünkü, İngiliz parlamenterler, toplumsal baskı ve lider yönlendirmesi ile değil, Avrupa Ceza İnfaz Hukukunun verilerine göre karar vermişlerdir. Ölüm cezasının hiçbir caydırıcılığının olmadığı hususu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Yaşam hakkının korunmasında barolara önemli görevler düşmektedir. 1990 yılı Kasım ayında alınan bir kararla İzmir Barosu yönetimi, ölüm cezasının kaldırılması amacıyla ciddi ve etkili bir kampanya yürütmüştür. Aradan geçen 12 yılda, hiç bir kişinin infazının yapılmaması olumludur. Ancak, yasalarımızda bu insanlık dışı ve onur kırıcı ceza halen yer almaktadır.

Umarım, bir on yıl sonra görevde olacak olan baro yönetimi yeni bir kampanya açmak zorunda kalmaz. 1950 yılından bu yana üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi'ne üye 43 ülkeden 40 tanesi ölüm cezasını kaldırmıştır. Yalnızca, Ermenistan, Rusya Federasyonu ve Türkiye yasalarında ölüm cezası mevcuttur. Ölüm cezasını savunanların örnek verdiği ABD ise dünya insan hakları ihlallerinde en ön sıralardadır. ABD, Avrupa Konseyi'nde gözlemci statüsü ile yer alan beş ülkeden birisidir. Ölüm cezasını her koşulda kaldıran 13 no lu Protokolün üye ülkelerin imzasına açılmasıyla birlikte, ABD'nin, ölüm cezasındaki ısrarcı ve katı tutumu nedeniyle, gözlemci statüsünden ihraç edilmesi gündeme gelmiştir.

Türkiye hükümeti, er veya geç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 6 ve 13 no lu Protokolleri imzalayacaktır. Yakın bir gelecekte çağdaş ceza infaz hukukunun yüz karası olan bu ceza yönteminin tamamen kaldırılmasını umut ediyoruz.

İzmir Barosu, idam cezasının kaldırılmasının tartışıldığı ve buna yönelik yasa tasarısının Meclis gündeminde olduğu bu dönemde bu yasanın tamamen kaldırılmasına yönelik bir haftalık bir kampanya düzenlemiştir.

İdam cezasına karşı hazırlanan bu kampanyaya ilişkin sayın basın mensuplarının da katılımına bekliyoruz. Ölüm Cezasının, hiçbir istisnası olmadan tamamen kaldırılması için kamuoyunu duyarlı olmaya, TBMM'ni göreve çağırıyoruz.

Av. Noyan Özkan
İzmir Barosu Başkanı