Mesajı Okuyun
Old 15-12-2008, 22:51   #1
av.arpay

 
Varsayılan temsilciye ihbarname tebliği

[FONT='Times New Roman','serif']Aşağıdaki danıştay kararında , ihbarnamenin tüzel kişiliğe gönderilmesi (ilgili mevzuata göre tebliği) halinde borcun idare açısından kesinleşmiş bir kamu alacağı haline geldiğinden bahsediliyor. Peki bir zamanlar temsilcisi olduğu şirket ile irtibatını kesmiş olan ve temsilci olduğu dönemle ilgili olarak ceza kesildiğinden haberdar olmayan şahsın, (bu cezalara ilişkin dava açma yetkisi de bulunmadığına göre) kendisine ödeme emri gönderilmek suretiyle söz konusu cezalardan sorumlu tutmak doğru mudur?Ayrıca şahıs açısından kesinleşmiş bir "kamu borcundan" bahsedilebilir mi? [/font]


[FONT='Times New Roman','serif'][/font]

[FONT='Times New Roman','serif']DANIŞTAY

3. DAİRESİ
E: [/font][FONT='Times New Roman','serif']2007/2274 K: 2007/2428 T: 27/02/2007[/font]



[FONT='Times New Roman','serif'] İstemin Özeti : Ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı; 28.6.2002 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olduğu şirket adına 2001 takvim yılı için salınan ve kesinleşen kamu alacağının şirketten tahsil olanağı kalmaması nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesi uyarınca sorumluluğu bulunan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden K. Vergi Mahkemesi'nin 18.5.2006 gün ve E:2005/1382, K:2006/406 sayılı kararını; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 37'nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, kamu alacağı davacıdan vergi ve ceza ihbarnamesiyle istenmeksizin, doğrudan ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle bozan ve karar düzeltme istemini reddeden K. Bölge İdare Mahkemesi'nin 26.9.2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararı; usulüne uygun tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmeyen kamu alacağının, kanuni temsilcilerin şahsi varlıklarından tahsilinin zorunlu olduğu, kamu alacağı niteliğini kazanmış olan vergi ve cezalar için yeniden ihbarname düzenlenmesine de gerek bulunmadığı için açıkça hukuka aykırı düşmesi nedeniyle Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.[/font]

[FONT='Times New Roman','serif']TÜRK MİLLETİ ADINA[/font]

[FONT='Times New Roman','serif'] Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince; Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen K. Bölge İdare Mahkemesi'nin 26.9.2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Birgül Öğülmüş'ün açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 2001 takvim yılına ilişkin işlemleri incelenen ve davacının yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirket adına Nisan 2002 vergilendirme dönemi için salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ve fon payını duyuran vergi ve ceza ihbarnamesi, şirket ve ortaklarına ulaşılamaması nedeniyle, usulüne uygun olarak ilanen tebliğ edildikten sonra şirketin mal varlığının araştırıldığı; bu amaçla tapu sicil müdürlükleri, trafik tescil şube müdürlükleri, bankalar ve icra müdürlükleriyle yapılan yazışmalar sonucunda; mal varlığının icra takipleri sonucu haczedildiği ve mahcuzun satışa çıkarıldığının belirlendiği, vergi dairesince hacze iştirak edilmiş ise de; satış bedeli rehinli alacakları dahi karşılamadığından, vergi idaresine ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] Şirket varlığından tahsil imkanı kalmayan kamu alacağının, 28.6.2002 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olan davacıdan ödeme emriyle istenmesini yasaya aykırı bulmayan K. Vergi Mahkemesi'nin davanın reddine ilişkin 18.5.2006 gün ve E:2005/1382, K:2006/406 sayılı kararını itiraz yoluyla inceleyen K. Bölge İdare Mahkemesi; 26/9/2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararıyla; davacının kanuni temsilci olarak sorumluluğunun bulunduğu ancak, 6183 sayılı Kanunun 37'nci maddesi gereği olduğu halde, kamu alacağı, ihbarname kuralına göre davacıdan istenmeksizin, doğrudan ödeme emri düzenlenmesini hukuka aykırı bularak, vergi mahkemesi kararını bozmuş ve ödeme emrinin iptaline karar vermiş, bu karara yöneltilen karar düzeltme istemini de reddetmiştir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesi; tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilmesini öngörmüştür. Sözü edilen kural gereğince; kanuni temsilcilerin, bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin mal varlığından tahsili gerekmektedir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55'inci maddesi; tahsil edilebilir duruma gelmesine karşın vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarının ödeme emriyle istenmesini düzenlemiştir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] Borçlu şirket adına, usulüne uygun olarak tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmemesi üzere cebren takibe alınan kamu alacağının şirketten tahsil imkanı kalmadığı açıktır. Vergi idaresi yönünden kamu alacağı niteliği kazanmış olan vergi ve cezaların, 213 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi gereği sorumluluğu bulunduğu K. Bölge İdare Mahkemesi'nce de kabul edilen davacıdan, kanuni temsilci sıfatıyla 6183 sayılı Yasaya göre takibi gerektiğinden, takibe ödeme emri düzenlenerek başlanmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 6183 sayılı Yasanın 37'nci maddesi; kamu alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenmesini öngördükten sonra bu şekilde ödeme zamanı tespit edilmemiş kamu alacaklarının, Maliye Bakanlığı'nca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenmesini düzenlemiştir. Hususi kanunlarında vadesi belirtilmeyen kamu alacaklarının vade tarihini belirlemeye ilişkin bu kuralın, vadesi belli olan dava konusu kamu alacağı ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Usulüne uygun olarak salınmış, dava konusu yapılmaksızın kesinleşmiş ve asıl borçludan haciz yoluyla da takip edilmesine karşın tahsil edilememiş bir borçtan sorumlu olanlar hakkındaki takibe, ödeme emri düzenlenerek başlanması yasaya uygun olduğu halde, vergi hukukunun vergilendirme ve cebren takip hakkındaki düzenlemelerine aykırı olarak, kesinleşen bir kamu alacağı için yeniden ihbarname düzenlenmesi gerektiğinden söz edilerek verilen kararın bozulması gerekmiştir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı'nın temyiz isteminin kabulü ile K. Bölge İdare Mahkemesi'nin 26/9/2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararının, 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 19/9/2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. [/font]