Mesajı Okuyun
Old 16-08-2009, 14:43   #1
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Nail Keçeli... Bir Güzel Adam

Can dostum, seni ebedi yolculuğuna dün uğurladık. Çok kalabalıktık. Çok üzgün…

Hemen herkes “Yazsam, hayatım roman olur” der. Ben senin için söyleyebilirim: “Yazsan hayatın roman olurdu”.

Bu yazıyı neden yazıyorum, bilemiyorum. Kendimi sana borçlu hissediyorum. Belki bu yolla öderim, diye düşünmüş olabilirim. Gazeteye ilan vermedim, kalıcı olmayacaktı.Aktif olmasan da senin de üyesi olduğun THS’ye yazmayı tercih ettim. Böylece seni hiç tanımayanlar bir nebze tanımış olacaktı.

Sana neden borçluydum? Bunu birkaç kere anlatmayı denedim, ama anlatamadım. Sen bilmiyordun ama benim hayatımı değiştiren 3-5 kişiden biriydin. Cömert dostluğunun ötesinde, böyle bir anlamın var benim için…

Çok sayıda akraba ve arkadaşımı kaybettim. Klasik olarak, “ Şoku atlatınca unutursun” öğüdünü duydum. Ama seninle o kadar çok anı biriktirdik ki, seni unutmam mümkün değil…Ev ve işyerlerimiz yakın olduğu için nerdeyse her kaldırım taşında bir anımız var. İkimizin de hayata bakışı çok benzeştiğinden olsa gerek çok şey yaşadık. Aynı tür müzikten hoşlanırdık mesela…Hiç kimsenin yap/a/mayacağı delilikleri yaptık. İki kafadar, telefonun diafonu açık bir şekilde, karşıdakine 45 dakika birlikte türkü söylerdik. Bunu deliliklerimize örnek olsun diye çok defa anlatmışsındır. Hangi anımızı anlatayım… Bir arabanın içinde sabaha kadar şarap içmemizi mi…Ya da, bir gecede değişik müzik çalan 4 bara gitmemizi mi?. Anadolu rock, türkü, blues ve “gece 24 ten sonra fark etmez abi”. Enerjine hayrandım.

Hayatı hızlı yaşamayı seviyordun. Aynı şeyi araba kullanırken de yapıyordun. Benim bildiğim 3 değişik kazada araban takla attı ve arabalar pert oldu. Zaten tanışmamıza ve birlikte çalışmamıza böyle bir kazada kolunun kırılması vesile olmuştu. Son kaza haberini veren dostumuza şoku atlattıktan sonraki ilk sorumun “ Arabayı Nail mi, kullanıyormuş” olması da bu yüzdendi. Ne gariptir ki, bu defa arabayı sen kullanmadığın halde bu elim kaza oldu.

Bana asıl garip gelen ve sinirime dokunan şey ise, akciğer kanserini yendikten sonra trafik canavarına mağlup olman. Evet, o illetten tamamen kurtulmuştun. Hayata tutunmandaki ısrarın, güçlü iradenle kanseri yenmiştin. Yine eski keyifli Nail olmuştun. Seni tanıyan herkes kanseri yeneceğini biliyordu. Ama hiç dahlinin olmadığı bir kaza neticesinde seni kaybedeceğimiz, aklımızın ucundan dahi geçmiyordu.

Tatile çıkmadan az önce aradın “ yarım saat vaktim var, görüşelim” dedin. Ben de “yarım saatliğine gelmeyeyim” dedim. 15 dakika daha ekledin. Ve biz ayrılırken saat 24.00 dolaylarındaydı. Ben seni son 2-3 yıldır, bu kadar neşeli ve keyifli görmemiştim. Bu tesellim oldu.

Yoksun artık, ne söylesek boş…Yattığın yerin manzarası harika…Boğaz’a aşıktın zaten. Muhi ile seni sık sık ziyarete geleceğiz. Sohbete devam ederiz.

Ama şunu yazmadan da geçemeyeceğim. Zaman zaman herkesin favori ve güncel türkü ve şarkıları olur. TSM’den bir şarkı ile “Acılara Tutunmak” ve “Piraye” senin her zamanki favori türkülerindi. Her iki türküyü, gittiğimiz her barda isterdik. Piraye pek bilinmezdi. Ama sürekli gittiğimiz yerlerde, sanatçıya onu da öğretirdik. Şu kısmını bağırarak söylerdik;

“Benim bağırasım gelir; ---"Piraye,
Piraye!.." --- diye...”

Ve şimdi…

“Benim bağırasım gelir; ---"Nail,
Nail!.." --- diye...”