Mesajı Okuyun
Old 26-02-2007, 14:24   #8
uye8490

 
Mutlu İstanbul Barosu : 23 Şubat 2007 İstanbul Adliyesi Önünde Buluşalım...

İstanbul Barosu Başkanlığı, zorunlu avukatlık sistemine ciddi darbelerin vurulması üzerine 23 Şubat 2007 Cuma günü saat 12.00’da Sultanahmet Adliyesi önünde yapılan bir basın açıklamasıyla konuyu kamuoyunun bilgisine sundu.

5560 sayılı yasa ile çıkarılması öngörülen yönetmeliğin getireceği düzenlemelerin “avukatın bağımsızlığı” ilkesini ciddi biçimde zedeleyeceği vurgulanan açıklamayı İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Durakoğlu okudu.

Pek çok avukatın da hazır bulunduğu basın toplantısında yapılan açıklama şöyle:

“Yaklaşık 1 yıl önce tartışmasına başlanan ve 19 Aralık 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 Sayılı Yasa ile zorunlu avukatlık sisteminin işleyişine ciddi darbeler vurulduğunu belirtmiştik. Bu değişikliğin, pek çok alanda taşıdığı sakıncalar ve özellikle de zorunlu müdafilik sisteminde, ciddi bir “geriye dönüş” sürecini yaşatmakta bulunduğuna tanık olmaktan üzüntü duyuyoruz.

Sistemin kapsamının daraltılması nedeniyle, yaklaşık 15 yıldır konuşmadığımız işkencenin ve kötü muamelenin yeniden hortladığına, adil yargılamanın olanaklarının kalmadığına tanık olacağımız bir düzleme doğru yöneldiğimiz kaygısını tarihe not düşüyoruz.

Bu süreci kabullenmeyeceğiz.

Diğer yandan 5560 Sayılı Yasa ile çıkarılması öngörülen Yönetmeliğin tartışılması için, bir süre önce hazırlanan taslakta, vekâlet ücreti ödemelerinin hâkim ve savcılar tarafından düzenlenecek “sarf belgesi” karşılığı yapılacağı hükmü getirilmektedir. Böyle bir düzenlemenin “Avukatın Bağımsızlığı” ilkesini ciddi biçimde zedeleyeceğini, yargının süjeleri arasında mevcudiyetinden yakındığımız hiyerarşinin pekişmesine neden olacağını açıkça belirtmiş olmamıza karşın, hükümet tarafından ikinci kez düzenlenen taslak metinde bu hükmün korunmuş olduğuna tanık olduk.

Zorunlu avukatlık görevi yapan bir avukatın “adil yargının” oluşumu, “savunma hakkı”nın sağlanması gibi temel yaklaşımları sergilerken, zaman zaman doğal biçimde tartışmaya girebildiği savcı ve hâkimi, avukatın ita amiri durumuna getiren, onun ücretinin “takdir mercii” gibi hareket etmesini sağlayan bir düzenlemenin, zorunlu avukatlığı devlet avukatlığına indirgeyen bir çarpıklığın uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Yargının tek bağımsız gücü olan avukatların bağımsızlığını da alarak, tümüyle siyasal iktidara tabi kılan bir düzenlemeye girişilmektedir.

Bu düzenlemeye asla razı olmayacağız.

Diğer yandan, bilindiği üzere zorunlu avukatlık hizmetlerinin angaryaya dönüştüğü bir aşamadayız. 9 ay önce hak edilen vekâlet ücretleri ödenmemekte ve ne zaman ödeneceği de bilinmemektedir. Şu anda ödemeler için yasal değişiklik yapılması aşamasındayız. Hükümetin oyalama taktiğini sürdürmekte olduğu kaygısı içindeyiz.

İstanbul Barosu olarak, vekâlet ücreti alacaklarımızın tahsiline ilişkin gösterdiğimiz çabalarla “sözün bittiği noktaya” geldiğimizi düşünüyoruz.

Bahse konu ettiğimiz yönetmelik taslağı, çok ciddi başka sakıncaları da taşımaktadır. Yönetmelik bu şekliyle yürürlüğe girerse, müdafilikte masraf tümüyle kaldırılmakta ve şüpheli/sanık görüşmesi yapılmadan verilecek şekli bir hizmeti öngören düzenlemeler ile sistem çökertilmekte, birey ve bağımsız savunmayı temsil eden avukatlar mağdur edilmektedir.

Bu koşullar altında ve sözün bittiği yerde yeni bir sürecin başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yeni süreç eylemlilik sergilemektir.

Avukatlar olarak bu sorunun aşılmasına ilişkin olarak sergilemekte olduğumuz tavır, bireyin hak arama özgürlüğünü ve mesleğimizin bağımsızlığını savunmak anlamına gelecektir. Bağımsızlığımızdan vazgeçmeyeceğiz ve bu uğurda bütün olanaklarımızı kullanacağız.

Bugün başlattığımız eylem, yapacaklarımızın ilkidir. Hükümeti, savunmanın gerekliliğine inanmaya çağırıyoruz. Bunu kanıtlamak adına girişeceğimiz mücadelenin her aşaması, hükümetin sorumluluğunda olacaktır.”