Mesajı Okuyun
Old 16-01-2007, 11:29   #45
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

M.4' n değiştirilmesinin teklif edildiğini varsayalım. Aynı zamanda ihtilal ihtimalini aklımıza getirmeden, mevcut mevzuat içinde karşılığını arayalım:

Bir yorum:


4.maddenin değiştirilmesinin teklif edilmesi demek, 1, 2 ve 3. maddelerin değiştirilmesinin teklifi demektir.

Çünkü 4. maddede, "1,2 ve 3'n değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği" nden başka bir düzenleme yoktur.

Yani 4.ü değiştirelim teklifi, teklif süresince 4.madde (keza 1,2,3) hala yürürlükte olacağından, 1,2 ve 3'ün değiştirilmesinin teklifi anlamına gelecektir.

Bu durumda 4'ün değiştirilmesinin teklif edilmesi, anayasal düzene karşı suç oluşturacaktır. (TCK.M.309)

Burada da anayasanın yasama dokunulmazlığını düzenleyen zırhı akla gelecek. Ancak yasama dokunulmazlığı, yine anayasa tarafından tanınan ve mutlak sınırsızlık anlamına gelmeyen bir dokunulmazlık. Aşağıya ekleyeceğim bir kararda, mecliste diğer bir vekile kişisel kinini aktaran, küfreden bir vekilin eyleminin, 83.maddede belirtilen dokunulmazlık içinde değerlendirilemeyeceği, dokunulmazlığın sadece yasama faaliyeti ile sınırlı olduğuna dair bir içtihat buldum. Burada denilebilir ki, madde değişikliği teklifi bir yasama faaliyetidir. Ancak öte yandan da denilebilir ki: "Kanuna karşı hile (Hatta ana kanuna karşı hile) yasama faaliyeti olarak değerlendirilemez"


Saygılarımla...


Alıntı:
HD 04, E: 2001/004476, K: 2001/008768, Tarih: 01.10.2001
[*]MANEVİ TAZMİNAT DAVASI[*]KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI[*]YASAMA DOKUNULMAZLIĞI

Herne kadar Anayasanın 83. maddesine göre TBMM üyeleri meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, mecliste ileri sürdükleri düşüncelerinden ve bunlun meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamaz iseler de, bu sorumluluk mutlak bir şekilde sınırsız değildir. Anayasanın bu ilkesinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilirken özellikle (kamu yararı-kişisel yarar dengesinin) iyi konulması gerekmektedir.

(2709 s. Anayasa. m. 83)

Davacı Kamer tarafından, davalı Zeki aleyhine 22.11.2000 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının saldırıya uğramasından doğan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 6.2.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı Kamer tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, kişilik haklarının saldırıya uğramasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, dava reddedilmiştir.

Davacı, 17.12.1999 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 36. birleşiminde Tahkim Yasa Tasarısı hakkında görüşlerini meclis kürsüsünden dile getirirken davalı milletvekili meclis sırasındaki yerinden davacıya hitaben "sen yalan söylüyorsun, riya yapıyorsun" sözleri ile sataşmada bulunmuştur.

Anayasanın 83. maddesine göre TBMM üyeleri meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunları meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamaz iseler de, bu sorumsuzluk mutlak bir şekilde sınırsız değildir. Anayasanın bu ilkesinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilirken özellikle (kamu yararı-kişisel yarar dengesinin) iyi kurulması gerekmektedir. Bir milletvekili sırf kişisel kinini tatmin için bir kimseye başkasının kişilik değerlerine saldırı teşkil edecek, bu bağlamda hakaret etmişse bu kişinin milletvekili dokunulmazlığından yararlandırılması dokunulmazlık kurumunun varoluş amacı ve nedeni ile bağdaşmaz.

Anayasanın 83. maddesinde yer alan düzenlemenin amacı, milletvekilinin, yasamaya ilişkin olan yetkisini daha özgürce kullanmasını ve bu doğrultudaki çalışmalarını güvence altına almaktır. Madde ile güvence altına alınan ve dokunulmazlığı sağlanan, salt yasama faaliyeti ile sınırlı olan eylemlerdir. Bu faaliyetin sınırı dışına çıkılması durumunda, dokunulmazlığın korunmasına yönelik amaç ortadan kalkar. Bunun sonucu olarak da dokunulmazlığın varlığına ilişkin savunmaya itibar edilemez. Somut olayda, davacı milletvekilliği görevi nedeniyle yasa tasarısı hakkındaki düşüncesini ve eleştirilerini belirtmiştir. Davalının, bu eleştirilere karşı verdiği yanıt, yasama faaliyeti ile uyumluluk teşkil etmeyip doğrudan davacının kişiliğini hedef alan, onur ve saygınlığına saldırı oluşturan hakaret niteliğindedir. Davacının eleştirileri karşısında, ona duyulan kişisel öfke ve kızgınlıkla söylenmiştir. Bu nedenle yasama dokunulmazlığı sınırları içinde değerlendirilemez. Mahkemece, davalı eyleminin hukuka uygun olmadığı gözetilmeksizin davanın tümden reddedilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle mahkemece yapılacak iş belirlenecek tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 1.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.