Mesajı Okuyun
Old 19-05-2011, 14:52   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.S.C
Cevabınız için teşekkür ederim.Peki burada seçimlik hakkımızın kullanılması istendi.Bu hususta ne önerirsiniz.


MADDE 186 - Dâva ikame edildikten sonra iki taraftan biri müddeabihi âhara temlik ederse diğer taraf muhayyerdir. Dilerse temlik eden taraf ile olan dâvasından sarfınazar ederek müddeabihe temlik eden kimseye karşı dâva eder. Bu suretle dâvayı kazanırsa mahkûmunaleyh, müddeabihi kendisine temlik eden kimse ile beraber masarifi muhakemeyi kefaleti müteselsile ile vermeğe mahkûm olur.

Dilerse dâvasını müddeabihi âhara temlik eden taraf hakkında zarar ve ziyan dâvasına tebdil eder.

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/8341

K. 2008/12670

T. 2.12.2008

• ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM ( İki Taraftan Biri Dava Konusunu Bir Başkasına Temlik Ettiği Takdirde Diğer Taraf Seçim Hakkını Kullanabileceği )

• DAVA KONUSU ŞEYİN DAVA SIRASINDA BİR BAŞKASINA GEÇMESİ ( Diğer Taraf Dilerse Temlik Eden İle Olan Davasını Takipten Vazgeçerek Davayı Devralan Kişiye Yöneltebileceği Dilerse Davasına Temlik Eden Kişi Hakkında Tazminat Davası Olarak Devam Edebileceği )

• SEÇİM HAKKI ( İki Taraftan Biri Dava Konusunu Bir Başkasına Temlik Ettiği Takdirde Diğer Taraf Dilerse Temlik Eden İle Olan Davasını Takipten Vazgeçerek Davayı Devralan Kişiye Yöneltebileceği Dilerse Davasına Temlik Eden Kişi Hakkında Tazminat Davası Olarak Devam Edebileceği )

1086/m.186


ÖZET : Dava, paydaşlar arasında çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. İki taraftan biri dava konusunu ( müddeabihi ) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden ( resen ) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre,mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı,sonucuna göre işlem yapılmalıdır.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, dava konusu 5234 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduklarını, herkesin taşınmazda payına düşen yeri kullandığını dava konusu taşınmazda sonradan 162/6346 pay satın alan davalıların, davacıların payına düşen kısmı cam ve çerçeve ile çevirip dükkan haline getirmek istediklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuşlardır.

Davalılar, satın aldıkları yerin kendilerine ait olduğunu, davacılarla bir ilgisinin bulunmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; "... paydaşlar arasında harici bir taksim olgusunun ayrıca tüm paydaşları bağlayacak nitelikte fiili bir durum yaratılıp yaratılmadığı, davacının kullanımına bırakılan yer olup olmadığının araştırılmadığı, mahkemece gerekli araştırma ve incelemenin yapılması gerektiği..." gerekçeleri ile bozulmuş olup, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 2.12.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat Akın Çamoğlu ile temyiz edilen vs. vekili Avukat Ali Arbaş geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, paydaşlar arasında çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.

Hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davanın açıldığı tarihde dava konusu 5234 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve taraflarla birlikte dava dışı kişilerin taşınmazda paydaş oldukları görülmektedir. Davacılar, taşınmazda kendilerinin kullandığı kısma davalıların elattıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuş olup, davacılardan Mustafa Kavçin'ın taşınmazdaki payını yargılama sırasında dava dışı Hasan Kavçin'e 17.11.2005 tarihinde temlik ettiği görülmektedir.

Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği,hak sahibi veya malik olmanında doğal bir sonucudur.Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun 186.maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir.Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu ( müddeabihi ) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.

Kendiliğinden ( resen ) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre,mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı,sonucuna göre işlem yapılmalıdır.

Ne var ki; mahkemece değinilen husus gözardı edilerek ve usuli işlem tekemmül ettirilmeden yazılı olduğu üzere işin esası bakımından karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 02.12.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/11480

K. 2007/2321

T. 13.2.2007

• MÜDDEABİHİN DEVRİ ( Markanın Devredilmesi - Diğer Taraf Dilerse Temlik Eden Taraf İle Olan Davasından Vazgeçip Müddeabihi Temlik Alan Kimseye Karşı Davaya Devam Edebileceği )

• SEÇİMLİK HAK ( İki Taraftan Biri Müddeabihi 3. Kişiyi Temlik Ederse Dilerse Davanın Müddeabihi 3. Kişiye Temlik Eden Taraf Hakkında Zarar ve Ziyan Davasına Dönüştürebileceği )

• MARKANIN DEVREDİLMESİ ( Müddeabihin Devri - Husumet İtirazının Temyiz Dahil Yargılamanın Her Aşamasında İleri Sürülebileceği/HUMK’nun 186. Maddesi Hükmü Gereğince İşlem Yapılacağı )

• HUSUMET İTİRAZI ( Husumet İtirazının Temyiz Dahil Yargılamanın Her Aşamasında İleri Sürülebileceği/HUMK’nun 186. Maddesi Hükmü Gereğince İşlem Yapılacağı - Markanın Devredilmesi )

KHK-556/m. 7/1-b, 8/1-b

1086/m.186


ÖZET : Dava açıldıktan sonra iki taraftan biri müddeabihi 3. kişiyi temlik ederse, diğer tarafın seçimlik hakkı vardır. Dilerse temlik eden taraf ile olan davasından vazgeçip, müddeabihi temlik alan kimseye karşı davaya devam edebileceği gibi, dilerse davanın müddeabihi 3. kişiye temlik eden taraf hakkında zarar ve ziyan davasına dönüştürebilir. Dava konusu markanın davalı şirket tarafından dava dışı şahsa devredilmesi ve husumet itirazının, temyiz dahil yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek olması karşısında, mahkemece, HUMK'nun 186. maddesi hükmü gereğince işlem yapılması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 05.07.2005 tarih ve 2004/570 - 2005/393 sayılı kararın Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 13.02.2007 gününde davacı avukatı Arzu Sağlamdemir ile davalılardan TPE avukatı Zeynep Üyümez ve diğer davalı Prestige Cosmetics SRL avukatı Yusuf Avni Kabacaoğlu gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin kişisel kullanım için her türlü kozmetik veya temizlik amaçlı mamüllerin imali, ithali, ihracı ve her çeşit ticareti ile iştigal ettiğini, davalı şirketin 12.11.1995 tarihinde yenileme belgesi aldığı "Prestige" ibaresinin marka olarak tescili talebine karşı "03 sınıf emtialar" yönünden müvekkilince itiraz edildiğini, "Prestige ibareli başvurunun aynı mallar için başvuru sahibi adına zaten tescilli olduğu" gerekçesiyle müvekkili itirazlarının davalı TPE tarafından kabul edilmediğini, 556 sayılı KHK.nun Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmeliğin 5/5. maddesi hükmüne göre aynı marka örneğinin aynı mal ve hizmetler için bir kez tescil edilebileceğini gerçek hak sahibinin davacı olduğunu ileri sürerek, 30.04.2002 tarih ve M-844 sayılı YİDK kararının iptali ile davalı TPE nezdinde 2000/11870 kod numaralı davalı şirket adına işlem gören "prestige" ibareli marka tescil başvurusunun tüm eşyalar için reddedilmesini, yargılama sırasında tescil halinde markanın hükümsüz sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı TPE vekili, diğer davalının tescilini istediği ibare ile davalı şirket adına tescilli markanın tertip farklılığı olup, birebir aynı olmadığını, davacı tarafın tescilsiz kullandığını ileri sürdüğü markanın tescili konusunda da bir başvurusu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı vekili, davacı şirketin müvekkilinin 07.08.1998 tarihinde devraldığı "Prestige" markasının iptali istemi ile Beyoğlu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davanın reddedildiğini, müvekkilinin sahibi olduğu bir markayı kendi adına tekrar tescil ettirmesinde yasal bir engel bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, dava konusu olayda davacı tarafın 556 sayılı KHK.nin 7/1-b ve 8/1-b maddeleri anlamında tescil engeli olarak ileri sürdüğü önceki markanın davalı şirkete ait olduğu, davalının 3. sınıflardaki ürünleri ister önceki 90663 nolu, isterse 11870 nolu yeni marka altında üretip pazarlamasında işletme kökeni ve ayırt etme işlevi anlamında bir karışıklık, iltibas veya markanın anılan fonksiyonlarını yerine getirmeme diye bir tehlikenin söz konusu olmayacağı, 90663 nolu markanın seri marka mantığı altında ve muhtemel ihlalleri önlemek için bir defa küçük harf kullanılıp "I" harfi yerine "i" harfi yazılmak suretiyle 11870 no ile tescil ettirilmek istenmesinde KHK.nın 7/1-b, 8/1-b ve Yönetmeliğin 5/5. maddelerine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, davacı şirketin "Prestige" ibaresini Türkiye'de ilk kez kendileri tarafından 1991 yılından itibaren kullanıldığı iddia edilmiş ise de, bu ibarenin davacı şirketin devir suretiyle 1965/90663 nolu markanın tek ve esaslı unsuru olduğu ve davalının hak sahibi olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Davacı vekili, davalı Prestige Cosmetics S.R.L. tarafından yapılan marka tescil başvurusuna karşı davacı itirazlarının diğer davalı TPE tarafından reddedildiği iddiasıyla, YİDK kararının iptalini, yargılama sırasında davacı adına marka olarak tescil halinde, davalı şirket adına tescil edilen markanın hükümsüz sayılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Prestige Cosmetics S.R.L 14.06.2000 tarihinde dava konusu "prestige" ibaresinin marka olarak tescilini talep etmiş, yargılama sırasında da "prestige" ibaresi 2000/11870 numarası ile marka olarak tescil edilmiştir. Davacı tarafından temyiz dilekçesine ekli marka tescil belge örneklerinden, dava konusu 2000/11870 numaralı "prestige" markasının dava dışı "PRESTIGE ASSOCIATES S.R.L"na devredildiği ve devrin 14.07.2003 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.

HUMK.nun 186. maddesi hükmü gereğince dava açıldıktan sonra iki taraftan biri müddeabihi 3. kişiyi temlik ederse, diğer tarafın seçimlik hakkı vardır. Dilerse temlik eden taraf ile olan davasından vazgeçip, müddeabihi temlik alan kimseye karşı davaya devam edebileceği gibi, dilerse davanın müddeabihi 3. kişiye temlik eden taraf hakkında zarar ve ziyan davasına dönüştürebilir. Dava konusu markanın davalı şirket tarafından dava dışı şahsa devredilmesi ve husumet itirazının, temyiz dahil yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek olması karşısında, mahkemece, HUMK.nun 186. maddesi hükmü gereğince işlem yapılması gerekeceğinden, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA; ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir edilen 500.00.-YTL duruşma vekillik ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.