Mesajı Okuyun
Old 19-04-2004, 11:03   #10
homer

 
Varsayılan

Merhaba Sayın Meslektaşlarım;
Ben bir hakimim. Uzun zamandır, muhakeme esnasında iddia makamı ile savunma makamının aynı şartlarda yer alması gereğini savundum. Mahkeme salonunda aynı seviyede yer almak da buna dahildir. Savcı ile aynı konumda olmanın verdiği manevi rahatlık bile azımsanmamalıdır. Ancak meseleyi psikolojik fayda sonucuna indirgersek yazık etmiş oluruz.
Ancak görüyorum ki birçok meslektaşım bunu daha çok astlık/üstlük gibi algılıyorlar ve savcı ile aynı zemini paylaşmayı yeterli görüyorlar. Şekle bakıp özü kaybediyoruz galiba.
Hepimiz aynı toprağın insanlarıyız. Burada doğup büyüdük, aynı havayı teneffüs ettik, aynı kültürel kaynaklardan beslendik. O nedenle hakim-savcı veya avukat olmamız bize çok şey katmıyor. Aynı kompleksleri, aynı kişilik zaaflarını taşıyoruz. Kendimizi masamızla veya koltuğumuzla tanımlıyoruz, kişiliğimizi henüz kazanamadık.
Beni ben yapan şeyin, ay sonunda bankamatikte adıma yatan para ve o paranın bana verilmesine neden olan kadrodan ibaret olduğunu zannediyorum. O nedenle insanlara bazen küçümseyici olabiliyorum. Yaptığımın bir görev olduğunu unutup, ayrıcalık vehmediyorum.
Aynı böbürlenmeyi bir avukat da diğer kamu görevlilerine ve vatandaşa, diğer kamu görevlileri de diğerlerine yapıyor. Bu meseleyi kabul etmemiz şart. Yok aslında birbirimizden farkımız. Sorunu hep karşıdakinde arama hastalığından vazgeçelim.
Mesele “ceza yargılamasında silahlarda eşitlikten ibarettir.” Savcının savunma ile aynı seviyede yer alması da bunun şekli görüntüsünden ibarettir. Bu günkü usul kuralları geçerli olmaya devam ederken savcıyı kürsüden indirmeye kalkarsanız, emin olun mahkumiyet oranları hayli yükselecektir. Savunma avukatları kendilerini sorgulasınlar, kaç ceza davasında dosyanın akıbetini değiştirecek delil buldular ve sundular. Yalan tanık, uydurma belgeden söz etmiyorum. Sanık ve yakınlarının adını bildirdiğinden başka tanıkları arayıp buldular mı, haricen bilirkişilere danışıp, dosyadaki bilirkişi raporlarını irdelediler mi, suç unsurlarını tartışmaya açtılar mı? Olay yerini bizzat gezip gördüler mi, mahkemeye kaç defa lehe delil sundular? Dilekçe ile yazılı savunma adı altında laf kalabalığı ve varsa karşı tarafı itham edici, küçültücü mugalatalar yapmak savunma mıdır? Belki siz böyle davranmıyorsunuz ama müdahil avukatlarının (yada karşı taraf vekillerin diyelim) böyle davrandığını hiç düşünmediniz mi ? Savcılar ( ve Mahkeme) sanık lehine delil toplamasa, kaç dava beraatla neticelenir düşündünüz mü?
Savcının bir devlet görevi yaptığını bu nedenle hakimle aynı seviyede oturması gerektiğine de katılmıyorum. Zira avukat da bir kamu görevlisidir. Hakim de asla bir devlet görevlisi olmamalıdır. Toplum ve kişi (yani sanık) aynı seviyede ve yargılama sırasında eşit olmalıdır. Toplumun veya devletin bireye üstünlüğü yoktur. Tek tek bireylerin hakları toplumun haklarından az önemli sayılamaz.
Tanıdığım bir savcı bana “kürsüden inmeye hazırım, hatta gönüllüyüm, Adalet Bakanlığına değil İçişleri Bakanlığına da bağlanmaya razıyım. Hatta adliyede oda da istemiyorum, kolluğun bulunduğu yerde bir oda verin yeter. Ancak sadece yeterli delil bulursam dava açarım, asla beraat talep etmem ve lehe delil toplamam, sadece mahkumiyet talep ederim ve mahkumiyeti gerektirecek delilleri toplarım” diyor. Bu durumu düşünebiliyor musunuz?
Hatta düşünebiliyor musunuz ki ben hakimim ve muhakeme esnasında sanık aleyhine delil topluyorum. Cezalandırılmasını istiyorum, buna çalışıyorum. Aynı zamanda sanık lehine delil topluyorum, beraat etmesine gayret ediyorum. Bu nasıl olabiliyor şaşıyorum. Yani tüm bunlara rağmen nasıl adaleti bulabiliyoruz? Bulabiliyor muyuz?
Şimdi siz bunları bir yana bırakıp, savcı kürsünün neresinde duracak diye tartışırsanız, işin özünü kaybetmişsiniz demektir. Savcı sizinle aynı zemine basacak da ne olacak? Bu kimi yüceltecek veya alçaltacak?
İstanbul’da avukatlık da yaptım, hakim stajyerliği de. Kaç avukatın, dava dilekçesine delillerini eklediğini, dayandığı belgelerin asıl ve suretlerini derhal ibraz ederek, toplanmasını talep ettiği delilleri derhal (yani dava dilekçesi ile) bildirerek yargılamayı hızlandırdığını söyleyebilirsiniz? Hukuk yargılamasında dahi inisiyatif tamamen hakime bırakılmışken, ceza yargılamasında inisiyatifi ele alabilecek kaç avukat tanıyorsunuz?
Bakın gene hastalığım depreşti, suçu karşı tarafta aramaya başladım bile. Aslında biz sütten çıkmış ak kaşığız da ah şu avukatlar yok mu..?
Kısacası değişecekse sistem baştan aşağı değişmelidir. Avukatlar her aşamada bağımsız delil toplayabilmelidir. Delillerle bizzat temas edebilmelidir. Bulduğu delilleri Mahkemeye sunabilmelidir. Mahkeme de delil toplamamalı, toplanmış delilleri değerlendirmelidir. Tabi ki hakimler savcılar ve avukatlar buna uygun eğitilmeli, gerekli donanım ve altyapıya kavuşturulabilmelidir.
Herkese saygılar sunuyorum.