Konu: Kaptan
Mesajı Okuyun
Old 30-09-2011, 22:28   #27
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Musa

MUSA

Herkesin "Musa Dayı" diye seslendiği Musa aslında en genç balıkçılardan biri. Dayı lakabı ablaları ile ilgili. Dokuz kardeşin en küçüğü ve tek erkek çocuk Musa. Ablaları evlenip, ikişer üçer çocuk sahibi olunca, dayı olma konusunda belki de ülke rekorunu kırdı. İlk birkaçında değilse bile, yeğen sayısı onu geçince, herkes "Musa Dayı" demeye başladı O'na. Şimdi sorsak, ablalarının ve eşlerinin adlarını sayar ama sıra onların çocuklarına gelince çabucak pes edeceği kesin. Sayıları bu yıl yirmi üçe ulaşan yeğenler, balıkçılar arasında yeni şakaların ilham kaynağı. Hiç heveslenmeyin; yeğenlerden iki futbol takımı kurulabileceği esprisi çok önce yapıldı.

Ablaları çoluk çocuğa kavuşadursun, Musa henüz bekar. Ana babasının evinde oturuyor, pek bir masrafı da yok. Kazancından artırdığını altına yatırıyor ve bu açıdan da diğer balıkçıların şakalarına hedef oluyor. Hele aklı yarım Adem'in uydurduğu hikaye ilginç: Güya Musa bir kıza abayı yakmış, anasıyla istemeye gitmişler. Kızın annesi de kocaman bir küp tutuşturmuş bunların ellerine, bu küp altınla dolmadan kızı vermeyeceğini söylemiş. O gün bu gündür Musa küpü doldurmaya çalışırmış. Bir küpü olmasa da Musa'nın her ay bir iki küçük altını bir kenara attığı kesin. Ama bu konunun açılmasını sevmez, utanır, televizyon izlerken altın fiyatları haberi çıktığında bile başını çevirir.

İşte bir gün Musa'nın başına hem yeğenleri hem de altınlarıyla ilgili bir olay geldi:

Yeğen çok olunca denk gelmiş, ikisinin aynı, birinin de bir dün sonraydı doğumgünü; üçüne birden kutlama yapıyorlardı geçen Pazar. Musa'nın annesi pasta yapmış, kızlar da biraz süslemişlerdi evi. Musa çok durmadı, çocukların şamatasından kurtulmak için dışarı attı kendini. Akşam gittiğinde evde yas havası vardı sanki. Anası anlattı altınların kaybolduğunu. Çocuklar, nasıl olduysa, Musa'nın yatak yorgan denklerinin arasında kem gözlerden sakladığı altınları bulmuş, oyuncak para gibi onlarla oynamış, içlerinden biri altınları bozuk para sanıp bakkaldan onlarla şeker almaya kalkışınca adamcağızın haber vermesiyle durum ortaya çıkmıştı. Ne Musa ne de annesi altınların tam sayısını biliyordu ama çocukların ellerinden, ceplerinden ve yerlerden toplananlar azdı, bu kadarcık olmamalıydı Musa'nın birikimi. Evi aramaya girişti burnundan soluyarak, annesi heryeri aradığını söylese de üç beş tane daha buldu. Ama daha fazla olmalıydı. Kapıyı çarpıp çıktı Musa, en yakındakinden başlayıp tüm ablalarının evine uğradı. Her birinde yeğenleri sorguya çekiyor, söylene söylene ceplerini boşalttırıyor, cebinden altın çıkan yeğenlere tokadı basıp küfrediyordu. Kimse daha önce Musa'yı bu kadar sinirli görmediğinden, O'na bulaşmayıp yaptıklarını sineye çekiyorlardı. Ama son uğradığı ablası Hilal'in evinde öyle olmadı. Musa'nın altı yaşındaki oğluna bağırıp kafasına vurduğunu gören babası Serdar, O'nu tuttuğu gibi önce duvara yapıştırdı, sonra kafa göz demeden girişti. Musa'nın gözleri faltaşı gibi açıldı önce, yaşananlara şaşırdı, sonra yüzü acıdan gerilmiş durumda yere yığıldı. Hilal engel olmaya çalıştıysa da Serdar hiç dinlemedi, ayaklarından sürükleyerek Musa'yı kapıdışarı etti.

Yerden kalkacak hali olmayan Musa bir süre öylece yattı tozun toprağın içinde. Yoldan geçenler yardım önerdi ama hepsini tersledi. Kalkıp eve gitti, "Bu ne hal? Ne oldu oğlum?" diyen anasına yanıt vermeyip, bütün altınları aldığı gibi dışarı fırladı.

Barınağa geldiğinde geceyarısına yakındı. Ben bir kenarda kitap okuyordum; az ilerideyse Yusuf Usta, Ahmet, Mecit ve Adem vardı. Mecit birşeyler anlatıyordu yine. Musa'yı görünce herkes telaşlandı ama O sadece Yusuf Usta'yla konuşmak istiyordu. Yavaşça kalktı Yusuf Usta, elini Musa'nın omuzuna koydu, yürüdüler. Arkalarından bakakaldık, neler olduğunu merak ettik. Bir süre sonra Yusuf Usta yalnız döndü, sorduk ama ne olduğunu anlatmadı, Musa'nın öğüt istediğinden bahsetti sadece. Adem atılıp, öğüdü bize de aktarmasını diledi. Mani gibi bir yanıt verdi Yusuf Usta: "Altı aynıyken toprağın, ne edeceksin altını?"

(2011)