Mesajı Okuyun
Old 15-01-2007, 14:35   #4
üye8180

 
Varsayılan

Bence toplumsal, ahlaki değerlerde erozyona uğrama ile ilgili bu sorunun cevabı. Bizler çocukken insanlar hukuka daha saygılı idi. İnsanlar bir ödeme emri, bir dava dilekçesi tebellüğ ettiklerinde deyim yerinde ise dehşete düşerlerdi. İcralık olmak, eve, işyerine haciz gelmesi, tazminat ve ceza davaları ile karşı karşıya gelmek utanç verici bir şeydi. İnsanlar borçlarına sadıktılar. Avukat icra takibi yaptığında genellikle tahsilat yapabiliyordu. Günümüzde sahte adresler, mal kaçırmalar, hacizde son sıralarda olma, pişkin borçlular aklınıza ne gelirse. Önceden zengin kesim istisna, lüks tüketim diye bir şey de yoktu. Pek çok insan kanaatkar diyebileceğimiz ölçüde ellerinde olanlar ile yetinmeyi biliyordu. Avukatlık mesleği toplumda kutsal ve saygınlığı olan bir meslekti. Aileler kızlarını bir avukatla evlendirmek için adeta can atarlardı. Özel üniversiteler olmadığından hukuk fakültelerine girmek çok zordu. Dolayısıyla avukat sayısı da azdı. Bugün üçkağıtçılık, açgözlülük, bencillik, menfaatler çatıştığında kardeşi bile tek kalemde silme, ter dökmeden kısa yoldan köşeyi dönme diyebileceğimiz hasletler moda oldu. Kredi kartı diye bir ucube ortaya çıktı. Yeteri kadar geliriniz olmasa dahi her şeyi alabilirsiniz. Ödeme mi taksitle. ( Bir kredi kartı reklamında vatandaşa büyük bir avantaj sağlanıyormuş gibi ' taksit atlat, taksit atlat diye bir şarkı sözü geldi aklıma ve acı ile gülümsedim. Neyse ki bu ülkede kredi kartı olmayan nadir insanlardan biriyim.) Artık neredeyse herkes borçlu güzel ülkemde. Bu ortamda avukat olarak en azından karnımızı doyurabildiğimize, kimseye muhtaç olmadığımıza ben şükrediyorum. Maalesef neredeyse hiçbir şey de iyiye gitmiyor. Çocuklarımızdan ve torunlarımızdan daha şanslı olduğumuza eminim.