Mesajı Okuyun
Old 13-02-2007, 15:35   #3
Hekimbaşı

 
Varsayılan Birçok belge olabilir, yeter ki geçerli olsun

Sn.Turan,


SUNULABİLECEK BELGELER
----------------------
1. Öncelikle markanın yabancı tesciline ilişkin
a) Tescil belgesi ve çevirisi (elçilik onaylı)
b) TPE nin yabancı tescil kuruluşundan elde ettiği kayıtlar (ancak TPE değerlendirmesinde kullanılabilir, mahkemede kullanılamaz)

2. Ancak (1) yoksa:
a) Markayla TC ne yapılmış ithalata ilişkin belgeler
b) Geçmiş tarihli faturalar, resmi yazışmalar ve çevirileri (ilgili kurumlar ve elçilik onaylı)
c) Yabancı ticari sicil kayıtları ve çevirileri (ilgili kurumlar ve elçilik onaylı)
d) Ticari hacim bilgileri (ilgili kurumlar ve elçilik onaylı)

Önem taşıyan belgelerdir. Kanımca bu belgelerden söz ediliyor. Bunların karar verme sürecindeki rollerine bakarsak; yargıtayın hangi belgeyi beklediğini belirtmemesindeki inceliği de anlamak mümkün. Kendilerini kutluyorum. Kısaca, ilerde görülecek davaya ilişkin koşullandırıcı veya yol gösterici bilgi vermekten imtina ettikleri söylenebilir.

BELGELERİN YOL AÇABİLECEĞİ SONUÇLAR
-----------------------------------
Bunlardan (1) varsa, markanın tescili önlenebilir. Kullanım ise ancak TC nde marka tesciline gidilirse önlenebilir. Ama TC nde tescil edildiğinde, 3 yıl içinde marka ile TC ne ithalat yapılmak zorundadır. Eğer burada yabancı marka tescili ve ithalat istenmiyorsa, kullanımı engellenemez; ama tescilli olduğu ülkelere ihracatı, istenir ve girişimde bulunulursa, önlenebilir. Bu kısmı ne bizi, ne TPE yi, ne de yargımızı ilgilendirmez.

Ama (1) yok, (2a) varsa, markanın tesciline engel olmak yanında, kullanımına da engel olmak mümkündür. Eğer ithalat tarihi, markayı tescil ettirmek isteyen yerli şirketin markayı kullanmasından önce ise, yerli şirketin marka üzerinde o markayla daha önceden üretilmiş ve satılmamış malları dışında hiçbir hakkı kalmaz ve karşı taraf isterse, onları maliyetleri üzerinden devretmek zorunda kalabilir. Sattıkları üzerinde ise ilgili şirketin hak iddia etmesi mümkün değildir.

Ne (1), ne de (2a) varsa, olay TC dışında gelişmiş ve her nedense TC ne bulaşmakta demektir. Markanın tesciline ancak yabancı belgelerin TC ndeki kullanımdan daha eski olmaları halinde engel olunmalıdır. Markanın kullanımı ise ayrı bir konu haline gelir. Kullanıma engel olabilmek için 'şöhretten yararlanma veya söhreti zedeleme' davaları açmak ve bunların lehte sonuçlanmalarını beklemek gerekir. Böyle bir durum saptanamazsa, kullanım elbette devam etmelidir.

BENİM DEĞERLENDİRMELERİM
------------------------
Bütün bunlardan bağımsız olarak, TPE nin konuyla ilgili görev ve yetkilerine de bir göz atmakta yarar var.

Tescili reddedilen şirket; 1992 yılından beri kullandığını iddia ettiği markayı tescil ettirmek için 1998 (başvurusu da olsun 1997 olsun) yılında başvurmuş. Bu iddiasının kanıtları olmak gerekir ki, bunu ileri sürebilmiş, TPE bir çekince koymamış ve mahkeme kararında bunların olmadığına ilişkin belirtim yok.

TPE nin 1998 tarihli kararı elbette yanlıştır, çünkü markanın tesciline engel duruma ilişkin kanıtların markayı kullanan ve yeni tescile itiraz eden şirketçe kendisine verilmiş olması gerekirdi. Bunlar ortada olmadan TPE nin tescil talebini reddi yerinde olamayacağına göre; mahkemeye kanıtları neden sunamamış veya sunmamıştır? Kayıp mı etti acaba? Zaman zaman itirazı yapan vekillerin işgüzarlıkla müşteri avcılığı yaptığı durumlar da olabiliyor; bu öyle bir durum mu var acaba?

Bence burada TPE nin yabancı şirketi kayırdığını öne sürmek bile mümkündür. En azından yabancı şirkete zaman kazandırıcı veya yerli şirketi korumadan mahrum bıraktıracak yönde davranmıştır. Belki de bu davranışına; yabancı şirket kanıtı yeterli sürede sunamadığı halde, markayı tescile izin verirse; bu sefer yabancı şirketle mahkemelik olmak zorunda kalacağı kaygısı neden olmuş olabilir. Böyle bir kaygıya düşmesinin nedenini anlamak zordur; çünkü değerlendirmelerini hangi nesnel kanıtlarla sonuca bağlaması gerektiği ortadadır; yani mahkemeye konu olsa bile, kurallara uygun davrandığını gösterebildiği sürece, bir yükümlülük doğmayacaktı.

Her marka tescilli olmak zorunda değildir; fakat tescil, markanın korumasını kolaylaştırıcı olarak düşünülmüş bir düzenlemedir. Bu nedenle, aynı markayı kullananlara rastlamak her zaman mümkündür. Böyle durumlarda, taraflar uzlaşmak zorundadır. Uzlaşamazlarsa, mahkemeye giderler, mahkemenin takdirine göre davranırlar. Ama her ikisi de markayı tescil ettiremez, çünkü diğeri tescili istenen markayı kullanmakta olduğunu kanıtlayarak tescile engel olabilir.

Kaldı ki, markaların tescili ülkeye özgüdür. Başka bir ülkede tescilli olması, burada tescil edilemeyeceği anlamını taşımaz. Tescilli koruma hedefleniyorsa; ki marka kullanımının önüne ancak böyle geçilebilir; markanın burada da tescil edilmesi gerekir. İtiraz askısı bu nedenle vardır. Yabancı şirket itiraz ettiği zaman, markayı bir anlamda burada da korumak istediğini beyan etmekte olduğundan, rüçhan (öncelik) hakkını gösterecek belgeleri de sunmuş olmalıdır. Onlar yoksa, ve markayı burada tescil ettirmemiş olsa bile, markayı kullanarak TC ne ihracat yaptığını belgeleyebilirdi. Eğer varsa, bu belgeler nerededir?

Bir başka nokta; mal ve hizmet sınıfları ayrı olduğu takdirde markaların tescil edilebileceğidir. Buna sadece markanın uluslararası düzeyde (farklı marka bölgelerine giren birkaç ülke mesela) tanınmış olması veya birkaç mal ve hizmet sınıfından tescil edilmiş olması gerekçe gösterilerek karşı çıkılabilir. TPE nin kendisi de bunu gerekçe gösterebilir, ama o zaman da erişebildiği yabancı ülke kayıtlarını kanıt olarak sunmalıdır. Bu kanıtlar da mı yoktur?

Sanırım yargıtay da her ne kadar davalı TPE, davacı yerli şirket ise de, 'dava dışı şirket' diyerek yabancı şirketi davanın tarafı olmaya bu nedenle davet etmektedir. Yabancı şirket ilgili kanıtları sunmadan yerli şirketin markayı tesciline engel; TPE buna aracı; yargımız da böyle bir şeye alet olamaz.

Ama bana sorarsanız, yargıtayın bu daveti yapmak yerine veya onunla birlikte, TPE nin değerlendirmesini de geçersiz kılması gerekirdi. Madem TPE nin kararı eksik ve yanlış, ve bu kendisine bağlı değil, isterse yabancı şirket dava açsın, değil mi? Ona 'gel de hakkını ara', yerli şirkete ise 'bekle bakalım, ne olacak' demek ne kadar doğru?

ÖZET
----
Özetle, TPE nin 'herkes biliyor, bu marka var' demesi yeterli değildir. Üstelik, bana kalırsa yabancı şirketin markası da tescilli değildir; muhtemelen uzlaşmaya istekli olmadığı için yerli şirketi zorlamaktadır.


Saygılarımla,

NOT
---
Kusura bakmayın, kanun ve madde referansları veremiyorum, çünkü hukukçu değilim. Ama uluslararası düzenlemeler ve uygulamalar, ve bunların artık iç hukuktan da üstün olduklarından yola çıkıyorum. TPE nin yerli şirketleri korumak doğrultusunda değil de, karşı yönde kararlar almasını da anlamakta güçlük çekiyorum ne yazık ki.