Mesajı Okuyun
Old 12-02-2006, 22:18   #5
ibrahimbey

 
Varsayılan

Sayın Merhaba;

1) Öncelikle, aşağıda yazdığım kelimelerle başlayan paragraflarda yazdıklarınız, hemen ve çok kolay bir şekilde karşı örnekleri verilebilecek örneklerdir. Bunları, konudaki hassasiyetiniz nedeniyle, alalacele ve tepkiyle verdiğiniz örnekler olarak görüyorum.

“Salt Türkiye örneğinde, çeşitli biçimlerde kadına yönelik şiddet yüzde yetmişlerin üzerinde iken, …”
“Anadolu’nun bir çok bölgesinde yaygın biçimde tarlalarda kadınlar çalışır. Onlar bir bütün gün yaz sıcaklarında kavrulurken, beyler kahvehanelerde oyun oynamakla ve dedikodu yapmakla zaman geçirirler…”
“Akşam bitkin olarak eve dönen kadını…”
“Büyük şehirlerin varoşlarında, okuma olanaklarından ya ekonomik nedenlerle…”

Sayın merhaba, hiç araştırdınız mı??

Türkiye genelinde, erkeğin erkeğe uyguladığı şiddet oranı nedir acaba?

Ailenin çocuğa uyguladığı şiddet?

Kolluk kuvvetinin uyguladığı şiddet?

Öğretmenin uyguladığı şiddet?

Ya kadınların , hatta annelerin, çocuklar üzerinde uyguladığı şiddet? Bunu hiç düşündünüz mü?

Umarım bunların yüzdelerini de takip ediyorsunuz ve biliyorsunuzdur. Bahsettiğiniz oranların, konu başlığı ile ilgili ve cevap olabilecek objektif veriler değildir.

Türkiye gibi, hem fakir hem de gelişmemiş toplumlarda, en az kadınlar kadar erkekler de ezilmektedir. Sizin bu yaklaşımınıza, “erkek dışarıda çalışırken, kadın evde arkadaşlarıyla konken partisi veriyor” ya da ne bileyim, maden ocağında çalışan bir erkeğin eşi için “erkek kuyularda çalışıyor, kadın evde oturuyor” gibi, ucuz ve konuyu basitleştiren bir cevap verilebilir ama hiç de akılcı ve bilimsel olmaz.

2) Yukarıdaki söyleminizden, erkeğin, cinselliğini istediği yer ve zamanda istediği kişiyle (karşı tarafın rızası olmasa dahi) yaşama hakkı olduğu halde, akıl, fikir vs. süzgeçlerini kullanarak bu hakkından “feragat” ettiği şeklinde bir sonuç çıkıyor. Yanlış mı anlıyorum?

Doğru anlıyorsunuz?

3) “Yazınızda söz ettiğiniz “Tanrısallık” ve “kutsallık” gibi kavramlar bilimselliği olan kavramlar değildir.”

Elbette değildir. Ama doğadaki her şey de bilimsel değildir. Mantıklı açıklaması olmayan bir çok konu ister istemez bunlarla açıklanabilir.

Üremek adına, her iki canlı arasındaki bu muhtaçlık, arzu, sizce neyle açıklanabilir?

4) “Erkeğin cinsel fonksiyon ve buna bağlı davranışlarına yönelik tutumunun temelini bu kavramlar üzerine oturtmak, maksadınız bu olmasa dahi, bu konudaki erkek tutumunun her türlüsüne ( cinsel taciz, hatta tecavüz de dahil) “anlaşılabilir ve mazur görülebilir” bir kılıf uydurmak anlamına gelir.. “

Yazımda, “taciz” ya da “tecavüz”e “kılıf uydurmak” amacının olmadığı çok açık.

Aksine benim amacım, “Tacize, tecavüze hayır” demek gibi, sürekli yapılagelip duran, görünüşte çok hoş ancak çok basit, soruna hiçbir kesin çözüm getirmeyen, “slogan düşünceleri”i bir kenara itip, gerçekten ve bilimsel olarak “taciz, tecavüz” nasıl önlenebilir onu tartışmaktır.

Bunu tartışırken de, erkeği, kadını, cinselliği, doğayı iyi tanımak, izlemek bilmek gerekir. Bunları göz ardı eden yaklaşımlar, sadece “tecavüze hayır” pankartı taşıyan cılız gösterilerden öteye gidemez.

Doğada, her canlıdan çift cinsiyet vardır ve bu canlılar “varlıklarını sürdürmek – üremek için cinsellik yaşamaktadırlar. Bunu sağlama anlamında, dişi ve erkek arasında bir akım söz konusudur. Bu akımın, saf hali, cinsellik yaşamak için karşı taraftan rıza bile almaz. Nitekim, doğadaki diğer canlılarda bu böyledir.

Bence, ilk insan da böyledir ve böyleydi. Zorbalığa varabilecek bir cinsellik. Düşünülünce, bu belki de gereklidir. Gelişmiş bir insana göre, bu “suçtur” “zulümdür” belki ama ilk insan için , doğa için bu zorunluluktu. Doğadaki, her eylemin bize mantıklı gelmesi de beklenemez. Çünkü, bizim mantığımız dışında kalmaktadır.

Ama lütfen dikkat, bu “natural, saf, kaba” bir doğa anlayışıdır.

İnsanın aklı vardır. Ve akıl, belki de diğer canlılarda olmayacak şekilde, insanın kendisini kendi aklıyla sınırlayabilmesini sağlar.

Günümüz cinselliği de böyledir, böyle de olmalıdır. Zorbalığa dayalı cinsellik, gelişmiş bir insan aklına, insanlığın gelişimine uymaz. Gelişimi tersine çevirmektir.

3) “Akıl, fikir, vicdan, ahlak, vb. kavramlar göreceli kavramlardır, bu kavramlar üzerinde kişisel serbesti ve özgürlük kurgulanamaz. Burada da hukuk devreye girer ve yasaları koyar. Yasalara göre de “taciz” suçtur.”

Sayın merhaba, suç olmadığını iddia mı eden var ki bunu yazdınız.?

Üstelikte bir hukukçu olan bana 

Size sorarım, bu eylemlerin suç olmasını sağlayan parlementolarda çoğunluk kimdir? Kadınlar mı, yoksa erkekler midir?

Yazdığınız gibi, tarlada ezilen, evde kocasına keyf sağlayan kadınlar mı bu yasaları düşünmekte, kanunlaştırmaktadır? Yoksa, yasa koymadan hep üstün olan “gelişmiş, aklı, vicdanı, fikri vs.” olan erkekler mi? Ya da , “gelişmiş, aklı, fikri, vicdanı vs. olan” erkek ve kadınlardan oluşmuş toplumlar mı?

Kadınlara yapılan haksızlıklardan yola çıkarak, “sadece kadınlara haksızlık yapıldığı” “sadece kadınlara istek dışı davranışlarda bulunulduğu” sonuçlarına varmak, çok haksız bir genellemedir.