Mesajı Okuyun
Old 13-02-2019, 12:22   #3
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Kuralların NEDEN var olduğunu anlarsak yorumlamak ve uygulamak daha kolay olacaktır saikiyle:

Kardeşler arasındaki hukuki işlemlerde tanık dinlenebilir. ÇÜNKÜ kardeşlerin birbirlerine manen duydukları güven, aralarındaki hukuki işlem için yazılı belge/senet düzenlemelerine engel olur. Yani kardeşlerin birbirlerine güvenlerini ve aralarında yazılı belge düzenlenmemesinin teamül olduğunu (HMK m.203/1-b’ye bakınız) peşinen kabul ettiğimiz için tanık dinlenmesine cevaz vardır.

O halde tanık dinlenebilir kuralı ne zaman işlemez? Kardeşler, bizim peşinen kabul ettiklerimizi yıkmalıdırlar. Nasıl? Kardeşler -aralarındaki hukuki işlemi yazılı bir belgeye bağlayarak- bu işlemleri açısından kural kabul sebebimizi kendileri ortadan kaldırmışsa işte o zaman – yazılı belgeye bağladıkları bu işlem için- HMK m.201’e tâbi olurlar ve tanık dinletemezler.

Yargıtay HGK, 1.10.1997, E: 1997/2-479, K: 1997/746: “olayda tanık dinlenmesi mümkün ise de taraflar başlangıçTa bundan faydalanmayıp aralarındaki manevi inanç ve itimadı yeterli görmeyerek yazılı miras taksim sözleşmesi düzenleyerek hukuki ilişkilerini yazılı belgeye bağladıklarından artık olayda HUMK. Md. 290. maddesi uygulanarak tanık dinlenemeyeceğine

Yargıtay HGK, 14.6.2006, E: 2006/13-354, K: 2006/368: “kardeş olan davalı ile davacı tarafından biri kefil, diğeri borçlu sıfatıyla ortaklaşa imzalanarak bankaya verilen kredi sözleşmesi tarafların bankaya yöneltilmiş bildirimlerini kapsamakta ve sadece bunların bankayla aralarındaki hukuki ilişkiyi ortaya koymaktadır. O halde, bu kredi sözleşmesinin taraflar arasındaki hukuki ilişki bakımından HUMK'nun 290. maddesi anlamında bir senet ya da yazılı belge olarak kabul edilmesi olanaklı olmadığı gibi tanık dinletme yasağının varlığından da söz edilemez.”

Doğru olanı/olanları bulunuz pratiği :

Yargıtay 13 HD, 24.2.2016, E: 2014/31475, K: 2016/5668 (Yalova 2. AHM, 19.11.2013, E-K: 2013/675-600 sayılı kararının temyizen incelenmesi): “Davalı, davacının kardeşi olduğunu, dava konusu taşınmazın aslında miras malı olduğunu, satımı sonrası murislerinin borçlarının bir kısmının ödendiğini, 45.000 TL yi bankadan, kalan 10.000 TL yi bono olarak davacıya teslim ettiğini, bu konuda tanıklarının olduğunu belirterek savunma yapmıştır. Davalı vekil satış bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Davacı ile davalı kardeş olduklarından HMK nun 203/ 1 maddesi uyarınca tanık dinlenebileceğinden, davalının bu konuda bildirdiği tanıklar dinlenip, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken”

Yargıtay 13 HD, 2.5.2016, E: 2015/8605, K: 2016/11963 (Edirne 2. AHM, 17.12.2014, E: 2013/680, K: 2014/492 sayılı kararının temyizen incelenmesi): “Davacı, müşterek murisleri adına kayıtlı … parselleri satması için kardeşi davalıya 5.12.2001 tarihinde vekâletname verdiğini, ancak davalının kendisine düşen payı vermediği için … mirastan kendisine düşen hissenin değerinin hesaplanarak davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, satıştan davacının payına düşen miktarı banka havalesi ile davacıya gönderdiğini, bir miktar bedeli de davacının istemi üzerine bir arkadaşına gönderdiğini, savunarak davanın reddini istemiştir… vekilin hesap verme yükümlülüğü bulunduğundan, davada ispat yükü de vekil olan davalıdadır. Hesabını vermeye ve satış bedelini hissesi oranında davacıya ödemeye mecburdur. Bu ödemeyi de yazılı belgelerle ispat etmek zorundadır.”


İyi çalışmalar