Mesajı Okuyun
Old 11-10-2009, 21:49   #41
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan ÇIRAK
Bilindiği üzere "etik-ahlak" kavramının genel geçer kaidelerle tarfi olmadığı gibi modernitenin bir sonucu olarak etik kavramını dayandırabileceğimiz evrensel bir formel de yoktur. Hal böyle olunca etik kavramının subjektiflik yanının ağır bastığı ve kişiden kişiye değişebileceği gerçeği karşımıza çıkmaktadır.
Yani etik ve etik çatısı altındaki her kavramı algılayış biçimi (namus, iyi, kötü, ayıp, ahlaklı v.s.) kişiden kişiye değişir.

Bu durum hem erkek için ve hem de kadın için etik dışı bir davranıştır. Kadının da erkeğin de birbiri ile cinsel ilişkiye girebilmelerinin ahlaki yolu nikahtır... Kim nikah münasebeti yokken cinsel münasebet tesis ederse yanlış bir iş yapmış olur; erek de, kadın da...

Sayın Av. Hakan ÇIRAK,

Önce bir soru:
İlk mesajınızda 'etik kavramı sübjektiftir' diye belirtiyorsunuz,; ikincisinde ‘Kadının da erkeğin de birbiri ile cinsel ilişkiye girebilmelerinin ahlaki yolu nikahtır...’ demişsiniz. Bu ikinci belirleme genel mi yoksa sübjektif mi?

Sayın Özge Yücel'in 30 nolu mesajda yazdıklarına şunları eklemek istiyorum:
Etik kavramının sübjektif yanının ağır bastığını iddia ettiğiniz ve kişiden kişiye değiştiğini belirttiğiniz andan itibaren kavramın içeriğinin ve kavramın içinin doldurulmasının çağdan çağa ve toplumdan topluma değiştiği ve değişebileceği gerçeğini arka plana atmış oluyorsunuz. Arka plana ittiğiniz bu gerçek sadece genel kanı ve davranışların değil aynı zamanda sübjektifliğin hamurunu yoğuran değerleri temsil eder. Her insan içinde yetiştiği toplumun ve kültür değerlerinin bir ürünü ve bir kopyasıdır.
Kısaca belirtmek gerekirse; Almanların, Çinlilerin, Japonların, Rusların, Fransızların, Suudi Arabistanlıların ve Hindistanlıların da bizde olduğu gibi bir 'sübjektiflilikleri' vardır. Ama hiçbirinin sübjektiflilikleri birbirine benzemez. Her sübjektiflilik içinde, ürünü olduğu kültürün bir parçasını değerlendirir.

Ne mi demek istiyorum yazdıklarımla?
Sizin ve benim sübjektifliliklerimizin içinde yetiştiğimiz kültürün bir sübjektifliği olduğunu. Ve bu sübjektifliğimizin içinden geldiğimiz 'erkek toplum' sübjektifliği olduğunu.

İçinden geldiğimiz kültürün sübjektifliliğini kırabilmenin yolu (kırmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz başka konu elbette) kişiliğimizin mayasını oluşturan kültürel değerleri diğer çağ ve toplumların kültürel değerleri ile karşılaştırdığımızda (sadece karşılaştırmakla kalmayıp neden değişik veya neden benzer olduklarını araştrıdığımızda) başka bir sübjektifliğe kavuşmuş oluruz.

Vardığım sonuç: Sübjektif hiçbir zaman tam olarak sübjektif değildir.
Bu sonuç akla şu soruyu getiriyor; madem ki kişiliğimizi yönlendiren değerleri özümsediğimiz kültür belirliyor, sübjektif dediğimiz ne kadar sübjektiftir?

Saygılarımla