Mesajı Okuyun
Old 11-05-2012, 16:22   #4
sibel19

 
Varsayılan

Ben de size katılıyorum. Sonuçta bu iki borçlu arasında zorunlu dava arkadaşlığı da yok.

Ancak Türkiye Barolar Birliği tarafından aşağıda verilen karar, olaya tam uymamak ile birlikte, sonuçta bir dosya ile dava edilebilecek iken iki ayrı dosya ile dava edilmesinin, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddelerinde de avukatın, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüteceği ve mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda olduğu, kuralını ihlal ediyor şeklinde yorumlanabilir, diye düşünüyorum.

TBB Disiplin Kurulu Kararı

T. 07.02.2009
E. 2008/499
K. 2009/89

* Aynı borcun, bütün borçlulara bölünerek ayrı ayrı takip yapılması
* Avukatın mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınması yükümlülüğü
(1136 sayılı Av. K. m. 2; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m. 12; TBB Meslek Kurallar


Şikayetli avukat hakkında, Turgutlu Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/… Esas, 2006/… karar sayılı kararında hükmedilen avukatlık ücretini Turgutlu İcra Müdürlüğünün sekiz ayrı dosyasında, hüküm verilenlere bölerek ayrı ayrı takip yaptığı, alacağın tek ve aynı karardan doğduğu, yapılan itiraz üzerine İcra Mahkemesince dosyaların tek alacaktan olduğu kabul edilerek birleştirildiği, böylece şikayetlinin eyleminin Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’na aykırı olduğu iddiası ile yapılan şikayet üzerine açılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca ceza tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.

Aynı eylem sebebiyle Adalet Bakanlığı’na yapılan şikayet üzerine 13.06.2007 tarihli olur ile soruşturma izni verilmiş, yapılan ceza soruşturması sonucunda 23.01.2008 tarihli olur ile eylemin hukuki mahiyette olduğu ve mahallinde çözülebileceği, kovuşturma izni verilmesini gerektirir nitelik ve ağırlıkta delil olmadığı belirtilerek ceza kovuşturma izni verilmemiş, disiplin yönünden gereği yapılmak üzere barosuna bildirilmiştir.

Dosyada bulunan Turgutlu Sulh Ceza Mahkemesinin 2004/… Esas, 2006/… Karar sayılı kararında, şikayetli avukatın müdahiller vekili olduğu, sekiz sanık hakkında idari para cezasına hükmedildiği, her sanık için ayrı ayrı yargılama giderlerinin belirtilip tahsiline ve “müdahiller vekili lehine takdir edilen 200,00 TL avukatlık ücretinin sanıklardan tahsil edilerek müdahillere verilmesine” karar verildiği görülmektedir.

Şikayetli avukatın bu miktarı sekize bölerek Turgutlu İcra Müdürlüğünün dosyaları ile takip konusu yaptığı anlaşılmaktadır. Borçluların şikayetleri üzerine Turgutlu İcra Mahkemesinin 2006/… Esas, 2006/… Karar sayılı ve 2006/… Esas, 2006/… Karar sayılı kararları ile “alacaklının borcun bölünmesi sonucunu da doğuracak şekilde, her bir borçlu için ayrı ayrı takip yaparak, sanıkların sorumlu oldukları vekalet ücreti miktarını ayrı ayrı takip konusu yapmasının kötüniyetli ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılarak” takip dosyalarının tek bir dosya üzerinden birleştirilmesine ve takibin birleştirilen miktar üzerinden devamına karar vermiştir. Şikayetli avukatın karara karşı temyiz başvurusu da kararın kesin olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir.

Takip konusu edilen alacak aynı karardan doğmakta ve tek bir miktar olarak hükme bağlanmış bulunmaktadır. Aynı borcun, bütün borçlulara bölünerek ayrı ayrı takip yapılması halinde asıl borç tutarı değişmemiş olsa bile, her dosya için ayrı ayrı yapılan maktu icra giderleri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesi uyarınca, nispi avukatlık ücreti maktu ücretin altına kalamayacağı için, her icra dosyası için ayrı ayrı maktu tarife üzerinden avukatlık ücreti eklenecektir. Yapılan eylemin amacını da ancak bu biçimde değerlendirmek mümkündür. Borçluların itirazı üzerine verilen İcra Mahkemesi kararında da ayrı ayrı takip yapılmasının kötüniyetli ve yasaya aykırı olduğuna karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığı, şikayetli avukat hakkında ceza kovuşturması açılmasına izin vermemiş, Baro Disiplin Kurulu da kararını buna dayandırmıştır. Oysa disiplin kovuşturmasına sorun, şikayetli avukatın eyleminin ceza kanunu açısından suç oluşturup oluşturmadığı değil, disiplin suçu oluşturup oluşturmadığıdır.

Kurulumuzun çeşitli kararlarında da avukatın görevini yerine getirirken Avukatlık Yasası’nın 2. maddesine de uygun olarak adalete ve hakkaniyete uygun davranması, yaptığı icra takiplerinde borçluyu itiraza ve istirdada zorlamaması gerektiği açıklanmıştır.

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddelerinde de avukatın, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüteceği ve mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda olduğu belirtilmiştir.
Bu nedenlerle, şikayetlinin eylemi disiplin suçunu oluşturduğundan Baro Disiplin Kurulunda yapılan değerlendirmede hukuki isabet görülmemiş ve şikayetli hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılarak, şikayetlinin kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç olarak, şikayetçinin itirazının kabulü ile Manisa Barosu Disiplin Kurulunun disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin kararının kaldırılmasına, yeniden incelemeyi gerektirir bir husus bulunmadığından şikayetli avukatın kınama cezası ile cezalandırılmasına katılanların oybirliği ile karar verildi.


Yine diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.03.2010 tarihli kararı, yine yukarıda TBB Kararına konu benzer bir olayda, ayrı ayrı takip yapılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2010/12-138
Karar: 2010/169
Karar Tarihi: 24.03.2010

ÖZET: Somut olayda ilamda yazılı olan asıl alacak ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden tek bir takip yapılabileceği gibi ayrı ayrı takip yapılması da mümkündür. İlamda hükmedilen asıl alacak ve buna bağlı fer'i alacaklar yönünden ayrı ayrı takip yapılmasını engelleyen yasa hükmü bulunmadığından, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekir.

(1086 S. K. m. 429)

Dava: Taraflar arasındaki <Şikayet> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 22.09.2008 gün ve 2008/922 E., 2008/840 K. sayılı kararın incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 09.03.2009 gün ve 2008/24958 E., 2009/4787 K. sayılı ilamı ile onanmış, alacaklı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 13.10.2009 gün ve 10422-18967 sayılı ilamı ile;

(...Takip dayanağı Antalya 2. İdare Mahkemesi'nin 25.04.2008 tarih ve 2005/833 Esas 2008/827 Karar sayılı ilamında, <240.000.-YTL maddi, 10.000.-YTL manevi tazminatın, 17.500.-YTL nispi vekalet ücretinin, ayrıca toplam 13.791,90.-YTL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine> karar verildiği anlaşılmaktadır. Alacaklı tarafça mahkemece hükmedilen bu kalemlerin her biri ayrı ayrı ilamlı icra takibinin konusu yapılmıştır. Borçlu idare, ilamda hükmedilen kalemlerin üç ayrı ilamlı icra takibine konu edilmesini, mükerrer takibe sebebiyet verildiğinden dolayı şikayet konusu yapmıştır.

Dairemizin müstekar içtihatları gereği ilamda yazılı olan asıl alacak ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden tek bir takip yapılabileceği gibi ayrı ayrı takip yapılması da mümkündür. İlamda hükmedilen asıl alacak ve buna bağlı fer'i alacaklar yönünden ayrı ayrı takip yapılmasını engelleyen yasa hükmü bulunmadığından, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla; alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 24.03.2010 gününde, ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları