Mesajı Okuyun
Old 31-10-2007, 00:47   #5
Gemici

 
Varsayılan İlimden Bilim'e Geçiş

-Günaydın
-Selam
-Merhaba
-Hayirli sabahlar
-Sabah ı şerifler hayrola
-Esselamün aleyküm
-Gud morning
-Bonjur

Sıraladığm sözcükler Türkçe, Arapça, İngilizce ve Fransızca kökenli. Değişik kökenlerden gelen bu sözcüklerin ortak özellikleri, sabahları karşılaştığımız kimselere esenlik dilemek için kullanıyor olmamız. Yaşlı ve genç oluşumuza, eskiye bağlı veya yenilikçi oluşumuza, yabancıları taklitçiliğe veya kendi değerlerimize sadık oluşumuza bağlı olarak bazılarımız bu sözcüklerden birisini diğerlerimiz başka birisini kullanır. Kim hangi sözcüğü kullanırsa kullansın, anlatılmak istenen ve verilmek istenen mesaj aynıdır, değişmez. Günlük konuşmalarımızda durmadan kullandığımız bu sözcüklerin anlamını bilmeyen yoktur hemen hemen.

Osmanlıca üzerinden Türkçe’ye geçen diğer bazı sözcüklerde durum biraz değişiktir. Özellikle bu sözcükler hem günlük konuşmalarda, hem de bilim dilinde kullanılıyorsa. Bunun en iyi örnekleri ‘Bilim’ ve ‘İlim’ sözcükleridir. Anlam olarak aralarında hiçbir fark bulunmayan bu iki sözcük Türkçe’de büyük bir kavram kargaşalığına yol açmaktadır. Bazılarına göre ilim bilimden daha kapsamlıdır ve bilim ilmin bir alt dalıdır, bazılarına göre ilim dinsel ve ruhsal içeriklidir, bilimse maddesel.

Aşağıdaki alıntılar Ferit Devellioğlu’nun, 1962 yılında yayınlanan Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat’ından.

İlm(arapça, çoğul: ulüm): 1. bilme, biliş; bir şeyin doğrusunu bilme. 2. okuyarak öğrenilen bilgi, nazari bilgi
Aşağıya ilim dallarından sadece birkaç tanesini örnek olarak alıyorum:
İlm-i ahlak: ahlak bilgisi
İlm-i arz, ilm-ül arz: jeoloji
İlm-i beden , ilm-ül ebdan: hekimlik bilgisi
İlm-i ezeli: Allah’ın ezeli bilgisi
İlm-i hal: din bilgilerini öğretmek üzere yazılmış kitap
İlm-i hayvani: zooloji
İlm-i hesap: aritmetik
İlm-i hilaf ü cedal: münakaşa yollarını öğreten ilim
İlm-i iktisad: ekonomi politik
İlm-i ilahi: teodise, fr. Théodicé
İlm-i nebatat: botanik
İlm-i ruh, ilm-ür-ruh: psikoloji
İlm-i terbiyei etfal: eğitbilim, pedagoji


Ulüm: (ilmin çoğulu): İlimler, bilgiler
Dar-ül–ulüm: medrese, mektep, dershane
Ulüm-i aklıyye: tabiat ve matematik gibi akıl esasına dayanan bilgiler
Ulüm-i aliye: tefsir ve hadis ilimleri
Ulüm-i diniyye: din bilgisi
Ulüm-i nakliyye: hadis, tefsir, fıkıh gibi nakil ve rivayet üzer,ne kurulmuş olan bilgiler
Ulüm-i siyasiyye: siyasi bilgiler
Ulüm-i tabiiyye: tabiat bilgileri
Ulüm-i fünun: ilimler ve fenler, teorik ve pratik bilgiler

Alim: Bilen, Bilgin
Ulema: alimler, ilim sahipleri, bilginler (Evvelce müderris, kadı gibi ilmiye mensuplarına denirdi)

Alıntılardan da anlaşılacağı üzere Osmanlıca’da ilim olarak adlandırılan dallar günümüzde istisnasız ‘Bilim’ olarak adlandırılmaktadır. İstisnasız dememe rağmen bazı kişilerin belirli dalları ilim olarak adlandırdıklarını biliyorum, ama bu adlandırmanın Türkçe'nin gelişmesine sağladığı katkının sırrını çözemiyorum. Eskiye bağlılık mı dersiniz?. Türkçe'ye gerçekten katkıda bulunmak istiyorsak, özellikle hukuk çevrelerinde, ‘ilim’ yerine ‘bilim’ sözcüğünün kullanılmasının dili kavram kargaşalığından kurtaracağını düşünüyorum.

İlimden bilime geçişin en iyi örneğini Türk Hukuk Kurumu’nda görüyoruz. Bu kurum 1960 ın ortalarına kadar ilim kelimesini kullanmış. 1960 yılında kurumun bir ‘İlim Heyeti’ var. 1957 yılında ‘ilmi araştrımayı teşvik amacıyla bir müsabaka’ düzenleniyor.

1963 senesinde ilim sözcüğü yerini bilim sözcüğüne bırakıyor. Bu tarihte kurumun bir ‘Bilimsel Araştırma Kurulu’ var. 1990 yılında ‘Türk Hukuk Kurumu' nun "Bilim Kurulu" nun oluşturulması çalışmalarının organize edilmesi ve bu kurum içindeki faaliyetlerin Türk Hukuk Kurumu Temsilcileri olarak hareket etmek üzere, Ahmet Kılıçoğlu, Anıl Çeçen ve Tezcan Çakır'ın görevlendirilmelerine karar verildi (Kurum’un İnternet sayfasından).

Saygılarımla