Mesajı Okuyun
Old 17-07-2008, 16:37   #11
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Konu kapsamında daha önceki mesajlarımda belirttiğim,
muris muvazaası sebebiyle tapu iptal davalarının kazanılması halinde,dava açılırken talepte bulunulmuş olması koşuluyla,muvazaa nedeniyle devir işlemi iptal edilen tapulu taşınmazın tümünün terekeye avdet edeceğine dair (tenkis davasında ise,davacı-ların hisseleri oranında tenkis mümkün olmaktadır,koşulları varsa muvazaa nedeniyle tapu iptal davası açmak bu nedenle daha yararlı bir yoldur)

konuyu açıklayan ve bilgiyi doğrulayan bir Yargıtay Kararı :

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/10570
K. 1997/11956
T. 8.10.1997
• MUVAZAA ( Her Zaman İleri Sürülebilmesi ve Hükmün Makabline Şamil Olması )
• HÜKMÜN GEÇMİŞE ETKİLİ OLMASI ( Muvazaa Nedenine Dayalı Dava )
• HER ZAMAN İLERİ SÜRÜLEBİLME ( Muvazaalı İşlem İddiası )
• MURİS MUVAZAASI ( Her Zaman İleri Sürülebilmesi )
818/m.18
ÖZET : Muvazaa nedenine dayanılarak, her zaman dava açılabilir ve bu dava sonunda verilen hüküm yenilik doğurucu değil, açıklayıcı bir karar niteliğindedir. Bu nedenle geçmişe etkili ( makabline şamil ) hüküm ve sonuç doğurur.

DAVA : Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tapu iptali-tescil davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyizi üzerine dosya incelendi, duruşma pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine karar verilmekle gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacıların daha önce 85/512 Esas sayılı dava ile çekişmeli taşınmaz yönünden davalılar aleyhine açtıkları davada, tarafların ortak miras bırakanı Hüseyin'in yaptığı temliki işlemin muvazaalı olduğu kabul edilerek payları oranında iptal ve tescile karar verilmiş, o davanın açıldığı tarihte sağ olan ve dava açmayan anneleri Hayriye'nin payı davalılar üzerinde kalmıştır.

Anneleri Hayriye'nin ölümü üzerine davacılar, eldeki dava ile bu kez annelerinin davalı üzerinde kalan payı hakkında yine muris muvazaası hukuksal sebebine ve mirasçılık hakkına dayanarak payı oranında iptal ve tescil istemişlerdir.

Hemen belirtmek gerekir ki çekişmeli taşınmazın devrine ilişkin miras bırakan ile davalı arasında yapılan işlemin muvazaalı olduğu, daha önce açılıp sonuçlanan davalarla sabittir. Çözümlenmesi gereken husus, daha önce muris muvazaası nedeni ile davalı üzerindeki tapu kaydının iptal edilerek terekeye döndürülmesini isteyeceği yerde pay oranında dava açıp, pay oranında iptal ve, tescil kararı alan payı hakkında, onun ölümünden sonra yine kök murisin muvazaası nedeniyle iptal ve tescil davası açıp açamayacağının tayin ve tesbitinden ibarettir.

Bilindiği üzere, muvazaalı işlem geçersiz olup; hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. Ayrıca belirli bir sürenin geçmesiyle veya tarafların olurları ( rızaları ) ile geçerli hale gelemez. Mahkemece kendiliğinden ( resen ) gözönünde tutulur. Bu itibarla muvazaa nedenine dayanılarak, her zaman dava açılabilir. Açılan dava sonunda verilen karar yenilik doğurucu değil, açıklayıcı bir karar olduğundan geçmişe etkili ( makable şamil ) hüküm ve sonuç doğurur.

Değinilen bu ilkelere göre, miras bırakanın muvazaalı temliki sonucu davalıya intikal eden çekişmeli taşınmazdaki annenin payı şeklen davalı adına kayıtlı olmasına karşın; aslında anne Hayriye'nin mal varlığı içerisindedir. Annenin sağlığında dava açmamış olması hakkından feragat anlamına gelmeyeceği gibi, muvazaalı işleme de geçerlilik sağlamaz: Ayrıca davacının önceki davada çekişmeli taşınmazın terekeye döndürülmesini istemeyip, pay oranında dava açması, daha sonra ölen annesinin payı hakkında dava açmasını engellemez. Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına göre hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak pay oranında iptal ve tescil davası açabilecekleri gibi, taşınmazın terekeye döndürülmesini de isteyebilirler. Bunlardan birinin tercihi ötekine göre kişinin haklarında bir azalma veya çoğalma yaratmaz. Aksinin kabulü yukarıda açıklanan ilkelere ters düşer.

SONUÇ : Mahkemece davanın kabulü yönünde kurulan hüküm doğrudur. Davalının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ( ONANMASINA ) 182.000 lira bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına 8.10.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacıların önceden açtığı dava, 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde incelenmiş ve sabit görülerek kendilerini miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmiştir.

Bu kere açtıkları davada ise, davacılar, önceki dava görülürken sağ olan annesinde sonradan öldüğünü bildirmişler, ondan ( annelerinden ) gelen miras payı oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

Gerçekten, anılan içtihadı birleştirme kararında ( ... saklı pay sahibi olsun yada olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı temlikten ötürü dava açabileceklerine... ) değinilmiş, yargısal uygulamada da iştirak halindeki mülkiyet durumunun varlığına karşın; bir veya birkaç iştirakçinin ( mirasçının ), kendisine temlik yapılan iştirakçi ya da iştirakçilerin ( mira yada mirasçıların ) aleyhine kendi miras payları oranında iptal davası açabilecekleri kuralı benimsenmiştir.

Değinilen kural benimsenmekle beraber; çoğu işlerde, icra ve talep hakkı, tereke adına kullanılmakta ve MK. nun 581. maddesi hükmü uyarınca işlem yapılarak, temliki tasarrufun tümüyle iptaline ve tapu kaydının yada kayıtlarının eski haline getirilmesine ( muris adına tesciline ) karar verilmektedir.

Somut olayda davacı, müstakbel miras haklarını da düşünerek önceden açtığı davada tereke adına istekte bulunabilecek iken, kendi miras payına hasren iptal istemiş; böylece dava ve talep hakkına miras payı ile sınırlamıştır.

O halde, önceki davadan dolayı kurulan ve hakkı, talebi bağlı kalarak belli bir oranda sağlıyan kesinleşmiş hüküm karşısında, ayni temliki işleme yönelik sonradan yeni bir davanın dinlenemiyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekir.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerden ötürü hükmün bozulması kanaatını taşıdığımızdan, sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyoruz.

C. ÇETİNER
Üye

O. UZGÖREN
Üye