Mesajı Okuyun
Old 26-04-2007, 03:42   #3
Cest la vie

 
Varsayılan

Türkiye, 30 Kasım 1994 tarih ve 6169 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile iltica ve sığınma işlemlerini düzenleyen “Türkiye’ye İltica Eden veya Baska Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sıgınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” çıkararak (1994 İltica Yönetmeliği), bu konuyu ilk defa yasal bir temel üzerine oturtmustur.

Bu yönetmelikte, sığınma başvurusu belli bir süreye tabi tutulmuştur. Buna göre; Türkiye’ye iltica eden veya başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’den ikamet izni talep eden yabancılardan, Türkiye’ye yasal yollardan gelenler bulundukları yer valiliklerine, yasal olmayan yollardan gelenler ise giris yaptıkları yer valiliklerine en geç 5 gün içerisinde müracaat etmek zorundadırlar. Ülkeye yasadışı yollardan giren ve girişinden itibaren yetkili makamlara 5 gün içinde sığınma başvurusunda bulunmayanlar sığınmacı olarak kabul edilmezler.
Ancak, 1999 yılında, 1994 tarihli Mülteciler Yönetmeliği’nde bir değişiklik yapılmış ve sığınma talebinin yapılması gereken 5 günlük süre 10 güne çıkarılmıştır. Dahası, sığınma talebi reddedilen bir sığınma arayan, artık, red kararından itibaren 15 gün içinde yetkili valiliğe itiraz edebilmektedir. İtiraz başvurusu bir üst makam tarafından değerlendirilmektedir.


Bu Düzenlemeler Işığında Jabari-Türkiye Davası

Jabari-Türkiye Davası, 1994 Tarihli Mülteciler Yönetmeliğinde 1999 yılında yapılan değişiklik yapılmadan önce, yani ülkeye yasal veya yasadışı yollarla girdikten sonra 5 gün içerisinde müracaat yapılması gerektiği, aksi halde, sığınmacı olamadıkları dönemde açılmış bir davadır.

Hoda Jabari, İranlı bir bayandır. 1995 yılında yine İranlı bir adam ile tanışmış (X) ve birbirlerine aşık olmuşlardır. Ancak, (X)in ailesi, evlenmelerine karşı çıkmış ve (X), 1997 yılında başka biri ile evlenmiştir. Buna rağmen Jabari ile görüşmeye devam etmişler ve cinsel ilişkiye girmişlerdir.

Evlilik tarihinden 4 ay sonra, yolda yürürlerken polis tarafından durdurulmuşlar ve gözaltına alınmışlardır. Gözaltı esnasında Jabari bekaret testine tabi tutulmuştur. Jabari, nüfuzlu bir ailenin kızıdır ve ailesinin yardımıyla bir kaç gün sonra serbest bırakılır.

Ancak İran’da zina suçunun cezası taşlanarak öldürülme anlamında olan “recm”dir. Ayrıca yasadışı cinsel ilişkiye girmenin cezası da 100 değnektir. İslami Kurallarla yönetilen İran’da işkence ya da eziyet cezasının veya insanlık dışı ya da onur kırıcı cezaların verilmeye devam edildiği, Uluslararası Af Örgütünün 1999 yılında yayınlamış olduğu raporla da teyit edilmiştir.

Serbest bırakılışının ardından Jabari, Kasım 1997’de yasadışı yoldan Türkiye’ye girmiş, Şubat 1998’de İstanbul’a geçmiş ve oradan sahte bir Kanada pasaportuyla Fransa üzerinden Kanada’ya uçmayı denemiştir. Kanada’ya ulaşmak istemesinde amaç, coğrafi sınır uygulamayan ülkelerden biri olan Kanada’ya iltica etmektir. Türkiye ve Fransa’yı bu amaçta “transit ülke” olarak kullanmak istemektedir.



(1) 1951 Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi; Madde 1

(2) Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Dr. M. Tevfik Odman, Kadın Mülteciler, A.Ü. SBF İnsan Hakları Merkezi Yayınları No:19, Ankara, 1996, s. 24-28
(3) Bkz. Dr. M. Tevfik Odman, a.g.e. , s. 9-10

(4) AİHM Jabari-Türkiye Davası, 40035/98, 11 Temmuz 2000, Strazburg



Cok yarim kalmis, ozur dilerim. Sanirim yanlis belgeyi saklamisim, Turkiye'ye dondugumde kagida basili duruyor mu bakar, ona gore gerekli degisiklikleri yaparim.

Saygilarimla