Mesajı Okuyun
Old 27-06-2006, 22:11   #85
Gemici

 
Varsayılan

Türkiye kabuk değiştiriyor. Kabuk değiştirmemesi olanaksız bir yerde. Bu kabuk değiştirmenin en büyük itici gücünün kökü dışarıda aslında. Kökü dışarıda derken herhangi bir komplodan felan bahsettiğimi sanmayın; Kökü dışarıda olan bu kabuk değiştirmenin en büyük etkenlerinin başında batıya yönelmemizin ve biz batılı bir ülkeyiz dayatma'mızın büyük rolü var.

Tanzimattan beri batılı bir ülke olmaya çalışıyoruz. Batılı olmaya çalışırken düştüğümüz en büyük yanılgı, batının eknomik, ticari, politik ve hukuk sistemini alırsak batılı oluruz yanılgısı idi. Batılı olmak batının sadece belirli kurumlarını ve yasalarını almakla olmuyor. Batının belirli bir kültürel anlayışı belirli bir dünya görüşü var. Eğer gerçekten batılıyız diyorsanız bu kültürü ve bu dünya görüşünü de almak zorundasınız. Almıyoruz derseniz ne mi olur?

Şimdi içinde bulunduğumuz kabuk değiştirme zorlaması olur. Batının toplumunuza adapte etmek istediğiniz eknomik, ticari, politik ve hukuk sistemleri gelirken beraberlerinde veya arkalarından batının kültürel değerlerini, bilimsel araştırmaların sonuçlarını ve belirli bir dünya görüşünü yan etki olarak getirdi. Bu değerlerin en başında'da toplumumzda tam olarak oturmamış insan hakları, temel haklar geliyor. Küreselleşme dediğimiz ve beraberinde, televizon, internet, hızlı ulaşım ve daha başka haberleşme vasıtalarını getiren olgu batılılaşmanın yan etkilerinin ön plana çıkmasına yol açtı. Bu da ister istemez toplumda zaten var olan bir kimlik arama olgusunun bir kimlik krizine dönüşmesine yol açtı.

Sonuçta kabuk değiştirme diye nitelendirdiğim durum ortaya çıktı. Bu kabuk değiştirmenin en büyük özelliklerinden birisi ve belkide en önemlisi kadınların(en baştada batının kaynaklarına ulaşma olanağı olan kadınları) kendilerine verilen geleneksel rolü kabul etmeyip hak arama girişimleri oldu. Bu hak arama girişimleri ister istemez geleneksel rol yanlısı tabakaların tepkisine yol açtı. Ben son bir iki sene içinde işlenen namus cinayetlerinin çoğunun bu çatışma ile iligli olduğu düşüncesindeyim.

Toplumumuzun içinde bulunduğu durumu ve yazdıklarımı kısaca şöyle toplayabiliriz:

1. Ne istediğini bilen ve geleneksel rol kavramını zorlayan bir tabaka,

2. Ne istediğini bilen ve geleneksel rol kavramını savunan bir tabaka,

3. İlerici ve modern olduğunu savunan, görünüşte geleneksel rol kavramına karşı çıkan ama hisleri, dünya görüşü ve değer yargıları ile geleneksel rol ayırımından yana olan bir tabaka. Yerini ve kimliğini tam olarak belirliyemeyen bu tabaka en zor durumda olan tabaka bence. Mantığı ve dış gürünüşü ile bir tarafta, hisleri ve değer yargıları ile diğer tarafta.

4. Sürdürdüğümüz türden tartışmalardan haberi olmayan, haberi olsa bile 'neme gerek' düşüncesiyle suya sabuna dokunmayan, hem birinci tabakanın hemde ikinci tabakanın etkilemeye çalıştığı büyük çoğunluk. Bu büyük çoğunluk genelde geleneksel ve tutucu bir dünya görüşüne sahip. Günümüzün küçülen dünyasında modern kitlesel haberleşme vasıtalarının etkisi altında bu gelenekselliği uzun süre sürdüremez diyemiyeceğim.


'Takvimden bir yaprak' sütununa aldığım ve çok hoşuma giden Çin Atasözüne göre 'değişim rüzgarının önüne bazıları duvar örermiş, bazıları da yel değirmeni kurarmış'

Biz'de kabuk değiştirme sürecimiz içinde gereken yerlere yel değirmeni, gereken yerlere duvar örsek olmaz mı diye düşünüyorum. Batıdan alacağımız ve onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Örneğin kadın ve erkeklere her alanda eşitlik. Yanılmıyorsam bu eşitlik ilkesini yasalarımız bile benimsemiş, ama yasaların benimsediği bu eşitliği bizler bir türlü sindiremiyoruz. Diğer taraftan hem kendimiz için saklıyabileceğimiz, hem de batının bizden alabileceği çok değerler var. Bunların bir sentezini yapamazmıyız acaba?

Saygılarımla