Mesajı Okuyun
Old 01-09-2011, 22:23   #22
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
şaka yapmıyorum...
Öyle bir adalet sistemi olmalı ki kimse kimseyi savunmamalı...
En azından konuşabilme yeteneğine sahip kimse bir başkasını vekil tayin edememeli.Çok radikal bir görüş gibi görünebilir.Fakat kimin ne yaptığını bilmeden birilerinin menfaatini her ne pahasına olursa olsun savunmak ne kadar doğru.Umumi vekaletname kadar anlamsız değil hiçbir şey inanın.Sayın meslektaşlarımın bu mevzu hakkında soğukkanlılıkla yorum yapacaklarına olan inancım tam değil.
şaka yapmıyorum...
Öyle bir adalet sistemi olmalı ki kimse kimseyi savunmamalı...
Umumi vekaletname kadar anlamsız değil hiçbir şey inanın...

Bazı konular vardır, ısıtılıp ısıtılıp yeniden sofraya konur.
Bazı sorular vardır, soru sahibi sizin düşüncenizi yönlendirir ve soru sahibinin yönlendirdiği yolda sağa sola bakmadan yürür gidersiniz.
Buradaki konu 'avukatlık/savunma mesleğinin olup olmaması'. Ve soru sahibi diyor ki, Öyle bir adalet sistemi olmalı ki kimse kimseyi savunmamalı...
Konuyu neden sadece avukatlık mesleği ile sınırlı tutuyoruz ki, genişletelim.
Öyle bir adalet sistemi olmalı ki, hakime gerek kalmasın, herkes kendi arasında anlaşıp, problemine çare bulsun,
Öyle bir adalet sistemi olmalı ki, savcıya gerek kalmasıni herkes haklı ve haksız olduğunu anlasın ve haddini bilip başkasının hakkına saldırmasın, herkesin hakkını bildiği bir toplumda iddia makamı gereksizdir,

Konuyu sadece adalet sistemine indirgemek adalete takılıp kalmak olmaz, çünkü adalet sistemi toplum yapısının birçok katmanından bir tanesidir. Bir üst yapı olan toplumdan başlıyalım:
Toplu taşımacılık olmasın, herkes atı, eşeği, arabası, uçağı ile gidip gelsin,
Fırınlara gerek yok, herkes ekmeğini kendi pişirsin,
Özellikle bankalara gerek yok, üretime katkıları olmadığı halde paranın belini kırıyorlar, bu da yetmiyormuş gibi bizim paramızla kumar oynarcasına borsada oynayıp dünya ekonomisini darma dağan ediyorlar.
Fizikçiye, kimyacıya, mimara, mühendise de gerek yok.
Saydıklarımı ortadan kaldırdığınız ve herkes kendi işini yapsın dediğiniz zaman insanlık tarihinin başına, işbölümünün daha başlamamış olduğu ve ihtisas denen mefhumun yeni filizlendiği çağa dönmüş olursunuz.

Avukatlık mesleği tarih itibarı ile saydığım diğer meslekler göre daha genç olabilir. Buna rağmen toplumsal işlevi en azından diğer meslekler kadar önemlidir.

Hukuki anlaşmazlıklar sadece güçleri eşit kişiler arasındaki anlaşmazlıklar değildir. Taraflardan birisi devlet olabileceği gibi, bir sigorta şirketi, bir banka veya başka büyük bir şirket olabilir. Güçlerin eşit olmadığı durumlarda avukatlık mesleğinin işbölümü ve ihtisaslaşma dışında kalan ve avukatlık mesleğini kutsal bir meslek kılan başka bir yönü ortaya çıkar. Savunma olarak adlandırılan bu yön avukatın müvvekilini müvekkilden daha güçlü olan ve müvvekilin haklarını gasp eden ve hiçe sayan güçlere karşı savunmasıdır. Bu yönü ile avukatın yaptığı iş silahların eşitliğinin sağlanmasıdır. Bu eşitlik devlet güçlerine karşı sağlanabileceği gibi, büyük hukuk bürolarına ve büyük sermayeye sahip sigorta şirketlerine, bankalara ve dünya çapında faaliyette bulunan şirketlere karşı da olabilir.

Savunma mesleğinin gerekliliği konusunda THS üyesi Sayın Av. Adil Giray Çelik'in 'Tarihte Savunma ve Meslek Kuralları' adlı eserini tavsiye ederim.

Öyle bir toplum düzeni olmalı ki, kimse kimseyi sömürmesim, kimse kimsenin hakkını yemesin, kimse güçlü olduğu için kimsenin tepesine binmesin, kimsenin kimsenin malında gözü olmasın. Amin!

Saygılarımla