Mesajı Okuyun
Old 05-03-2008, 16:00   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Eğer yapının bulunduğu taşınmaz imar uygulamsı sonucu TAŞKIN HALE GELMİŞSE; yapı sahibinin kendi arzusu dışında oluşmuş bir durum olduğu için kusurlu sayılmayacak ve yapı sahibi yeni arsa sahibine karşı korunacaktır.


Uygulamaya yön veren içtihat aşağıdadır:

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/14-106
K. 2005/92
T. 23.2.2005
• ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM TALEBİ ( Komşu Parsele Tecavüzlü Binanın İmar Uygulamasıyla Tecavüzlü Hale Gelip Gelmediğinin Araştırılması Gereği - İmar Uygulamasıyla Taşkın Yapıya Dönüşen Binanın Yıkılma Şartları )
• TAŞKIN BİNA NEDENİYLE MÜDAHALENİN MEN'İ VE KAL TALEBİ ( Mahkemece Binanın İmar Uygulamasıyla Taşkın Hale Gelip Gelmediğinin Araştırılması Geeği - İmar Uygulamasıyla Taşkın Hale Gelen Binanın Yıkılmasının Şartları )
• İMAR UYGULAMASIYLA TAŞKIN HALE GELEN YAPININ YIKILMASININ ŞARTLARI ( Mahkemece Elatmanın Önlenmesi ve Kal Davasında Binanın İmar Uygulaması Sonucu Taşkın Hale Gelip Gelmediğinin Araştırılması Gereği )
3194/m.18
6785/m.42/c
2981/m.10/c
ÖZET : Somut olayda, davalıya ait parseldeki binanın, toplam 27,03 metrekarelik kısmının davacının ( karşı davalının ) parseline tecavüzlü olduğu, yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu değildir. Ancak, tecavüz imar uygulaması sonucu meydana gelmiş ise, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesiyle, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece, bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanılması olanağı sağlanmıştır. Bu hüküm karşısında arsa sahibinin bina sahibine bina bedelini ödemesi halinde, mahkemece el atmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi mümkün olabilecektir. Açıklanan nedenle taşınmazların imar uygulaması öncesinde kadastro parseli iken üzerlerindeki yapıların yapılıp yapılmadığı, çekişmeli yerin imar uygulaması sonucu taşkın hale gelip gelmediği hususlarının araştırılmasına yönelik Özel Daire bozma kararı yerindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.5.2003 gün ve 2002/570 E, 2003/322 K. sayılı kararın incelenmesi davalı karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 6.4.2004 gün ve 2197 E, 3109 K. sayılı ilamı ile;

( ... Dava, çaplı taşınmaza yapılan taşkın inşaat nedeniyle elatmanın önlenmesi ve kal, karşılık dava ise Medeni Kanunun 725 maddesi gereğince uygun bedel karşılığı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne, karşılık davanın reddine karar verilmiş, hükmü davalı ( karşı davacı ) vekili temyiz etmiştir.

Taraflara ait taşınmazların, kadastro parsellerinin ifraz ve tevhidi sonucu oluşan imar parselleri olduğu bilirkişi raporunda yazılıdır.Her iki taşınmaz ifraz ve tevhid ile oluştuğundan kadastro beyannamelerinin bulunmadığı da Tapu Sicil Müdürlüğünce bildirilmiştir.Yerinde yapılan keşif ve uygulama sonucunda davalıya ( karşı davacıya ) ait 151 parsel sayılı taşınmazdaki binanın toplam 27.03 metrekarelik kısmının davacının ( karşı davalının ) 379 parsel sayılı taşınmazına tecavüzlü olduğu saptanmıştır.Ancak düzenlenen kroki ve raporlarda taşınmazların imar uygulaması öncesinde kadastro parseli iken bu yapıların yapılıp yapılmadığı, kadastro parselinde de aynı taşkınlığın sözkonusu olup olmadığı, nizalı kesimin imar uygulaması sonucunda davacı parseline taşkın hale gelip gelmediği hususlarının belirtilmediği anlaşılmıştır.Bu yönler gözetilerek bilirkişilerden kroki ve rapor alınmak suretiyle oluşacak duruma göre bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ve soruşturma ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A-Davacının isteminin özeti: Davacı vekili 379 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğunu, komşu 151 parsel sayılı taşınmaz maliki davalıya ait binaların davacı taşınmazına taştığını, davalının el atmasının önlenmesine, tecavüzlü binaların yıkılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

B-Davalının cevabının özeti: Davalı vekili, taşınmazı üzerindeki binaların yıllar önce yapıldığını, tecavüzden haberi olmadığını, binalar yapılırken davacının uyarıda bulunmadığını, davanın reddini savunmuş;

KARŞI DAVA yoluyla, Türk Medeni Kanunu’nun 725 maddesi ( eski 651 md ) uyarınca temliken tesçil isteğinde bulunmuştur.

C-Yerel mahkemenin kararının özeti: Yerel mahkemece, çaplı yere el atma iddiasının yerinde olduğu, davalı yararına temliken tesçil koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne; davalı tarafından karşılık dava yoluyla ileri sürülen temliken tesçil isteğinin reddine karar verilmiştir.

D-Temyiz evresi, bozma ve direnme: Davalı ve k.davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece bozmaya karşı, tarafların taşınmazlarının imar parselleri olduğu, bu nedenle ifraz ve kısmî tescillerinin mümkün olmadığı, fennî bilirkişinin raporunda ifrazın mümkün olmayacağını belirttiği; öte yandan kadastro görmüş yerlerde iyiniyete dayanarak mülkiyet iddiasında bulunulamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

E-Gerekçe: Türk Medeni Kanunu’nun 684.maddesinde, bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Kanunun 1605 sayılı Kanun ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddelerinde özel hükümler getirilmiş ve bütünleyici parça ( mütemmim cüz ) olan yapı ve arz arasındaki hukukî ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylelikle, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanılması olanağı sağlanmıştır.

2981 sayılı Kanun’un 3290 sayılı Kanun ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.

Gerçekten bir kimse kendisine veya kanunun himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait taşınmaz üzerine bütünleyici parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idarî kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. Bu nedenle yukarda açıklandığı gibi yasa koyucu, imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duymuştur.

Somut olayda, davalıya ait 151 parseldeki binanın, toplam 27,03 metrekarelik kısmının davacının ( karşı davalının ) 379 parseline tecavüzlü olduğu yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu değildir; ancak, tecavüz imar uygulaması sonucu meydana gelmiş ise yukarda belirtilen yasal düzenleme karşısında arsa sahibinin bina sahibine bina bedelini ödemesi halinde, mahkemece el atmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi mümkün olabilecektir.

Açıklanan nedenle taşınmazların imar uygulaması öncesinde kadastro parseli iken üzerlerindeki yapıların yapılıp yapılmadığı, çekişmeli yerin imar uygulaması sonucu taşkın hale gelip gelmediği hususlarının araştırılmasına yönelik Özel Daire bozma kararı yerindedir. Usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı ( k.davacı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine, 23.02.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.