Mesajı Okuyun
Old 27-03-2010, 11:03   #27
mantis

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av_Mustafa
Ayrıca yukarıdaki cümleyi kuran sayın meslektaşım,benim kimden veya nerden neyi nasipleneceğime karar verecek veya bu konuda yorum yapacak kişi siz değilsiniz.mesleki dayanışma ve hoşgörüden nasibimi sizden fazla aldığım da zaten yukarıdaki kurduğunuz cümleden gayet net anlaşılıyor.Bu konuda yorum yapmak haddiniz değil,haddinizi aşmayın lütfen!

Alıntı:
Mustafa Bey'in uslubü ile ilgili eleştirilere katıldığımı ve olayı kişiselleştirmesinin, ileride hakim de olsa, avukat da olsa, her şey bir yana en çok kendisine zarar vereceğini öncelikle söylemek zorunda hissediyorum kendimi. Diğer yandan, Mustafa Bey'in de kesinlikle olması gerektiğini düşündüğüm mesleki dayanışma ve hoşgörüden, hiç değilse THS'de, evleviyetle nasiplenmesi gerekiyor.

Mustafa Bey, sanırım biraz uzun bir yanıt vereceğim. Sabredip okumanızı dilerim.

Durumun sizi ne kadar sinirlendirdiğini, üzdüğünü anlayabiliyorum. İnanın çok iyi anlıyorum. Bu meslek öyle bir meslek ki, hele bir de umursamaz, ‘adam sende’ci bir yapınız yoksa, manen çok yıpratıcı olabiliyor. Meslekte 6. yılımdayım (özgüven elbette iyi bir şeydir, ancak daha yolun başında olduğumun da farkındayım). Yıpranma katsayısı hesabı yapılacak olursa, (stajda adli yardımda gönüllü çalıştığım için feci şeyler gördüm) 7. yılımdayım. Tekrar söylüyorum, sizi çok iyi anlıyorum ve bu forumdaki pek çok insanın da çok iyi anladığını biliyorum (sanmıyorum, düşünmüyorum; biliyorum). Nitekim foruma yazıp yazmamakta tereddüt ettiğim şu yazıyı, bu başlıktan sonra açtım.

Üslubunuzla ilgili eleştirilere katıldığımı söylemiştim, bu üsluptan ben de payıma düşeni aldım ve sineye çekiyorum. Çünkü biliyorum ki, olayın etkisiyle hareket ediyorsunuz. Çünkü anlıyorum ki, olayı o kadar kişiselleştirmişsiniz ki, üslubunuza yönelik eleştiri dışında başından sonuna kadar size destek olmak için zaman ayırıp (ki hiçbirimizde çok yok) yazılmış bir yazıyı bile yanlış anlıyorsunuz.

Haddimi bildirdiğiniz kısım da, ne yazık ki, size destek olmak amacıyla yazılmış bir cümle idi, sanırım insan öfkeyle okuyunca bir cümleyi, cümlenin anlamını gözden kaçırabiliyor.
"nasip, -bi Ar. na¹³b a. (nasi:bi) 1. Birinin payına düşen şey. 2. Bir kimsenin elde edebildiği, sahip olabildiği şey. 3. Kısmet, talih, baht."
"payına düşmek : bölüşmede hisse ayrılmak, belirli bir bölüm verilmek"

Bunları da aynı ruh haliyle okuyacağınız öngörüsüyle, kelime anlamlarını vermekle yetinmiyor ve devam ediyorum. O cümleleri yazmadan evvel tüm başlığı okumuştum, sakince. Yanıtları tek tek ayırmaksızın vardığım ortalama sonuç, size yönelik nispeten katı bir tavır varken, bir yandan mesleki dayanışmadan dem vurulmuş olmasıydı. Ben de dedim ki, bu dayanışmadan, hiç değilse THS'de öncelikle Mustafa Bey payına düşeni alsın: Mustafa Bey'in mesleki dayanışma ve hoşgörüden payına düşeni (nasibini) verin ki, bu sözleri sarf ettiğimizde altı hakikaten dolmuş olsun; şöyle sağlamca hani.

“ve, veya, ya da/olur-olabilir” Bu ayrımlar hukukçulardan başka kimin hayatında bu kadar önemli ki? Hukukçulardan başka kim bu denli önemsiyor, kurulan cümledeki bağlaçları, yüklemin kipini? Bizleriz her sözcüğün sonuca ne kadar etkili olabileceğini tartan. O kızdığınız bölüm “öncelikle” belirtilmiş bir tespitten sonra, “diğer yandan” diye başlayan ayrı bir tespite geçmiş. Belli ki ben haddimi, sizin yazılanı anlamayabileceğinizi hesaba katmadığım an aşmışım.

Alıntı:
sayın meslektaşım ortada bir yanlışın olduğunu kabul etmenize sevindim.Fakat yanlışı yapan yanlışında ısrar ettiği halde,siz yanlışında ısrar etmediğinden bahsediyorsunuz.Sayın meslektaşım bahsettiğimiz zatın,bakiye alacak için takibe devam etmesinin sebebi yanlışından pişman olup dönmek istemesi değil,durumdan paçayı nasıl kurtarabilirim endişesine kapılmasıdır.zaten yazdıklarımı okursanız görürsünüz yanlışta ısrar edip etmediğini.yukarıda şahsın beni bikaç hafta önce arayıp tehdit ettiğini belirttim.bu cümleden sanırım yanlışa devam edip etmediğini görebilirsiniz.

“sayın meslektaşım ortada bir yanlışın olduğunu kabul etmenize sevindim.” Ortada bir yanlış elbette var. Ancak benim “kabul etmem” söz konusu değil. Ben olayın tarafı değilim ki bir şeyi kabul edeyim. Siz olayın tarafı değilsiniz ki, iddia eden konumunda olup da, doğrusunu kabul ettirmeye çalışasınız. Ortada siz ve biz, ben ve diğerleri yok. Bu ayrım sadece sizin olayı kişiselleştirmenizden kaynaklanıyor.

“Fakat yanlışı yapan yanlışında ısrar ettiği halde,siz yanlışında ısrar etmediğinden bahsediyorsunuz.Sayın meslektaşım bahsettiğimiz zatın,bakiye alacak için takibe devam etmesinin sebebi yanlışından pişman olup dönmek istemesi değil,durumdan paçayı nasıl kurtarabilirim endişesine kapılmasıdır.zaten yazdıklarımı okursanız görürsünüz yanlışta ısrar edip etmediğini.yukarıda şahsın beni bikaç hafta önce arayıp tehdit ettiğini belirttim.bu cümleden sanırım yanlışa devam edip etmediğini görebilirsiniz.

Farklı fiillerin hukuki nitelemeleri hepsini bir araya toplayarak yapamayız. Hele de "durumu kurtardığı" anlaşılıyor demişim, aklamamışım, şu yazdıklarınızdan pek farklı bir şey dememişim…

Gerçi benim ne haddime ki size kişiselleştirmeyin falan gibi cüretkar laflar edebiliyorum?! Cüretim, başlık altına yazdıklarımı elimden geldiğince sizin yerinize kendimi koyarak ve son derece içtenlikle yazıyor olmamdan kaynaklanıyor. Bunları yazıyorum; birey olarak değil ama hukuki deneyim açısından sizden bir adım önde olan biriyim ve bu alanlarda yazan benden binlerce adım önde olan, mücevher gibi parlayan pek çok üstadın varlığının farkındayım. Yukarıda da dediğim gibi, özgüven iyidir. “Doğru”yu kabul ettirmeye çalışacağım, tek bir doğru olduğunu, (kendi) aklın (aklımın) yolunun bir olduğunu iddia edeceğim ölçüye varmadıkça. (Bu noktadan çıkış çok derin konulara iniyor, şimdi bu kadar derine inmek uygun düşmez.)

Son bir iki cümle: Bir gün sıramı beklerken duruşma izliyordum. Trafik kazasından doğan tazminat davası. Davalı vekili “kazada bizim kusurumuz yoktur” dedi. Davacı vekili “elbette sizin kusurunuz yok, siz taraf değil vekilsiniz” dedi. İlk yılımdı, bu kısa diyalogdan 3 cilde sığmaz bilgi çıkarmıştım.