Mesajı Okuyun
Old 30-05-2008, 09:37   #6
Av. Nurten Kozan

 
Varsayılan

Sevgili Ekin;
Medeni hukukta miras hukuku ile, kooperatifin tasfiyesini benzeştirmen, halefiyet yönünden bakarak benziyor gibi görünsede, temel prensip ve ilkeleri, dayandıkları hukuk mantığı ve normatif yapı tamamen farklı. Ortağın tasfiyede ortaklık payı almasını, miras hükümleriyle çözemezsin. Kaldı ki, ferdileşmeye geçme kooperatiflerde tüzel kişiliği sonlandıran bir eylem değildir. Diğer taraftan en önemli konuda; İhyayı tüzel kişiliği tekrar diriltme olarak yorumlamamalısın. burada tüzel kişiliğin tasfiyesi için yapılan işlemlerin gereği gibi yaplımadığının tespiti yapılıyor.Yoksa hukuki açıdan eksiksiz olarak tamamlanmış, tüm alacak ve borçlar tasfiye edilmiş ise artık o tüzel kişiligi ihya ile diriltmek olası değildir. Miras hukuku ile benzetirsek, gaiplik düzenlemelerini benzetebiliriz
Unutma ki, miras hukukunda tereke bir bütündür tüm aktif ve pasifleriyle. Mirası kabul eden mirasçı, terekenin borçlarından sadece terekenin aktifiyle sorumlu olmaz, mirası kabul ettiği an, aktifinden fazla, pasifi olsa bile kül halinde geçer tüm pasif terekeyi kabul eden mirasçıya yüklenir ve artık onun borcudur. Ama kooperatiflerde, kooperatif mamelekiyle sorumludur, ortaklar ise sadece koydukları veya koymayı taahhüt ettikleri sermaye payıyla sorumludur (sınırlı sorumluluk). Bu konuyu halefiyetten yola çıkarak, miras hükümleriyle çözmeye çalışırsan,sınırlı sorumluluk ortadan kalkar. Kaldı ki, kooperatiflerde tüzel kişiliği temsil eden yöneticilerin şahsi sorumluluklarını da ortadan kaldırmış olursun. Kooperatifin hiç bir mal varlığı tespit edilimediği durumlarda, ortakların sorumluluğuna ve öncelikle yönetici ortakların sorumluluğuna elbetteki gidilebilmektedir.
Bu arada, buraya konu ile ilgili bir örnek karar daha ekliyorum.
İyi çalışmalar, kolaylıklar dilerim.


YARGITAY 10.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 11.10.2004 Esas: 2004/6230 Karar: 2004/8769

Tasfiye İşlemleri Eksiksiz Tamamlanmamış İse Sicilinden Terkin Edilse Bile Kooperatif Tüzel Kişiliğinin Hukuken Sona Erdiği Kabul Edilemez


Özetava, iş kazası sonucu oluşan kurum zararının rücuan tahsili talebine ilişkindir. Davalı kooperatif tasfiye edilerek ticaret sicilinden terkin edilmiştir. Tüzel kişiliğin hukuken sona erebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Tasfiye işlemlerinde eksiklik varsa ticaret sicilinden terkin edilse bile tüzel kişiliğin sona erdiği kabul edilemez. Bu durumda tüzel kişiliğin ihyası için davacıya mehil verilmelidir.




- 506 sayılı SOSYAL SİGORTALAR KANUNU m.26
- 1086 sayılı HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU m.38,39



Davacı, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı ve davalılardan Mustafa ile Metin`in avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi H.K. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 24.09.1992 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalı işçi Mehmet`in hak sahiplerine kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 26. maddesidir
Tüzel kişiliği olan davalı S.S. Yapı Kooperatifi`nin tasfiye edildiği ve ticaret sicilindeki kaydının terkin edildiği anlaşılmaktadır. Tüzel kişilik ticaret sicilindeki kaydının terkini ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez. Bu itibarla davacı kurum vekiline uygun süre verilerek tüzel kişiliğinin yeniden ihyası hakkında dava açmasının sağlanması ve dava açıldığı taktirde bu davanın sonucunun beklenmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 30.5.2006 Esas: 2006/422 Karar: 2006/3181

Tasarrufun İptali - Kesinleşmiş Borçlarını Ödemeden Ferdileştirme ile Ortaklarına Tapu Devreden Kooperatif İşlemi İptale Tabi Bir Tasarruftur


Özet:Davacı, davalı kooperatif aleyhine icra takibi yaptığını, kooperatifin tek malvarlığı olan taşınmazını ferdileştirmeye geçerek kooperatif ortaklarına dağıttığını iddia ederek tasarrufun iptali talebinde bulunmuştur. Davalı kooperatifin hükmi şahsiyeti devam etmekte ise de davacıya olan kesinleşmiş borçlarını ödemeden ortaklarına tapuda devir yapması ve borcunu ödememesi iyi niyetli bir davranış olarak kabul edilemez. Kooperatif ortakları da kooperatifin borçlarını bilmesi gereken kişilerdir. Bu durumda borçlu kooperatifin ortaklarına yaptığı tasarrufun iptali gerekir.



- 2004 sayılı İCRA İFLAS KANUNU m.277,280




Hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Karar
Dava, İİK`nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan tasarrufun iptâli istemine ilişkindir.
Davacı, davalı kooperatiften olan alacağının tahsili için icra takibi yaptığını, davalı kooperatifin tek malvarlığı olan 3 pafta, 237 parselde bulunan taşınmazını ferdileşmeye geçerek ortaklarına dağıttığını iddia ederek, yapılan tasarrufun iptâlini istemiş, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İİK`nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilir hükmü getirilmiştir.
Davalı kooperatifin hükmü şahsiyeti devam etmekte ise de, davacıya olan kesinleşmiş borcunu ödemeden ortaklarına tapuda devir yapması ve borcunu ödememesi iyi niyetli bir davranış olarak kabul edilemez. Davalılar kooperatif ortakları olup borcun varlığını bilmesi gereken kişilerdir. O halde borçlu kooperatifin bu kişilere yapmış olduğu tasarruf İİK`nun 280. maddesi gereğince iptâle tabidir.
Kooperatif üyelerinden M. kendisine devri yapılan taşınmazı 21.01.2003 tarihinde davalı K`ya devrettiği, ancak M`nin davalı olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır. İİK`nun 282. maddesi gereğince iptâl davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kimseler yanında kötü niyetli üçüncü kişiler aleyhine açılır. Doğrudan doğruya borçludan değil de, borçlunun sattığı şahıstan mal iktisap edenler hakkında iptal kararı verilebilmesi, ancak kötü niyetli olduklarının kanıtlanması halinde mümkündür. Kötü niyetten maksat borçlunun durumunun satın alan tarafından bilinmesi veya bilinebilecek durumda olmasıdır. Kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü ise davacı alacaklıya düşer. Kötü niyetin kanıtlanamaması halinde dava bedele dönüşür.
O halde davalı K`ya satış yapan M`ye dava dilekçesi tebliğ edilmek suretiyle davaya katılması sağlanmalı, K`nın da iyi niyetli olup olmadığı araştırılarak dava sonuçlandırılmalıdır.
Mahkemece yerinde olmayan gerekçelerle haklarında davadan feragat edilmeyen davalılarla ilgili davanın da reddedilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerden dolayı kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 30.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Yargı Dünyası, 2008
http://www.yargidunyasi.com.tr