Mesajı Okuyun
Old 24-02-2010, 17:16   #10
AV. SERDAR ARIK

 
Varsayılan

Merhaba,

Belirli süreli iş sözleşmesinin süresi dolmadan önce sona ermesi, ancak tarafların anlaşması, işçinin ölümü veya derhal feshe olanak veren haklı bir nedenin bulunmasıyla gerçekleşebilir.

İş sözleşmesinin ister belirli süreli, ister belirsiz süreli olsun, tek taraflı fehedilebilmesi için gerekli tek koşul, yasa ile saptanan haklı bir nedenin bulunmasıdır. İşçi ya da işveren tarafından iş sözleşmesinin bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshini mümkün kılan nedenler İş Kanununun 24. ve 25. maddelerinde ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Yasada sayılan haklı fesih nedenleri yalnızca belirsiz süreli iş sözleşmeleri bakımından değil, belirli süreli iş sözleşmeleri için de geçerlidir. Belirli süreli iş sözleşmesi yürürlükte olsa bile, işveren ya da işçi, bu hükümlerde belirtilen “sağlık”, “ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” ile “zorlayıcı” nedenlerle sürenin bitimini beklemeden haklı nedenle iş sözleşmesine derhal son verebilirler.

Görülüyor ki, haklı bir nedenin bulunmaması durumunda, belirli süreli iş sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedilmesi olası değildir. Buna karşın, taraflardan birinin haklı bir nedene dayanmaksızın belirli süreli iş sözleşmesini tek taraflı feshetmesi durumunda ne olacaktır?

Taraflar belirli süreli iş sözleşmelerinde sürenin sonuna kadar iş sözleşmesini feshetmemeyi karşılıklı olarak kabul ve taahhüt etmişlerdir. Sözleşmenin belirlenen süre dolmadan bir tarafça feshedilmesi durumunda, fesheden taraf karşı tarafın uğrayacağı zararı gidermekle yükümlüdür. Yargıtay bir kararında, “belirli süreli hizmet akdi tek taraflı irade beyanı suretiyle sürenin bitiminden evvel feshedilemez. Sürenin bitiminden evvel haklı bir sebep olmaksızın feshedilmesi halinde, işçinin geri kalan süre için yoksun kaldığı ücretini işverenden istemek hakkı doğar” demektedir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2.2.1967, E. 2979, K. 3812). Bu kararla birlikte, Yargıtay iş sözleşmesinin fesih tarihinden, belirli sürenin bitimine kadar olan işçi ücretinin tazminat olarak ödenmesi gerektiğini benimsemiş olmaktadır.

Belirli süreli iş sözleşmesinin süresi bitmeden önce işçi tarafından feshi durumunda işverenin işçiden talep edeceği tutar, işverenin feshinde olduğu gibi değildir. Belirli süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi durumunda, işçinin sözleşmenin bitimine kadar olan ücretini işverenden tazminat olarak talep edebilmesine karşın, sözleşmenin işçi tarafından feshi durumunda işverenin talep edeceği tutar; işçinin çalıştırılamaması nedeniyle uğranılan zarar kadar olacaktır.

Belirli süreli iş sözleşmesinin bildirim süresi verilerek feshedilmesi olanaklı mıdır? Süresi henüz tamamlanmamış belirli süreli iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmelerinde olduğu gibi, bildirim süresi verilerek ya da bildirim süresine ilişkin ücret peşin ödenerek işveren ya da işçi tarafından feshedilmesi olanaklı değildir. İş Kanununun 17. maddesinde bildirim yoluyla sözleşmenin feshedilmesi yalnızca süresi belirsiz iş sözleşmeleri için öngörülmüştür.

Belirli süreli iş sözleşmesi sürenin ya da sözleşmeye konu olan işin tamamlanması, tarafların anlaşarak iş ilişkisine son vermeleri, sözleşmenin tarafı olan işçinin ya da işverenin ölümü, işçinin muvazzaf askerliğe çağrılması veya yasanın 24 ve 25. maddelerinde yer alan haklı nedenlerin birinin varlığı durumunda son bulabilir. Sözleşmenin süresinden önce yukarıda sayılan nedenlerden biri yüzünden bitmesi durumunda, işçinin ya da işverenin herhangi bir tazminat ödeme yükümlülüğü yoktur.

Yargıtay, sözleşmenin süresinin tamamlanmasından önce yukarıda sayılan nedenlerden biri dışında feshedilmesi durumunda İş Kanununun 17. maddesinde düzenlenen tazminatın (ihbar tazminatını) değil, Borçlar Kanununun 345. maddesine göre sözleşmenin kalan süresi kadar ücretin tazminat olarak ödenmesi gerektiği yolunda kararlar vermektedir (Borçlar Kanunu m. 345: “Muhik sebepler bir tarafın akte riayet etmemesinden ibaret olduğu takdirde bu taraf diğer tarafa, onun akit ile müstahak iken mahrum kaldığı fer'i menfaatlerde nazara alınmak üzere tam bir tazminat itasiyle mükellef olur. Bundan başka hâkim vaktinden evvel feshin mali neticelerini, hali ve mahalli âdeti göz önünde tutarak takdir eder”). Ancak, bu tutardan işçinin bu sürede elde ettiği kazançların, sebepsiz zenginleşmenin önlenmesi bakımından Borçlar Kanunu’nun 325. maddesine göre düşülmesi gerektiği de vurgulanmaktadır.

Bilgilerinize sunarım.

Saygılarımla,
Av. Serdar Arık