Mesajı Okuyun
Old 13-03-2008, 21:05   #3
Av.Hüsnü YILDIRIMER

 
Varsayılan

YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:2004/10822
K:2005/7674
T:14.07.2005
ÖZET:

Sermaye şirketlerinden olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı so­rumluluk ilkesi geçerlidir. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır. Bu ilkenin istisnalarından biri kamu borç­larından sorumluluktur. Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı ol­mayan kamu borçlarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludur. Ortakların bu borcu sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Kamu borçlarından limited şirket ortakları sermaye miktarı ile de­ğil, sermaye payları oranında sorumludur.
(6762 s. Yasa m. 529,530,531)
(6183 s. Yasa m. 35)
Limited Şirketlerde Ortakların Sorumluluğu Kural Olarak Sadece Şirkete Karşı ve Esas Sermaye Payı ile Sınırlıdır; Şirketten Tahsil Edilemeyen Kamu Borçları ise Sermaye Borcundan Ayrı Bağımsız Bir Borçtur
Taraflar arasında görülen davada Erzincan Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce ve­rilen 21.05.2004 tarih ve 2002/465 - 2004/243 sayılı kararının Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.L. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ve davalıların tasfiyesine karar verilen Y. Mobilya İnşaat Turizm Tarım Tekstil İthalat ve İhracat Tic. ve Paz. Ltd. Şti.'nin ortaklan olduğunu, anı­ lan şirketin fesih davasının devam ettiği dönemde ve dava sonuçlandıktan sonraki aşa­mada ödenmesi gereken 16.185.356.000.-Lira şirket borçlarının davacı tarafından ödendiğini, davalı ortakların bu ödemelere katılmadıklarını ileri sürerek, anılan mebla­ğın hisseleri oranında davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının şirketin sorumlu müdürü ve hissedarı olduğunu, basiretli bir tacir gibi davranmayıp şirkete zarar verdiğini, şirkete ait malvarlığının dava­cıda kaldığını, şirketin iki aracının davacı tarafından satıldığını, davacının tüm öde­meleri şirketin mallarını, demirbaşlarını satmak suretiyle yaptığını, davacının müvekkillerinden herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini iste­miştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, tarafların ortağı bulunduğu şirkete ait olan araçlardan birinin dava dışı 3. kişi adına, diğerinin ise halen şirket adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karan, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, tasfiyesine karar verilen dava dışı limited şirketin borçlarını ödeyen ortağın payına düşen kısmı aşan miktarın diğer ortaklardan paylan oranında tahsili is­temine ilişkindir.
Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Serma­ye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Başka bir ifade ile, limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sa­dece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muay­yen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Or­takların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır.
İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıların arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK'nun 532/f. 3 maddesindeki açığı kapama yükümü, ikincisi selef sıfatıyla sorumluluk (TTK. 529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
Somut olaya gelince; davacı, davalılarla ortak bulunduğu dava dışı limited şirke­ tin bankaya olan kredi borcu, çek bedeli borcu, vergi borcu, SSK borçlan ile ticaret sicil harçları olmak üzere, toplam 16.185.356.000.-Lira borcunu ödediğini iddia et­miştir. Mahkemece, davalıların hisseleri oranında hesaplama yapan bilirkişi raporu benimsenip davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, davalıların ödenmemiş sermaye borçlan olduğu da iddia edilmediği gibi bu husus kanıtlanmış da değildir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, ödeme kalemlerinden olan kredi borcu ile çek bedeli borcuna ilişkin olarak davacının ödedi­ği şirket borcu için ortaklara husumet yöneltilemeyeceği gözetilip, davanın bu kalem­lere yönelik olarak husumet yönünden reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.
2- Diğer kalemlere yönelik temyiz itirazlarına gelince; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 4369 Sayılı Yasa ile değişik 35'inci maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye
hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu kanun hükmüne göre
takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur.Sorumluluk, sermaye payı oranıyla sınırlıdır. Fakat, bahse konu borcun doğabilmesinin ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır.
Başka bir anlatımla, amme borcunun muhatabı şirketten tahsili yoluna gidilmesine rağmen, bunun tahsilinin mümkün olmaması halinde ortakların sorumluluğu söz konusu olur. Kamu borcundan dolayı ortakların sorumluluğu, belli koşulların varlıda sermaye miktar ile değil, sermaye paylan oranında olup, davacı ortağın ödediğini iddia ettiği bu kalemlere ilişkin borcun tamamının amme alacağı olup olmadığı, borcun kaynaklan, ödemeler anındaki limited şirketin mali durumu, aktif ve pasifleri, uyuşmazlık konusu borçların ödendikleri tarihlerde borçların asıl muhatabı şirketten tahsil imkanı olup olmadığı, davacının bu borçlan hangi koşullarda ödediği, dava hakkı ve rücu koşullarının bulunup bulunmadığı üzerinde hiç durulmamıştır. O halde, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde araştırma yapıl­ması, gerektiğinde şirket kayıtlarında bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
3- Bozma neden ve şekline göre, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ:

Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar ve­kilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdi­lik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesi­ne, 14.07.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.