Mesajı Okuyun
Old 05-04-2006, 07:31   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alo çocuk imdat



Çocuklara yönelik istismara karşı kurulan Alo ihbar hattına gelen çağrılar, tüm çocukların tehdit altında olduğunu gösteriyor.

------------------------

İnsanı derinden sarsan ifadeler vardır. Olmadık zamanda bir milat yaşatır adeta. Necip Fazıl Kısakürek’in “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.” sözü, Marmara Üniversitesi’nde diş hekimliği eğitimi alan Fatih Gülcü üzerinde benzer bir etki yapmış. “Gelecek inşası, tomurcuk kaygısı çekmekle mümkünse çocuklar için bir şeyler yapmam gerekiyor.” diye düşünmeye başlayan Gülcü’nün imdadına bir gazete ilânı yetişmiş. Şu anda Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği’nin yürüttüğü Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı İhbar Hattı ‘Alo İmdat’ projesinin gönüllülerinden biri. Tek başına değil tabii. Üç vardiya halinde 24 saat kesintisiz çalışan 18 üniversite öğrencisinin görevi, Türkiye genelinden gelen ihbar çağrılarına cevap vermek.

Alo ihbar hattı, 8 yıldır sokak çocuklarına yönelik çalışmalar yapan derneğin 14 Şubat 2006’da başlattığı bir proje. Hedef, fizikî ve ruhî istismara uğrayan çocuklara ulaşmak ve yardım almalarını sağlamak. Projenin koordinatörü ve dernek ikinci başkanı Tanzer Gezer, “Faaliyet alanını neden sokak çocuklarından risk altındaki tüm çocuklara kaydırdınız?” sorusunu, “Geç kalınmış müdahalenin işe yaramadığını gördük.” sözleriyle cevaplıyor. Geçmiş yıllarda yaşadıkları, rehabilitasyonun istismara uğramış bir çocuğun kaybettiklerinin telafisinde yetersiz kaldığını göstermiş. Mağduriyeti önleyecek koruyucu tedbir arayışının sonucunda da Alo ihbar hattı çıkmış ortaya.

Destek hattı, dünya genelinde başarılı örnekleri olan bir uygulama. Türkiye için de ilk değil ayrıca. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) 183 numaralı telefon hattı da aynı kaygının ürünü. Ancak zamanla sadece mesai saatleri içinde çağrı kabul eder hale gelen hat, maksadından uzaklaşmış.

18 öğrenci 24 saat telefon başında

Türkiye genelinden 24 saat çağrı kabul eden [Hat halen aktif değildir, onun yerine 183 nolu Acil Sosyal Hizmet Hattı aranabilir. 11.12.2014 Admin]. numaralı ‘Alo imdat’ hattının ucunda, çoğunluğu hukuk, tıp ve psikoloji öğrenimi gören 18 genç var. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Polat’ın gözetiminde 3 haftalık bir eğitim aldıktan sonra göreve başlayan öğrencilerden üçü Selda Saç, Hüseyin Günay ve Fatih Gülcü. Görevleri; telefonda üreme sağlığı ile ilgili soruları cevaplamak. İstismara konu olan durumlarla ilgili ihbar kabul edip vakaları gerekli yerlere bildirmek. Bir de çocuklarla ilgili projelerde kullanılacak bir veri tabanı oluşmasını sağlamak için ihbarları kayda geçirmek. İhtiyaç duyacakları tüm bilgiler kurulan bilgisayarlı sistemde mevcut. Proje başlamadan önce Türkiye genelinde ulaşmaları gereken tüm çocuk polisi ve sosyal hizmet kurumlarının haritası çıkarıldığı için telefonları yönlendirmekte de sıkıntı çekmiyorlar. Ancak en zor olanı telefonda anlatılan olaylar karşısında sükûnetlerini korumak olsa gerek. Hat hizmet vermeye başlamadan önce aldıkları eğitim bu konuda da işlerini kolaylaştırmış.

İletişim fakültesi öğrencisi Hüseyin Günay, şiddeti ne olursa olsun gelecek tüm ihbarlardan rahatsız olduğunu söylüyor. Proje koordinatörleri bunu bildikleri için eğitim boyunca gençleri en kötüsüne hazırlamaya çalışmış. Bu amaçla pek çok uygulama yapılmış. Ayrıca çeşitli oyunlarla kendilerini sınama imkânı da bulmuşlar. Teknik bilgiler sistemde olsa da korkmuş bir çocuğu konuşturmak hattın diğer ucundaki kişinin maharetine bağlı çünkü. Şu anda hepsi ne kadar önemli bir iş yaptığının farkında. Oynadıkları oyunlarda bile karşı tarafı incitebilecek söz ve davranışlardan uzak durduklarını anlatıyor Hüseyin: “Normalde bir çocukla konuşurken canım, tatlım gibi ifadeler kullanırsınız. Bu hoşuna gidecek sanırsınız. Eğitimde öğrendik ki tacize uğramış bir çocukla konuşuyorsanız istismarın bu sözcüklere başladığını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Yani telefonda sevgi sözcüğü kullanmak yok!”

İlk günlerde ‘başarabilecek miyim’ endişesi taşısalar da şimdi rahatlamış görünüyorlar. Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi Selda Saç’ın anlattıkları da pekiştiriyor bu düşünceyi: “İlk nöbet günümde gazetelerde Adanalı Sultan’ın ölüm haberleri vardı. Yardım almak için her yolu denemiş, öğretmeniyle, ailesiyle konuşmuş ama bu çabası işe yaramamış. O gün tekrar ‘tamam, doğru yerdeyim’ dedim. Eğer bu hat olsaydı belki şu anda yaşıyor olurdu, kim bilir...”

Telefon başındaki nöbetçi operatör, gelen çağrıyı duruma göre sosyal hizmetlere ya da çocuk polisine yönlendiriyor ama işi burada bitmiyor. Polise yansıyan olayın takibini de yapmaları gerekiyor. İlk bir ay içinde aldıkları 90 çağrının büyük kısmı bilgi talebi. Onu sokak çocukları ile ilgili ihbarlar takip ediyor. Yalnız arayanlar genellikle yardım istemek için değil, çocukların kendi çevrelerinden uzaklaştırılmasını sağlamak için sarılıyor telefona.

Hatta gelen ihbarlar, çocukların sanıldığının aksine yalnız sokakta değil kendi evlerinde de korunmaya muhtaç olabileceğini ortaya koyuyor. Tanzer Gezer, kayda geçen 5 çağrının aç bırakılan ya da çeşitli şekilde şiddete maruz kalan çocuklarla ilgili olduğunu söylüyor: “Sadece komşular değil, aile fertleri de arıyor. Mesela teyze, babaanne, dede arayıp anne ve babayı şikâyet edebiliyor.” Bir ay içinde alınan 4 ensest ihbarı, tehlikenin boyutlarını daha da netleştiriyor. 3 kız çocuğu babaları tarafından taciz edilen annenin Alo ihbar hattını arama sebebi, polise gitmekten korkuyor olması. Fatih Gülcü, yaşadıklarını anlattığında arkadaşlarının inanmadığını söylüyor laf arasında. Gerekçeleri ise çok basit: Türkiye’de böyle şeyler olmaz… Geçen yıl televizyonda yayınlanan bir kadın programında çalışan Hüseyin Günay araya girerek Türkiye’de söylenmeyen şeylerin yok sayıldığın tespitini yapıyor. Onu böyle düşünmeye iten, televizyonda çalıştığı süre boyunca her gün ortalama 10-15 ensest ihbarına şahit olurken resmi raporlara bir yıl içinde sadece iki olayın yansımış olması.

Alo ihbar hattı çocuklara yönelik istismarı konu edinse de şimdilik arayanların tamamı yetişkin. Gönüllü gençler, çocuklar ın aramaya başlamasının projenin başarısının ispatlayacağı görüşünde.

Telefon numarası, basına yansıyan haberlerin yanında el ilanları ve afişlerle duyurulmaya çalışılıyor. Ayrıca yine dernek tarafından hazırlanan 10 çizgi filmin ulusal televizyon kanallarında yayınlanması için RTÜK’ten izin çıkması bekleniyor. Avrupa Birliği’nden alınan fon ve Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile yürütülen proje, bir yıl için başlatıldı fakat şimdiden 3 yıllık kaynak sağlamış durumda. Ancak Gezer’e göre projelerin yanında eğitim sistemi de tekrar gözden geçirilmeli. İstismarı önlemek için çocuklara korkutmadan ve ürkütmeden kendilerini korumayı öğretmek gerekiyor. Bu da mahremiyet sınırlarını öğrenmeleri ile mümkün.


http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23791