Mesajı Okuyun
Old 25-12-2006, 23:41   #12
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

http://www.bianet.org/2006/12/25/89497.htm


--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
25/12/2006 Ayça ÖRER ayca@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Bugün (25 Aralık) gazetelere yansıyan "Ölüm Gelirken Adalet Seyretti" ve Veresiye Alan Eşe Ölesiye Dayak haberleriyle ortaya çıkan "kadınların şiddet tehdidine karşı ne yapabileceği" sorusuna Avukat Şenal Sarıhan, yasaların yetersizliğini belirtip, kişilerin koruma almak için kendi kanıt ve tanıklarını yaratmak zorunda olduğuna işaret ederek yanıt verdi.

Milliyet'in haberine göre Ersan Yıldız'ın tehditleri nedeniyle polis ve Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran ve başvurularından sonuç alamayan Derya Samancı'nın, Yıldız tarafından öldürülmesi, "Adli birimlerin tehdit karşısında aldığı önlemler yeterli mi?" sorusunu akla getiriyor. Mor Çatı gönüllüsü Zelal Yalçın ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Nazan Moroğlu fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadınların hukuki süreçleri işletmekte zorluk çektiğini belirtiyor.

bianet'in görüştüğü adlarını vermek istemeyen Adalet Bakanlığı yetkilileri "konunun inceleneceğini", İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ise, görevini yerine getirmediği iddiası ortaya atılan Savcı Haşim Güvercin hakkında durumun gelişimine göre, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) başvuruda bulunabileceklerini söylüyor.

Sarıhan: TCK çıkarken boşluğa dikkat çekmiştik

Avukat Sarıhan, Derya Samancı örneğinde olduğu gibi, aynı çatı altında yaşamayan, sevgililik ilişkisi sürdürmeyen ya da geçmişte sürdürmüş olan çiftler arasında yaşanan tehditlerin ispat zorluğuna işaret ediyor.

Bireylerin aile içi şiddetten 4320 sayılı yasayla koruma altına alındığını hatırlatan Sarıhan, yasa kapsamına girmeyen vakaların "çaresizliğin"den söz ederek, "Bu konuda yargı sistemimizin çok daha iyi yapılandırılması gerekiyor" diyor.

Bu tür vakalarda gözden kaçan, Türkiye'de uygulanmayan bir konu olduğunu belirten Sarıhan, bu konunun tehdit edenlerin psikolojik durumunun tespiti için işlem başlatılması olduğunu açıklıyor.

Savcılığın Adli Tıp Kurumu'ndan kişilerin psikolojik durumuyla ilgili tespitte bulunmasını isteyebileceğine işaret eden Sarıhan, bu tür bir durumda yapılması gerekenleri şöyle maddeledi:

* Öncelikle polise, sonrasında Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunacağız.

* Olayı ispatlayacak kanıtları toplarken, çok kanıt ve tanık bulmaya özen göstereceğiz.

* Olayda cinsel tehdit söz konusu ise, bunu da yetkili makamlara ileteceğiz.

* Kanıt gösterecek durumda değilsek ve telefonla tehdit almışsak, telefon dinlenmesi talebinde bulunacağız.

"4320'nin kapsamı genişletilmeliydi"

Sarıhan bu durumda, savcının tehdidi tehlikeli bulması halinde tutuklama isteyebileceğini söyleyip, ancak delil yetersizliğinin korunmaya engel olduğunu vurgulayarak, "genel olarak suçun önlenmesi konusunda özel korumalar yok" diyor.

TCK'nin çıktığı süreçte kadın örgütlerinin itirazları arasında birlikte yaşayan ya da imam nikahı olan kadınların maruz kaldığı şiddete ilişkin 4320'nin kapsamının genişletilmesi önerisi olduğunu anımsatan Sarıhan, bu talebin "imam nikahını teşvik etmiş oluruz" itirazıyla geri çevrildiğini hatırlatıyor.

Sarıhan, "Esas olarak kadının şiddete karşı korunması konusunda özel düzenlemelere ihtiyaç var; sadece evli olması gerekmiyor. Kadının şiddete daha çok maruz kalması sorunu varsa, özel koruma gerekiyor" diye ekliyor.

Moroğlu: Ailenin harekete geçirilmesi gerekiyor

Avukat Moroğlu, Derya Samancı'nın başvurusunun değerlendirilmesi sırasında ihmal olup olmadığının araştırılmasının ancak Samancı'nın ailesinin başvurusuyla mümkün olduğunu açıklıyor.

Bu durumda, yalnızca kadın örgütlerinin girişimlerinin yeterli olmadığını anlatan Moroğlu, bundan sonra ancak kamuoyu oluşturarak olayın unutulmasının engellenebileceğini dile getiriyor.

İstanbul Barosu Kadın Komisyonu'nun şikayetlere ne ölçüde yardımcı olduğu sorusuna ise Moroğlu, 2006 yılı içinde 13 binden fazla kadının Baro'ya başvurarak çözüm aradığını, buna karşın 12 milyonluk İstanbul'da halen nasıl bir yöntem izlemesi gerektiğini bilmediğini ifade ederek yanıt veriyor.

Yalçın: Erkek şiddetine karşı hala tedbir yok

Mor Çatı gönüllüsü Yalçın da Sarıhan gibi 4320 sayılı yasa dışında kalan kadınların korunmadığını belirtiyor, bunun bir zihniyeti işaret ettiğini dile getiriyor.

"Bu erkeğin vurduğunu, devletin baktığını gösteriyor" diyen Yalçın, bu tür olayların ardından açılan davaları takip etmememin de bir eksiklik olduğunu aktarıyor. Bu konuda, sivil toplum kuruluşlarının baskı oluşturmasındansa yasalardaki boşlukların doldurulmasını öneren Yalçın, polisten savcılığa uzanan süreçte, bir ara birimin önemini de vurguluyor.

Yalçın, sözlerini, "erkekler vuruyor devlet koruyor. Erkek şiddedine karşı hala tedbir yok" diyerek bitiriyor.

Kolcuoğlu: İnceleme isteyebiliriz

Konuyla ilgili bir açıklama yapılıp yapılmayacağı sorumuza, adını vermeyen Adalet Bakanlığı yetkilisi, "gerekli görülmesi halinde bir açıklama yapılacağını" bildirmekle yetindi.

İstanbul Barosu Başkanı Kolcuoğlu, İstanbul ve İzmir'de yaşanan vakaların ardından yargı süreçlerinde bir eksiklik olup olmadığının Baronun başvurusu ile araştırılabileceğini açıkladı, İstanbul'daki Derya Samancı'nın vakasının inceleyeceklerini söyledi. (AÖ/TK)