Mesajı Okuyun
Old 23-03-2008, 23:49   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av.Can Doğanel'in gönderdiği karar yeterli ise de günümüzde tek kararla yetinilmediğinden aşağıdaki kararı da gönderiyorum. Karar özeti sorunuzun yanıtını oluşturmaktadır.

Saygılarımla

T.C.
YARGITAY
Dördüncü Hukuk Dairesi
E: 2003/10558
K: 2003/12734
T: 4.11.2003

TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT
ZAMANAŞIMI

ÖZET:
Olay tarihinden itibaren 5 yıl, Adli Tıp Kurumunun daimi iş gücü kaybına ilişkin rapor tarihindenitibaren 1 yıllık süre geçtikten sonra verilen ıslah dilekçesi ile istenen zarar miktarının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir.

(1086 s. HUMK. m. 83, 87)
(818 s. BK. m. 60)

Davacı Muhammet vekili avukatı tarafından, davalılar Metin ve Ekrem aleyhine 5.4.1999 ve 25.3.2002 gününde verilen dilekçeler ile trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın kabulüne dair verilen 27.1.2003 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalı Metin vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalı Ekrem, tarafından süresi içinde istenilmekle, tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava kabul edilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davaya konu trafik kazası 21.7.1996 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının kalıcı iş gücü kaybına ilişkin rapor 15.11.2000 tarihini taşımaktadır. Davacı 5.4.1999 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarınısaklı tutmuş, 25.3.2002 tarihlt ıslah dilekçesi ile bu saklı tutulan kısmın hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalılar ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını savunmuşlar, yerel mahkeme ıslah edilen dava, önceki davanın devamı olduğu yeni bir dava sayılamayacağı ve ilk dava ile ıslah dilekçesi arasında beş yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı defi reddedilmiştir. fslah olarak adlandırılan dilekçe, HUMK'nun 83. ve devamı maddelerinde yer aldığı biçimde ve aynı yasanın 87. maddesindeki usule ait bütün işlemlerin değiştirilmesini öngördüğü halde, bu davaya konu ıslah dilekçesi ilk dava dilekçesinde istenen zararın geriye kalan bölümünün saklı tutu lmasından sonra fazla çıkan zararın istenmesini içermektedir. Davacı bu nitelikteki birolay için ayrı bir davaile de geriye ,kalan zararını isteyebilirdi. BLi hususda Anayasa Mahkemesi'nin HUMK'nun. 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ısla~ suretiyle müddeabihi ıslah edemez" hükmünün iptalinden sonra müddeabihin ıslah yoluyla istenmeside olanaklıkılınmıştır. Şu durumda Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra bu nitelikteki bir istem
,için ayrı bir dava açılıp, eldekiyle birleştirme yolunagidilmeyecek aynı dava içinde geriye kalan miktar istenebilecektir. Bunun içinde, yeni bir dava açılmış gibi, istem miktarını içeren dilekçe karşı tarafa tebliğ edilecek, harç yatırılacaktır. Böyle bir dilekçe ıslaholarak nitelendirilse bile, zamanaşımı ve hak düşürücü süre gibi hususları kesmeyecektir. Şu durumda bu içerikteki bir, dilekçenin, bu tür uyuşmazlıklarda başlı başına bir dava olarak kabulü gerekir. Islah dilekçesi ile istenen, daha önceki dava dışında kalan bir alacağı içermektedir. Bu bakımdan ilk dava ile davanın açılması, daha sonraki ıslah dilekçesindeki miktar için zamanaşımını kesmez. Bu nedenle yerel,mahkemenin gerekçesi doğru değildir. Öte yandan davacının yaralanması sonucu gelişen durumun en geç Adli Tıp Kurum'nun daimi işgücü kaybına ilişkin 15.11.2000 tarihli raporuna kadar devam ettiği, böylece davacının bu tarihten itibaren ancak bir yıllık sürede davasını açabileceği kabul edilmelidır. Borçlar Kanunu'nun 60. maddesindeki ceza zamanaşımı, olay tarihinden başlayarak ancak, gelişen bir durum olduğu sürece ve bu durumun devamı süresince işlemez. Gelişen durlim 15.11.2000 tarihinde sonuçlandığına, olay tarihinden itibaren 5 yıl, rapor tarihinden itibaren bir yıllık süre geçtikten sonra ıslah dilekçesi verilmiş, olduğuna göre, ıslah dilekçesi ile istenenzarar miktarının zamanaşımına uğradığıriın kabulü ile by kalem fsteme yönelik davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmediğinden kararm bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına (BOZULMASINA), diğer temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve te my iz eden davalı Metin vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın ,istek halinde geri verilmesine, 4.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: Üyemiz Sayın Av.Canan Timur http://www.turkhukuksitesi.com/showp...20&postcount=3