Mesajı Okuyun
Old 02-09-2006, 00:27   #1
Armağan Konyalı

 
Varsayılan Kabahatler - Kanun Yolu - Anayasa

Sayın Üyeler

Aşağıda iki Anayasa Mahkemesi kararı bulunmakta ve kararlardan ilgili paragraflar sunulmaktadır.

Bu kararlara göre, Anayasa Mahkemesi idari para cezalarını ikiye ayırmaktadır :
1- idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlem sonucu verilen idari para cezaları
2- cezaî niteliği ağır basan fiiller açısından verilen idari para cezaları

Başvuru mercileri de yukarıdaki ayırıma göre belirlenmelidir:
1- Sadece para cezası verildi diye idare hukuku esaslarına göre bir idari işleme karşı başvurunun SULH CEZA MAHKEMESİNDE görülmesi anayasaya aykırı bulunmuştur. Bu tür kabahatlerin cezalarına karşı başvuru yolunda İdare Mahkemesinin görevli olacağı karara bağlanmıştır.
2- Önceleri TCK hükümleri arasındayken, sonradan Kabahatler Kanunu’nun ikinci kısmı içine alınan eylemlerin cezai nitelikleri, bu cezaları idare verse de, değişmemiştir: Bu cezalara karşı başvuru yolunda SULH CEZA MAHKEMESİ’nin görevli olduğu karara bağlanmıştır.

Ayrıca, kanunkoyucunun başvuru yolu belirlemede takdir hakkının bulunmadığı belirtilmiştir. Bşvuru yolunun ancak Anayasa’da yazılı görevlere göre belirlenmesi gereği vurgulanmıştır.

Sonuç: Bundan sonra yeni kanun hükmü koyarak yeni kabahatler belirlenirken, kanunkoyucu çok dikkatli olmalıdır:
-İdari işlem niteliği taşıyanlarda için idare mahkemesi,
-Cezai nitelik taşıyanlarda sulh ceza mahkemesi
Görevli kılınmak zorundadır.

Bu ayırımı yapmak kolay olmayacaktır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesine bu ayırımın yanlış yapıldığı yolunda pek çok başvuru olacaktır.

Bilgilerinize saygılarımla

Resmi Gazete-Tarih Sayısı : 22.07.2006 - 26236
Esas Sayısı : 2005/108
Karar Sayısı : 2006/35
Karar Günü : 1.3.2006
Anayasa’nın 125 maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”; 140. maddesinin birinci fıkrasında, “Hakimler ve savcılar adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar”; 142. maddesinde “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”; 155. maddesinin birinci fıkrasında da, “Danıştay, idarî mahkemelerce verilen kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” denilmektedir. Bu kurallara göre, Anayasa’da idarî ve adlî yargının ayrılığı kabul edilmiştir. Bu ayrım uyarınca idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idarî yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tâbi olacaktır. Buna bağlı olarak idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir.

Ceza hukukundaki gelişmelere koşut olarak, kimi yasal düzenlemelerde basit nitelikte görülen suçlar hakkında idari yaptırımlara yer verildiği görülmektedir. Daha ağır suç oluşturan eylemler için verilen idari para cezalarına karşı yapılacak başvurularda konunun idare hukukundan çok ceza hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının görevli olması doğaldır. Ancak, idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin, sadece para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı değildir.

Bu durumda, itiraz konusu kuralla diğer yasalardaki kabahatlere yollama yapılarak, yalnızca yaptırımın türünden hareketle ve idari yargının denetimine tabi tutulması gereken alanlar gözetilmeden, bunları da kapsayacak biçimde başvuru yolu, itiraz, bunlara ilişkin usûl ve esasların değiştirilmesi, Anayasa’nın 125. ve 155. maddelerine aykırıdır, Kural’ın iptali gerekir.



Resmi Gazete tarih sayısı : 1.9.2006 - 26276
Esas Sayısı : 2006/58
Karar Sayısı : 2006/50
Karar Günü : 12.4.2006
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun İkinci Kısmında “Çeşitli kabahatler” başlığı altında düzenlenen fiilleri, ağırlıklı olarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 526. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan kabahatler oluşturmaktadır. 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7. maddesiyle, çeşitli yasalarda hafif hapis veya hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüştür. Uygulanacak yaptırımın yasa ile “idari” para cezasına dönüştürülmesinin bu tür yaptırım uygulanarak eylemlerin gerçekte ceza hukuku alanına giren suç olma özelliklerini etkilemeyeceği açıktır.
5326 sayılı Yasa’nın 3. maddesi 1.3.2006 günlü, E. 2005/108, K.2006/35 sayılı kararla iptal edilmiş, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun bulunmuştur. Anılan karardaki bu maddeye ilişkin iptal gerekçesi doğrultusunda, cezaî niteliği ağır basan fiiller açısından verilen idari para cezası ve/veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımlarına karşı başvurunun sulh ceza mahkemesince, kanunda belirtilen usule göre incelenmesinde Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırılık bulunmamaktadır. İtirazın reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 153. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.