Mesajı Okuyun
Old 14-08-2006, 23:41   #1
Begüm ÇELİKKOL

 
Varsayılan Kapkaça Ne Zaman DUR Diyeceğiz?

Kapkaç’ a ne zaman ‘dur’ diyeceğiz?


Bilindiği üzere, toplumca 25- 30 yıldır hızla artan nüfus, terör, enflasyon gibi sebeplerle şiddete yöneliyoruz. Her şeyi şiddetle ifade eder olduk. Yeni evlenen çiftleri silahla tebrik ederiz, kızımız üniversiteyi kazanır kurban keseriz, sevmelerimiz bile şiddetle olur. Özellikle milli maçlarda sevgimizi ve sevincimizi daha bir şiddetle yaşarız. Bunun sebebi belki de güven bunalımı. Belki kendimize belki de bizi yönetenlere güvenmiyoruz. Ya da sokaktaki kapkaç terörüne karşı korumaya çalışıyoruz kendimizi… Çocuklarımız bile arkadaşlarıyla şakalaşırken tekme- tokat diye tabir edilen bir yöntemi kullanıyor. Öyle ya da böyle hamurumuzda şiddet var bizim. Şakalaşma anlayışı bile tekme-tokattan geçen bir kitle için, kapkaç olayı gayet doğal gelebiliyor ne yazık ki.
Ülke gündemini meşgul eden ve çözüme ulaştırılması gereken konulardan biri de kapkaç olayları. Yayın organlarında gün geçmiyor ki kapkaç olaylarından mağdur olan birilerini görmeyelim. Ya elinden telefonu zorla alınmış, ya çantasını vermemek için sürüklenmiş, ya da canı gasp edilmiş insanlarla dolu gazete sayfaları, televizyon programları… Peki, biz toplum olarak ne zaman ‘dur’ diyeceğiz olanlara, ne zaman ve nasıl koruyacağız canımızı acımasızca yakanlara karşı? Buradaki esas mağdur da kapkaçı yapanlar mı, yoksa parası gasp edilenler mi?
Suç işleme yaşı, gün geçtikçe düşüyor.17,16,12 yaşlarındaki çocuklar… Buna etken olanlar kimler? O masum çocukları, kapkaç olaylarını yaptırmaya çalışanlar bu cesareti nereden buluyor? Bu soruların bir cevabı var mıdır? Bunu, bilemiyorum ama geleceğimiz olan çocuklarımızın bir çıkmaza itildiği gerçeği de apaçık ortada. Tabii, olaylara seyirci olmak veya olmamak bizlerin elinde. Ya suç işlemeye zorlanan çocukların elinden tutacağız ya da bir tekme de biz vurup geleceğimizin yok edilmesine göz yumacağız. Sizce hangi yolu seçmeliyiz? Suç işleme yaşının düşmesini ben ülkemizin değişen nüfus yapısına, göçlere ve yanlış kentleşmeye bağlamaktayım. Evet, göç dedim. Köyden şehre yapılan göçler sonrasına, göç eden kesim uzun bir süre bocalıyor yeni yerleştiği kentte. Kendi memleketinden, daha iyi şartlarda yaşamak için gelen aileler belli bir süre sonra şehirde umduklarını bulamıyor. İmkanlarıyla zar zor bir gecekondu kuruyorlar. Gecekondu ailesinin özelliklerinden biri de, akrabalardan ve kendi çevrelerinden kopmuş olmasıdır. Yaşamlarını sürdürebilmek için, zor bir uğraş içine girerler. Bu, kente uyum çalışmaları, aileyi geniş ölçüde etkiler ve bir çoğu da olumsuz sonuçlarla karşılaşır.
İzmir, Mevlana Mahallesi de böyle bir mahalle. Genelde, büyük bir göç alan bir yerdir. Evin erkekleri, iş bulup çalışsa da ailelerinde 5-10 çocuk bulunduğu için, kazanılan para aileye yetmemektedir. Ve burada yaşayan çocukların birçoğu küçük yaşlarda çalışmaya başlar. Fakat çalışan çocukların çoğunu hepimiz görmekteyiz. Ve eminim ki çoğumuzun da içi sızlıyordur onları görünce. Çünkü sonuçta bunu hiçbir çocuk hak etmiyor. Maddi imkansızlıklar yüzünden istediklerini alamayan çocuk, suça eğilmeye başlıyor ve ortaya ülkemizin hatta pek çok ülkenin kabusu konumuna gelen kapkaç olayları başlıyor.
Biz ne zaman dur diyeceğiz kapkaça? İnanın ki hiçbir çocuk bunu yapmak istemiyor ancak hayat şartları onları bu yola doğru itiyor. Bulduğum verilere göre ise tablo şöyle, “6 Mart 1995 sabah, çocuk suçlarında hırsızlık, yüzde 55 ile birinci sırada; onu yüzde 17.5 ile cinsel; yüzde 10 ile gasp ve adam öldürme suçları izliyor”. Bu tabloyu değiştirmek bizlerin elinde. Onları, elimizin tersiyle itersek aynı zamanda sonsuz bir boşluğa da göndermiş oluruz. Sizce neler yapılmalı?