Mesajı Okuyun
Old 06-11-2013, 18:05   #20
davuterkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Tartışmayı hukuk alanından çıkarıp kişiselleştirmenize diyeceğim yok.

Kişiselleştirme olarak algılanmasın lütfen.. Burada tartıştığımız şey çok temel, bütün vatandaşları dolayısıyla avukat olmamızın ötesinde kişisel olarak da bizleri ilgilendiren birşey: Evrensel hukuk ilkeleri olan "masumiyet karinesi" ve "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi.. Bunlar hukuk güvenliği bakımından olmazsa olmaz ilkeler. Ve mahkemelerde bu ilkeler ayaklar altına alınıyor, ilkeler tersten işletiliyor. Kişinin suçu işlediğinin ispatı gerekirken kişilerden masumiyetini ispatlaması bekleniyor. Masum olduğunu ispatlayamayana ise ceza veriliyor.

Kolluktan başlayıp mahkemelere kadar tüm makamlarda hakkında iddia bulunan kişilere karşı baştan bir önyargı hakim. Kolluğa gittiğinizde "ha siz hırsızları savunmaya geldiniz" deniyor. Savcılar hiçbir araştırma yapmaksızın sadece iddiaya dayalı dava açmakta çok cömertler. Mahkemelerse bir an önce davaları sonuçlandırmak uğruna savunma hakkını dahi "aşılması gereken mecburi bir prosedür işlemi" olarak görüyorlar. Savunmaya dayalı araştırma yapılmıyor. Ve bir süre sonra bizler de tüm bunları kanıksıyoruz maalesef.

Mahkemeler özellikle yargıtay denetiminden geçmeyecek dosyalarda çok gaddarlar. HAGB kararı verilmesini kabul edene beraat vereceği olsa bile vermiyor, ceza verip HAGB yapıyorlar. Çünkü beraat kararı verirse karşı yan temyiz edebilecek.

Dosya temyiz edilmesin diye temyiz sınırının altında para cezaları yine çok popüler. Sanık "mahkum edeceksen hapis cezası ver temyiz edeyim" demesine rağmen para cezası veren hakimler var mesela.

Yukarıda bir meslektaşımızın paylaştığı bir HGK kararı var. O kararı okuyan her vatandaş, sanık hakimin iddia edilen suçu işlediğine ikna olur. Ancak CGK çok iyi bir tespitle "Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur." yönünde hüküm kurmuş. Keşke bu ilke sadece "hakimler" hakkında değil tüm vatandaşlar hakkında uygulansa.

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
"Vicdani kanaat" şüphe halinde sanığa ceza vermenin kestirme yolu değildir.

Öyle olmaması gerekir, ama ne yazık ki "güzel ve yalnız ülkemde" tam da böyledir. Ve yakındığımız da budur.

Saygılar