Mesajı Okuyun
Old 04-03-2010, 12:31   #2
Mustafa KIRMIZI

 
Kitap ziynet eşyaları

Sevgili meslektaşım
Konunuzun ayrıntısını tam olarak bilmemekle birlikte yararlı olacağı düşüncesiyle "İçtihatlı Aile Hukuku" çalışmamdan ilgili bölümü gönderiyorum.
Yararlı olması dileklerimle...
İyi Çalışmalar...

c.Kişisel mallar

aa. Kanuna Göre

TMK’nın 220.maddesi hükmüne göre; Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.

Madde gerekçesinde;

Maddenin 1 nolu bendinde, eşlerin sadece kişisel kullanımına yarayan eşyanın kişisel mal sayıldığı, eşlerin giysilerinin, saatinin, çantasının, spor alet ve malzemelerinin, ziynet eşyalarının bunlara örnek olarak verilebileceği,

Maddenin 2 nolu bendinde, eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcında sahip oldukları veya bu rejimin kurulmasından sonra miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği tüm malvarlığı değerlerinin kişisel mallardan sayıldığı,

Maddenin 3 nolu bendinde, eşin kişisel durumu göz önünde tutulmak suretiyle ödendiği, onun acı, üzüntü ve ızdırabı sonucu tamamen kişisel nitelikteki zararlarının karşılığı olduğu göz önünde tutulmak suretiyle, manevi tazminat alacaklarının da kişisel mal olduğunun kabul edildiği,

Maddenin 4 nolu bendinde, tüm kişisel malların herhangi bir şekilde el ya da şekil değiştirmesi halinde, onun yerine geçen ikame değerlerin de kişisel mal olacağının kabul edildiği, bir malın tahrip edilmesi dolayısıyla elde edilen sigorta tazminatı veya sair tazminat ya da kamulaştırma karşılığı olarak ödenen meblağın buraya gireceği,

Belirlenmiştir.

Aşağıda konu hakkında ayrıntılı bilgi verilecek olmakla birlikte burada Yüksek Mahkemece, düğün sırasında kadına takılan ziynetlerin[1] ve evlilik birliği kurulurken çeyiz olarak verilen tüm eşyaların[2] kadının şahsi malı olarak kabul edildiğini ve kişisel malların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın aile mahkemesinde görülmesinin zorunlu olduğunu[3], eşlerin kişisel mallarıyla ilgili isteklerini öne sürebilmeleri için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesinin gerekmediğinin [4] kabul edildiğini, ziynet eşyalarının dava tarihine göre belirlenecek değerlerine hükmedilmesi gerektiğini[5]de belirtelim.

İÇTİHATLAR

“Taraflar arasındaki “ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen, bulunamadığı takdirde bedellerinin tahsili“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.04.2007 gün ve 2006/696 E, 2007/635 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 3.3.2008 gün ve 2007/13877 E, 2008/2318 K. sayılı ilamı ile, (...Dava, boşanma davasından tefrik edilerek yeniden esasa kayıt edilen ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen, bulunmadığı takdirde bedellerini davalıdan tahsiline ilişkindir. Mahkemece ziynet eşyaları yönünden davanın kısmen kabulüne, çeyiz eşyaları yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, evden zorla çıkarıldığından bahisle alınmasına müsade edilmeyen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını iddia ederek, mevcutsa aynen olmadığı takdirde bedelinin davalıda tahsilini talep etmiştir. Davalı ziynet eşyalarının davacı üzerinde götürüldüğünü, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ziynet eşyalarının, normal koşullarda ve hayatın olağan akışına göre kadın üzerinde bulunan, saklanabilen ve götürülebilir nitelikte eşyalar olduğunun kabulü gerekir. Bunun sonucu olarak davacı ziynetlerinin, davalı koca yedinde kaldığını ispat etmek durumundadır. Davacı, ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önceden götürme fırsatı elde edemediğini mevcut deliller ile ispat edememiştir. Bu durumda, mahkemece dava dilekçesinde tüm yasal deliller denilmekle davacının yemin deliline de dayandığı anlaşıldığından davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu davacıya hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın ziynet eşyaları yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”(YHGK, 28.01.2009 T, 2008/6–824-2009/25)

__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının boşanma davasının reddine yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacının çeyiz eşyalarının iadesine yönelik talebi boşanmanın eki niteliğinde bulunmadığından harca tadibir. Nisbi harç tamamlattırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.(Harçlar Kanunu md.32)”(2.HD, 19.01.2009 T, 2008/18737-2009/121)

__________ ³³__________


“Dava eşyaların iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacı ile davalının ayrılması sırasında davalıda kalan davacıya ait eşya ve ziynetlerin aynen iadesini, mümkün olmaz ise bedellerinin tahsilini istemiştir. Davalı vekili istemin reddini savunmuştur. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesinde;4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabındaki üçüncü kısım hariç olmak üzere(TMK’nun 118-395 mad.) kaynaklanan bütün davalara aile mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.
Olayımıza gelince; Dava kişisel malların iadesi istemine ilişkindir. Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanunun 226 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, davanın bu madde hükümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2.kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip sonuçlandırılması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.”(6.HD, 27.5.2008 T, 2008/4946-6700)


__________ ³³__________


Bozmaya uyularak harcı tamamlanan dava; davalıya düğünde takılan altınlar ve alınan elbiseler karşılığı istenen 14.000 YTL.'ye ilişkin olup, bu talep Borçlar Kanununun 244/2. maddesinde yeralan bağışlamadan rücu sebebine dayanmaktadır. Bu maddeye dayanan isteğin Aile Mahkemesinin görevine girmediği, Asliye Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, bu talep yönünden de davaya "Aile Mahkemesi" sıfatıyla devam edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”(2.HD, 21.04.2008 T, 2008/3039-5739)

__________ ³³__________


“Uyuşmazlık ziynet ve çeyiz eşyası alacağına ilişkin olup, mahkemece çeyiz eşyası teslim edildiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilirken ziynet alacağının kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır. Olayda, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanı ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde vesair delile dayanmakla bunun yemin delilini de kapsadığı düşünülerek davacıya, ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.”(6.HD, 15.07.2008 T, 2008/6393 / 9332) __________ ³³__________

“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle yargı yeri belirlenmesinin katkı payına yönelik olduğunun anlaşılmasına ve delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı kadının aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı kadının manevi tazminat istemi Borçlar Kanununun 49. maddesi hükmüne dayalı olmakla Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Bu yön gözetilmeden manevi tazminat konusunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
3-Davacı kadının ziynet alacağına yönelik istemde bulunabilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesine gerek yoktur.(TMK.217. madde) Mahkemece yapılacak iş davacı kadının ziynet alacağına yönelik olumlu ya da olumsuz bir karar vermekten ibarettir.”(2.HD, 14.02.2008 T, 2007/18122-2008/1616)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı kocanın iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı kadın duruşmada davacı kocada kalan ziynetlerinin iadesini, olmadığı takdirde bedelinin ödenmesini sözlü olarak talep etmiştir. Mahkemece davalıya süre verilerek bu talebe ilişkin nispi harcın tamamlattırılmış olması, bu istekler hakkında usulünce harcı verilerek açılmış bir karşı davanın varlığının kabulü için yeterli değildir. Ortada bir dava dilekçesi olmadığı gibi başvuru harcı da yatırılmamıştır. Ziynetlerin bedeline yönelik talepler boşanmanın eki niteliğinde de değildir. O halde mahkemece ziynetler yönünden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde talebin kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”(2.HD,10.03.2008 2007/5865-2008/3086)


__________ ³³__________


“Uyuşmazlık, eşya iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı hakkında açtığı boşanma, tazminat ve nafaka davası ile birlikte davalıda kalan ziynet ve ev eşyalarının tasfiyesine karar verilmesini, eşyalara ilişkin davanın tefriki üzerine 14.02.2007 ve 03.10.2007 tarihli duruşmalarda ise ziynet eşyalarını istemediklerini, evlilik birliği kurulduktan sonra düğün sırasında müvekkiline takılan altınların bozdurularak satın alınan ev eşyalarının iadesini istemiştir. Yargılama sırasında da bu eşyalar hor kullanıldığından bedelini talep etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davacıya ait eşyaları iade ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davacı kadına takılan ziynetlerin bozdurularak dava konusu eşyaların borçlarının ödendiği, bu nedenle anılan eşyaların da kadının şahsi malı haline geldiği, tanık anlatımlarıyla eşyaların davalıda kaldığının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı taraf düğünde takılan altınların bozdurulması ile alınan ev eşyalarının iadesini istemiş, davalı ise çeyiz eşyalarının iade edildiğini dava konusu eşyaların evlilik birliğinin kurulmasından önce davalı tarafından alındığını savunmuştur. Davacı taraf, ziynet eşyalarının geri alınması şartları doğduğunda ziynetlerin paraya çevrilmesi sonucu o para ile elde edilen malın istirdadını isteyemez. Ancak, ziynetlerin aynen ya da bedelinin verilmesini talep edebilir.
Bu durumda mahkemece, davacıdan dava konusu edilen ziynetlerin miktar ve değerleri açıklattırılarak bilirkişi incelemesi sonucu değerlerinin saptanmasından sonra oluşan duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ziynetlerin satılarak borcu ödenen eşyaların aynen ya da bedelinin tahsiline karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.”(6.HD, 23.6.2008 T, 2008/5147-8106 )


__________ ³³__________


“Dava çeyiz senedinde yazılı çeyiz eşyası ve ziynetlerin mevcutsa aynen, mevcut değilse bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, ziynetler ile ilgili teklif edilen yeminin eda edilmiş bulunmasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir
2-Davacı vekilinin çeyiz eşyaları ile ilgili temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalının boşanmalarına ilişkin kararının kesinleştiğini, tarafların evlenirken 18.4.1998 tarihli çeyiz senedi düzenlendiğini müvekkilinin boşanma davası açıldığı tarihlerde ailesinin yanına gelmek zorunda kaldığını ve bütün ziynet eşyaları ve çeyiz eşyalarının davalı tarafta kaldığını belirterek çeyiz senedinde belirtilen eşyaların ve ziynetlerin mevcutsa aynen, aynen mevcut değilse bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.100.00 YTL nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise müvekkili ile davacı arasında bir çeyiz senedi düzenlendiğini, bu çeyiz senedinin tamamen yöresel geleneklerin yerine getirilmesi amacıyla sembolik olarak düzenlendiğini, çeyiz eşyası olarak getirildiğini iddia ettikleri eşyaların müvekkilinin babası tarafından alındığını, ziynetlerin davacı üzerinde gittiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili dava dilekçesinde tarafların evlenirken düzenledikleri 18.4.1998 tarihli çeyiz senedinde yazılı eşyaların mevcutsa aynen, mevcut değilse bedelinin tahsili istemli olarak terditli dava açmıştır. Mahkemece çeyiz senedinde yazılı eşyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış ve bilirkişilerin düzenlediği 21.6.2006 tarihli raporlarında çeyiz senedinde yazılı eşyaların değerleri belirlenmiştir. Dava terditli olarak açıldığına göre mahkemece çeyiz senedinde yazılı eşyaların mevcutsa aynen, aynen mevcut değilse bilirkişi raporunda belirtilen bedelin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek çeyiz senedinde yazılı ev eşyalarının sağlam bir şekilde davacıya aynen iadesine şeklinde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.”(6.HD, 14.4.2008 T, 2008/1616-4663)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre davacı-karşı davalı Murat’ın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı-karşı davacı Nazife’nin istediği ziynet eşyalarının dava tarihine göre belirlenecek değerlerine hükmedilmesi gerekirken, bilirkişi incelemesinin yapıldığı tarihteki değerine hükmedilmesi doğru değildir.
3-Davalı-karşı davacı Nazife’nin evlenme nedeniyle çalıştığı işten ayrılması sonucu uğradığını iddia ettiği maddi zarar için istediği tazminat; Borçlar Kanununa dayalı olup Aile Mahkemesinin görev alanına girmez. Bu talep hakkında görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası hakkında hüküm oluşturulması usul ve yasaya aykırıdır.”(2.HD, 28.04.2008 T, 2008/3501-5858)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece; çeyiz eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedelleri toplamı olan 1570 YTL.'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, eşyaların adet ve cinsi ayrı ayrı belirtildiği halde, herbirinin değeri hükümde ayrı ayrı gösterilmemiştir. Kabul edilen çeyiz eşyalarının bir bölümünün aynen iade edilememesi halinde, bunların karşılığı olarak davacıya ödenecek bedel belirsizdir. Bu husus çeyiz eşyalarına ilişkin hükmün infazında duraksama yaratır. Bu itibarla kabulüne karar verilen çeyiz eşyalarının herbirinin değerlerinin hükümde ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur. Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”(2.HD, 17.07.2008 T, 2007/11417-2008/10693)

__________ ³³__________


Dava, ziynet iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı vekilinin 15 çeyrek altın ve 7 gr.'lık 4 adet bileziğe ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacıya ait ziynet eşyalarının davalı tarafından satıldığını daha sonra iade edilmediği gibi bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek aynen ya da 3.375,00.-YTL' nın tahsilini istemiştir. Davalı vekili, bozdurulan 15 çeyrek altın ile 4 adet 7 gr. bileziğin taraflarca bozdurularak balayına gidildiğini, beraberce harcandığını savunmuştur.
Düğün sırasında davacıya takılan ziynet eşyaları davacıya bağışlanmış sayılır. Bağışlanan eşyaların geri istenmesi bağıştan dönme nedenlerinden birinin bulunmasıyla mümkündür. Davalı, bağıştan dönme koşullarının varlığını iddia ve ispat etmiş değildir. Dava konusu 15 çeyrek altın ve 4 adet bileziğin düğün sırasında takıldığı, düğünden sonra bozdurularak balayı için kullanıldığı davalının kabulündedir. Davacı kadının dava konusu ziynet eşyalarını davalıya bağışladığı ispatlanmadığı gibi ortak giderlere katılım karşılığı verildiği de kanıtlanamamıştır.
Bu durumda mahkemece, dava ve temyize konu ziynet eşyalarının davalı tarafından balayı için bozdurulduğu ve iade edilmediği davalının ikrarı ve tanık beyanları ile belirlendiğine göre davanın 15 çeyrek altın ve 4 adet 7 gr bilezik yönünden de kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde davanın bu ziynetler yönünden de reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”(6.HD, 17.3.2008 T, 2008/14590-3178)

__________ ³³__________


Uyuşmazlık, ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi mümkün olmadığı taktirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından ziynet eşyalarına hasren temyiz edilmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, mevcut deliller taktir edilerek karar verilmiş olmasına, taktirde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davalı vekilinin, ziynetlerin teslim tarihindeki bedelinin tahsiline ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkili ile davalının evli iken müvekkilinin rahatsızlanarak hastaneye götürüldüğünü bu nedenle ziynet eşyalarının davalıda kaldığını, onüç adet bilezik, bir adet künye, üç adet yüzük, bir adet gerdanlık, bir adet söz bileziği, bir adet bayan saati, küpe takımı ve otuzsekiz kalem kişisel eşyanın aynen iadesini, mümkün olmadığı taktirde 17.104.YTL bedelin tahsilini istemiştir. Davalı, üç adet yüzük, bir adet saat ve üç adet bilezik dışında kalan ziynetleri davacının rızası ile bozdurup, borçlarını ödediklerini, davacının bu ziynetleri kendisine hiçbir şart ileri sürmeksizin bağışladığını ve davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, ziynet eşyalarının aynen mümkün olmaz ise bedelinin tahsilini istemiş, yargılamada, 20.02.2007 tarihli duruşmada, ziynetlerin aynen iadesini mümkün olmaz ise teslim tarihinde bedellerini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükümde ziynet eşyalarının özellikleri sayılarak, herhangi bir bedel belirtilmeksizin teslim tarihindeki değerin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Ziynetlerin aynen olmazsa bedelinin, tahsili dava tarihi itibari ile istenebilir hale gelmiştir. Bu durumda mahkemece, uzman bilirkişi aracılığı ile dava konusu ziynetlerin dava tarihi itibari ile değerinin belirlenmesi, davacının talebi de dikkate alınarak, kabulüne karar verilen ziynetlerin özelliklerinin ve bedellerinin tek tek açıkça hüküm kısmında gösterilmesi ve ziynetlerin aynen olmadığı taktirde bilirkişi raporu ile tesbit edilen dava tarihindeki bedellerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı görülmüştür.
Hüküm, bu nedenle bozulmalıdır.”(6.HD, 11.02.2008 T, 2008/13186/1264)


__________ ³³__________


“Dava maddi-manevi tazminat istemi ile ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesine ilişkindir. Mahkemece tazminat isteminin kısmen kabulüne, ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesine ilişkin talebin ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davacının tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin karara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının ziynet ve çeyiz eşyalarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece her ne kadar sözkonusu eşyaların varlıklarının ve rıza hilafına alınıp, geri verilmediğinin ispat edilemediğinden bahisle talebin reddine karar verilmiş ise de, dava konusu eşyaların davacıya hibe edildiğine dair 20.5.1997 tarihli noter senedi bulunduğu, dosya kapsamındaki tanık beyanlarına göre de davacı kadının davalı koca tarafından yüzü gözü morluklarla dolu ve şiş bir vaziyette baba evine bırakılmış olduğu, ayrıca davalı kocanın boşanma davasının 18.5.2004 tarihli duruşmasında eşyaları ihtiyacından dolayı satmış olduğuna dair beyanı karşısında ziynet ve çeyiz eşyalarına yönelik talebin kabulü ile dava konusu eşyalar misli eşya olduklarından aynen teminleri mümkünse aynen, değilse belirlenecek bedellerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu konudaki talebin reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.”(6.HD, 31.1.2008 T, 2008/12825-780)


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı-karşılık davacı kadının ziynetlerle ilgili talebinin ve karşılık boşanma davasının reddedilmiş olması, davacı-karşılık davalı koca’nın boşanma davasının kabul edilmiş bulunması, nedeniyle davada kendisini vekille temsil ettiren koca lehine iki ayrı (450+450 YTL) maktu, ziynetlerle ilgili talebinin reddi nedeniyle de (480 YTL) nisbi vekalet ücreti takdiri gerekirken noksan vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
3-Davalı-karşılık davacı kadının, çehiz eşyaları kabul edildiğine; davacı-karşılık davalı kocanın ziynetlerle ilgili talebi reddedildiğine göre, kadın yararına kabul edilen eşya talebi yönünden (576 YTL), koca’nın ziynetlerle ilgili talebinin reddi nedeniyle de (792 YTL) nisbi vekalet ücreti takdiri gerekirken, noksan miktara hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.”(2.HD, 04.06.2008 T, 2007/9675-2008/8010)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı kadının ziynet eşyalarına yönelik davasının kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği halde, ret edilen miktar üzerinden davalı koca yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”(2.HD, 26.05.2008 T, 2007/9203-2008/7304)

__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı karşılık davalı kadına isnat edilen olaylardan sonra beraberliğin devam etmesine, boşanmaya neden olan son olayın; eşya taşıma sırasında davalı-karşılık davacı kocanın; yüzüğünüzü de, kızınızı da alın, istemiyorum beyanı olduğunun anlaşılmasına, gerekçeli kararda yazılı reddine sözcüğünün, maddi hataya dayandığının açık olmasına göre iki tarafın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1) geçimine, (TMK md.185/3) malların yönetimine (TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.169). O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan kadın yararına Türk Medeni Kanununun 185/3, 186/3 maddelerine uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3-Davacı-karşılık davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş ve davası da kabul edilmiştir. Kabul edilen boşanma davası nedeniyle lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi isabetsizdir.
4-Davacı-karşılık davalı tarafından dava dilekçesi ile 11.20 YTL başvurma harcı, 11.20 YTL peşin nisbi harç yatırılmıştır. Eşya ve ziynet talebi boşanmanın eki niteliğinde olmadığından ayrıca peşin nisbi harca tabidir. Başvurma harcının tüm taleplere ilişkin, yatırılan nispi harcın ise boşanma talebi hakkında olduğu, eşya ve ziynetlerle ilgili peşin nisbi harcın alınmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece dava değerine göre peşin nisbi harç ikmali yapılmadan (Harçlar Kanunu 30-32 m.) eşya ve ziynetler hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.”(2.HD, 10.07.2008 T, 2007/11105-2008/10316)

__________ ³³__________


“Davacı, mehr senedine dayanarak, bu senette gösterilen eşya ve altınların aynen iadesini, bulunmadığı takdirde bedellerinin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini ve kayınbabası davalı Yusuf tarafından kendisine hibe edildiği iddia edilen Konya’daki taşınmazın 1/2 payının kendi adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesi istemiştir.
Taraflar arasında düzenlenen, eşya ve altınlarla ilgili talebin dayanağını teşkil eden mehr senedinde, ihtilaf halinde, Konya Mahkemeleri tarafından gereğinin yapılacağına ilişkin hüküm mevcuttur. Bu hüküm yetki sözleşmesi niteliğindedir. Taraflar, muayyen hususa ilişkin ihtilaflarının, belirli bir mahal mahkemesinde görülmesini tahriren mukavele etmişlerse yetkinin kamu düzeniyle ilgili olmadığı ve kesin yetki niteliğinde bulunmadığı hallerde, sözleşmede gösterilen bu mahkeme, o davaya bakmaktan imtina edemez.(HUMK.md.22) Bu bakımdan eşya ve ziynetlere ilişkin ihtilafın çözüm yeri Konya Mahkemeleridir. Hibe edildiği iddia edilen taşınmazda Konya’da bulunduğuna göre, bu talep de taşınmazın aynına taalluk etmekle Konya Mahkemelerinin yetkisi dahilindedir. (HUMK. md. 13) Bu yönler nazara alınmadan işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.”(2.HD, 18.02.2008 T, 2007/1240-2008/1737)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının anlaşılmasına göre davalı-karşı davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden, boşanmaya yol açan olaylarda davalı-karşı davacının kusurunun daha ağır olmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmiştir. Davalı-karşı davacı yararına uygun yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
3-Davalı-karşı davacıya ait ziynetlerin davalıdan rızası hilafına alınarak borç için satıldığını, davacının babasının ikrar ettiği tanıklarca ifade edilmiştir. Toplanan deliller ve tanıkların, davacının babasının harici ikrarına şehadet eden beyanları ile davalı-karşı davacıya ait ziynetlerin evlilik birliği içinde davacı-karşı davalı (koca) tarafından borç için bozdurulduğu gerçekleşmiştir. Bu durumda ziynetlerle ilgili isteğin kabulü gerekirken reddi isabetsizdir.”(2.HD, 14.02.2008 T, 2007/4311-2008/1613)

__________ ³³__________


“1-Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle * davalı tarafından davanın takip edilmemiş bulunmasına, davalı yararına adli yardım konusunda verilmiş bir kararın olmadığının anlaşılmasına göre davalının aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3-Davalının harcı ödenerek usulüne uygun olarak açmış olduğu bir davası ya da karşı davası bulunmamaktadır. Ziynetler karşılığı istenen maddi tazminat Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi kapsamında olmadığından; bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
4-Davalının tedbir ve yoksulluk nafakası istemleri hakkında olumlu – olumsuz bir hüküm kurulmaması da isabetsizdir.
5-Velayet kamu düzeniyle ilgilidir. Velayet düzenlenirken ana ve babanın isteklerinden ziyade aslolan çocuğun bedeni, ruhi ve fikri gelişimidir.
Müşterek çocuklardan Mehmet 12.02.1995 doğumlu olup idrak çağındadır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ncü ve 6 ıncı maddeleri uyarınca, çocuk, iç hukuk gereğince yeterli idrake sahip ise, adli merci önünde ve kendisini ilgilendiren davalarda, kendisine danışılmak ve görüşünü ifade etmek hakkına sahiptir. Çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde ifade ettiği görüşe gereken önem verilmelidir. Bu itibarla, idrak çağında bulunan çocuğun mahkemece dinlenmesi ve tercihinin sorulması, gerektiğinde mahkeme nezdindeki uzmanlardan da, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve çocuklarla ilişkileri konusunda rapor alınması ve her iki çocuğun velayetinin düzenlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”(2.HD, 17.07.2008 T, 2007/11532-2008/10721)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışındaki temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalının 22.7.2005 tarihli dilekçesinde "eğer boşanmaya karar verilirse ben zaten eşimin getirdiği eşyaları kendisine veririm" diye beyanda bulunarak davacının istediği eşyalarını kendisinde olduğunu kabul etmesi ve 6.10.2005 tarihli dilekçesinde ise "davacıya nakit olarak takılanların düğün gecesi masraf ve bahşişlere harcandığını" belirtmesi karşısında, davacının istediği şahsi ve ev eşyalarıyla; 400 YTL. nakit paraya ilişkin isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Mahkemece kadın lehine verilen ziynetlerin ayar ve gramları hükümde belirtilmemiştir. Mahkeme kararında hüküm altına alınan ziynetlerin cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtmek gerekir.(HUMK. md.388/son) Bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”(2.HD, 09.06.2008 T, 2007/9870-2008/8233)


__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın tüm, davacı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden davacı kadına ait ziynet eşyalarının davalılar koca ve kayınpeder tarafından bozdurulup dükkan açılmasında kullanıldığı sabit olmuştur. Davacı kadının ziynet eşyalarına yönelik isteminin kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Davaya konu eşyaların yazılı bulunduğu 28.08.1999 tarihli çehiz senedinde davalı Hüseyin’de taraftır. Davalı Hüseyin bu senedin aksini kanıtlayacak delilde sunmamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında Hüseyin yönünden de davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
4-Müşterek çocuklardan 2005 doğumlu Emir’in velayeti davacı anneye, 2001 doğumlu Hüseyin’in velayeti de davalı babaya verilmiştir. Küçük Hüseyin ana bakım ve şefkatine muhtaç olup, kardeşlerin birbirlerinden ayrılması da bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağından küçük Hüseyin’inde velayetinin anneye verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”(2.HD, 18.09.2007 T, 2007/259-12139)


__________ ³³__________


“Düğün sırasında kadına takılan ziynetler kadının kişisel malıdır. Toplanan delilerden ve mahkemenin kabulünde olduğu gibi kadına ait ziynetlerin davalı koca tarafından bozdurulup borçlarının ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı kadının ziynetlerle ilgili davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”(2.HD, 10.04.2007 T, 2006/13916-2007/5972)



“Dava ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesine ilişkindir. Mahkemece ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir
2 Davacının ziynet ve ceyiz eşyasına ilişkin temyizine gelince;
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili ile davalının 10.4.2004 tarihinde evlendiklerini müvekkilinin evlendiği sırada daha önceden çeyiz olarak aldığı ve dava dilekçesinde yazılı eşyaları müşterek ikametgâhlarına götürdüğünü, ayrıca düğünde 6 adet 22 ayar burmalı bilezik, 30 çeyrek altın ve 7 adet burma altını da muhafaza etmek için davalının annesine teslim ettiğini, müvekkilinin davalının kusuru ve hakareti nedeniyle hiçbir eşyasını almadan evi terk ettiğini, eşyalarını davalıdan istemesine rağmen teslim etmediğini belirterek, dava konusu eşyaların aynen iadesini mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.000.00 YTL nin tahsilini istemiştir. Davalı ise davayı kabul etmediklerini davacının kendi ailesi ile yaşadığı problemler nedeniyle müvekkili ile davacının iki yıla yakın bir süre müvekkilinin ailesinin yanında yaşadıklarını, buradan gelin olduğunu, evlilik birliği içinde hiç çalışmadığını, ailesinden kaçarcasına müvekkilin evine sığındığını ve kıyafetinden başka bir eşya getirmediğini, evlenirken tüm eşyaların iğneden ipliğe müvekkilin ailesi tarafından karşılandığını hatta müvekkilinin annesinin kendisi ve kızına çeyiz olarak aldığı ve hiç kullanmadığı eşyaları da davacı çeyiz olarak verdiğini, ziynet eşyalarının hiçbir zaman müvekkilinin annesine teslim edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacı dava dilekçesinde ziynet eşyalarının yanında evlilik birliği kurulmadan önce kendisinin aldığı müşterek ikametgahlarına götürdüğü ceyiz eşyalarının iadesini istemiştir. Evlilik birliği kurulurken çeyiz olarak verilen tüm eşyalar kimin tarafından alındığına bakılmaksızın kadının şahsi malı sayılır. Davacının dava dilekçesinde belirttiği çeyiz eşyalarının getirilmediği davalı tarafından savunulmuş ise de davalı vekilinin davaya verdiği cevap dilekçesin de davalının ailesi tarafından davacıya çeyiz eşyası verildiği kabul edilmektedir. Davacı evi terk ederken çeyiz eşyalarını götürmediği ve evde kaldığı tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında istenilen çeyiz eşyalarının değer tesbiti yapılarak eşyaların mevcutsa aynen mevcut değilse tesbit edilecek bedelin tahsiline karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde çeyiz eşyalarına ilişkin davanın red edilmesi doğru değildir.Öte yandan kabule görede hüküm altına alınan ve iadesine karar verilen eşyaların her biri hakkında hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
3-Davalının ziynet eşyasına ilişkin temyizine gelince
Davacı vekili dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını istemesine rağmen iade edilmediğini belirterek eşyaların aynen iadesini mümkün bulunmadığı takdirde bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı ise davacının evi terk ederken ziynet eşyalarını üzerinde götürdüğünü savunmuştur. Davacının ziynet eşyalarının ve çeyiz eşyalarının davalı tarafta kaldığının kanıtlanması gerekir. Davacı dava dilekçesinde davalının kusuru ve hakareti nedeniyle evi kendisinin terk ettiğini belirtmiştir. Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığın, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğu, evde kaldığını isbat yükü altındadır. Olayda davacı ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını daha önceden götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Kaldıki ziynet eşyalarının zorla elinden alındığı iddiasında da bulunmamıştır. Bu nedenle ziynet eşyaları için açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken bedeline hükmedilmesi de doğru değildir.”(6.HD, 3.12.2007 T, 2008/11453-13118)

__________ ³³__________


“1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kocanın tüm, kadının aşağıdaki bent kapsamındakiler dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı-karşı davalı koca kadına takılan ziynet eşyalarından 40 adet çeyrek altın ile 1 adet künyeyi düğün masrafları ve evin ihtiyaçları için bozdurduklarını 4.7.2005 tarihli dilekçesinde ve 19.12.2005 tarihli celsede beyan etmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı karşı davacı kadının ziynet taleplerinden, bozdurulduğu kocanın kabulü ile sabit olan 40 adet çeyrek altın ile 1 künye yönünden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.”(2.HD, 01.10.2007 T, 2007/12421-13032)

__________ ³³__________

“Davacı, davalı ile 13.6.2000 tarihinde evlendiğini, davalının kendisini döverek konuttan kovması sonrasında davalı aleyhine boşanma davası açtığını, çeyiz senedinde yazılı ziynet eşyaları ile çeyiz eşyalarının davalıda kaldığını belirterek ziynetlerin ve çeyiz eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmaz ise bedellerinin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, ziynetleri davacının götürdüğünü, çeyiz senedinde yazılı olan eşyaların kendisinde olduğunu ve davacı tarafça alınmasını istediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, ziynet eşyalarının davacının elinden zorla alındığının ispatlanamadığı gerekçesiyle ziynetlere yönelik talebin reddine, çeyiz senedindeki eşyaların aynen davacıya iadesine, bunun mümkün olmaması halinde bilirkişi tarafından belirlenen değerleri toplamı 9.070 YTL.nın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı eldeki davada, ziynet eşyalarının elinden zorla alınarak dövülmek suretiyle müşterek konuttan kovulduğunu ortak ceza davası ile tanık beyanlarına dayanmıştır. Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıkları davalının davacıyı döverek evden kovduğunu, davacının ablasının evine bırakılması sırasında üzerinde herhangi bir ziynet eşyasının bulunmadığını belirttikleri gibi, boşanma davasında da davalı ve ailesinin davacıya hakaret ederek ablasının evine bıraktıkları, davacının davalı tarafından dövüldüğü kabul edilmek suretiyle tarafların boşanmasına karar verildiği anlaşıldığı ceza davasında da davalının davacıyı dövdüklerinden bahisle davalının cezalandırılmasına karar verildiği ve anılan mahkeme kararlarının kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kural olarak ziynet eşyalarının kadın üzerinde bulunduğu ve kadın tarafından götürüldüğünün kabulü gerekirse de, davalının davacıyı döverek müşterek konuttan kovduğu ceza davası ve boşanma davasında verilen kararlarla sabit olup bu durumda davacıya ait ziynet eşyalarının davacı tarafından birlikte götürüldüğünün kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davacının ziynet eşyalarına ilişkin iddiasının boşanma ve ceza davasındaki delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken ziynet eşyalarıyla ilgili olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.”(3.HD, 12.03.2007 T, 2007/1554-3471)

__________ ³³__________


“Davacı kadın 01.04.2004 tarihinde açtığı davayla; halen evli bulunduğu davalı eşi adına trafikte kayıtlı otomobilin 04.12.2002 tarihinde alımı sırasında yaptığı katkı bedelini, davalıda kaldığını ileri sürdüğü ziynet eşyalarının aynen iadesini ve yanında bulunan müşterek küçük çocuk yararına nafakaya hükmedilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme; müşterek çocuk yararına nafakaya karar vermiş, diğer istekleri ise; tarafların halen evli oldukları ve aralarında yasal mal rejiminin geçerli olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Davacının, davalı eşi adına kayıtlı otomobilin alımına yaptığı katkıya dayalı isteği "değer artış payıdır." (TMK m.227) yöneliktir. Bu isteğin esası, eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi durumunda incelenebilir. Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin devam ettiği anlaşıldığından; "bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde "isteğin reddine" biçiminde karar verilmesi doğru değildir.

2- Davacının ziynet eşyasına yönelik isteği "kişisel malın" (TMK.m.220) iadesine yöneliktir. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (TMK m. 218-241) eşlerden her birinin diğer eşte kaldığını veya diğer eş tarafından kullanıldığını ileri sürdüğü kişisel malının aynen iadesini veya bedelinin iadesini isteme hakkını engellemez.

Eşler, kişisel mallarıyla ilgili isteklerini rejim sona ermeden, tasfiye söz konusu olmadan da ileri sürebilirler. Bu nedenle; davacının ziynet eşyasına yönelik isteğinin esasının incelenip olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde usulden reddedilmesi yasaya aykırıdır.”(2.HD, 30.01.2006 T, 2005/16299-2006/467)

[1] Bkz aşağıda 2.HD’nin 10.04.2007 T ve 2006/13916-2007/2007-5972 sayılı kararı.

[2] Bkz aşağıda 6.HD’ nin 3.12.2007 T ve 2008/11453-13118 sayılı kararı.

[3] Bkz aşağıda 6.HD’nin 27.5.2008 T ve 2008/4946-6700 sayılı kararı.

[4] Bkz aşağıda 2.HD’nin 14.02.2008 T ve 2007/18122-2008-1616 sayı, 30.06.2006 T ve 2005/16299-2006/467 sayı, 10.05.2005 T, 2005/5282-7635 sayılı kararları.

[5] Bkz aşağıda 2.HD’nin 28.04.2008 T ve 2008/3501-5858 sayılı kararı.