Mesajı Okuyun
Old 21-06-2006, 01:18   #1
ibreti

 
Varsayılan Avukatı Öldürdüler (Halit Kakınç'ın 20.06.2006 tarihli yazısı..)

Halit KAKINÇhkakinc@stargazete.comAvukatı öldürdüler
B</B>eyoğlu Adliyesi’nde geçenlerde bir cinayet işlendi. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunma görevini ifa eden bir avukatı, caniler ateş ederek öldürdüler. Adálet değerini yücelten bu yargı mensubu, Adliye’de kutsal savunma görevini yapıyordu.

Hunharca öldürülen bu avukat hakkında gazetelerin üçüncü sayfalarında küçük haberler çıktı. Mensubu bulunduğu İstanbul Barosu ise tepki vermedi.

Olay taze. Bundan bir süre önce de Danıştay’da bir avukat, bir hakimi öldürdü. İlgili ve ilgisiz bütün kuruluşlar birbiri üstüne bildiri yayınlayıp olayı kınadılar. Olay; bir yargı mensubunun diğer bir yargı mensubunu öldürme fiilinin adeta dışında kabûl edilerek çeşitli yorumlara tabi tutuldu. Hakimler cüppelerini giyerek Anıtkabir’e yürüdüler. Bu hakimler, cezaevindeki bu avukatı yargılayacaklar. Hüküm verip cezasını tayin edecekler.

Hakimi öldüren avukat, İstanbul Barosu’nun mensubu. Baro, bir meslek kuruluşu. Avukatlar birleşerek kendi örgütlerini kanunlara uygun olarak kurmuşlar. Her meslek kuruluşu gibi öncelik, kendi mensuplarında ve onların dayanışma içinde bulunmalarında. Yani, barolar önce avukatlar için. Avukat varsa, baro var. Barolar, avukatların ortak gücü, ortak sesi.

Baro, sessiz kaldı

Beni hayrete düşüren, İstanbul Barosu’nun, Danıştay olayında sanki hakimi öldüren avukatın kendi mensubu değilmiş gibi davranması. Avukatın işlediği suçu meydana getiren nedenleri araştırarak açıklayacağı (en azından sessiz kalacağı) yerde, Danıştay’daki saldırıyı bir rejim meselesi olarak kamuoyuna göstermesi.

İstanbul Barosu bununla da kalmadı. Başta başkanları olmak üzere üzerlerinde cüppeleri ile sokaklarda yürüdüler. Medyanın pek fazla önemsemediği bu yürüyüş, star Gazetesi’nde fotoğrafları ile yer aldı.

Bütün bunları niye yazıyorum?.. Çünkü aklıma şu soru takıldı. Hakimleri savunacak kuruluşlar var. Varolması da güzel. Hakimler, sahipsiz değil. Kanunların da en çok koruduğu yargı görevlileri, hakimler. Peki, bir suç işlemiş bile olsalar, avukatları savunacak kurumlar yok mudur?

Adálet, bir milletin şerefi ve yüceliğidir. Bu yüce değeri hakimler nasıl ayakta tutuyorlarsa, avukatların da aynı gayretin içinde oldukları kabûl edilmelidir. Avukatlar; adálet, ahlák sembolü ve kutsal savunma hakkının anıtıdırlar. Baro da avukatları ve bu değerleri korur, onları sembolize eder.

Beni şaşırtan olay şu: Bir hakimin öldürülmesine doğal olarak şiddetli bir tepki ortaya koyan İstanbul Barosu, diğer örnekte kendi mensubunun Adliye’de katledilmesine, gözle görünür hiçbir tepki vermedi. Adeta sessiz kaldı.

Önce kendi mensupları

Barolar, önce kendi mensupları için vardır. Hakim örneğinde tepkisini esirgemeyen İstanbul Barosu’nun kendi mensubu için sessiz kalması, doğrusu yadırgatıcıdır. İnsanın aklına - sanki politik mülahazalar ve tavırların, meslek kuruluşlarına da egemen olduğu gibi bir endişe takılmaktadır.

Aynı İstanbul Barosu, Mekece İstasyonu’ndaki tren kazasını da Sakarya Barosu’nun yetki sahasında olmasına rağmen kuruluş görevlerine giriyormuş gibi incelemiş ve sanki bu kazadan hükümet sorumlu imiş gibi beyanatlar da vermişti.

Barolar gibi meslek kuruluşları, kanunların kendileri için çizdiği sınırlar içinde görevlerini yapsalar ve sübjektif yorumlarla durumdan hükümet aleyhine vazife çıkarmasalar, ülke istikrarına daha faydalı olacaklardır.

Beyoğlu Adliyesi’nde öldürülen avukat, bu derece sahipsiz bırakılacağını sağlığında bilseydi, barosu hakkında acaba neler düşünürdü?

20.06.2006