Mesajı Okuyun
Old 24-01-2009, 17:54   #124
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte (2) bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Alıntı:
O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins te dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Hukuka aykırı olarak elde edilen delil, yargılamada delil olarak kullanılmamalıdır.

Yargıtay da dahil neredeyse herkes bu konuda hemfikirdir.

Somut olaydaki karardan anlayabildiğim kadaryla dava şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılmış olmalı ki, kararın son bölümünde aynen: "Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir[" denilmiştir.

Keza yargılama boyunca davalı eşin sadakatsizlik ve geçimsizlik iddialarına itiraz etmediği, sadece davacının sunduğu dinleme ve görüntü kayıtlarının delil olarak dikkate alınmayacağını ileri sürdüğüne vurgu yapılmıştır.

O halde, hakim; yargılama sırasında taraflar arasında şiddetli geçimsizliğin gerçekleşip, gerçekleşmediğini yasal delilleri esas alarak değerlendirmek suretiyle sonuca ulaşmak zorunda olduğuna göre; şiddetli geçimsizliğin gerçekleştiğine dair vicdani kanaatini "hukuka aykırı olarak elde edilen" delile dayanarak değil, -tanık ifadeleri de dahil- sair delilleri -kimseden etkilenmeden serbestçe- esas alarak kıymetlendirmelidir, düşüncesindeyim.

İtiraz edilen husus; Yargıtay'ın, aile ve aile yaşam alanı içindeki tüm olgu, bilgi ve paylaşımların, yine aile içinde ve aile fertlerine karşı gizli olamayacağına dair kanaatidir. Bu yaklaşımın günümüz medeni dünya devletleri hukuk düzeninde kabul görmesi mümkün değildir.

Bu itibarla, hukuka aykırı delil kapsamı ile evliliğe sadakatsizlik açıkça belli olsa bile hakim, kararını verirken hukuka aykırı olan delile dayanarak değil, bu sadakatsizliği ispatlayacak başkaca delilleri irdeleyerek sonuca ulaşmalıdır. Elbette ki sadakatsiz bir eş ile evliliği devam ettirmeye mecbur bırakmak da kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz. İtiraz eden katılımcıların itiraz nedeni hukuka aykırılık kavramının sınırlarına ve değerlendiriliş biçimine olduğunu düşünüyorum.

Netice itibariyle,

Haticenin bireysel hak ve özgürlüğünü hiçe saymayıp; Aile kavramına verilen anlam, kişi hak ve özgürlüğüne biçilen değer ve toplumun değer yargılarının algılanış biçimi ile Haticenin bireysel hak ve özgürlüğünü eşit düzlemde gördükten sonra, medeni devletlerin kabul ettiği hukuk kurallarına aykırı gelmeyecek biçimde sonuca varılmalıdır, düşüncesindeyim.

Saygılarımla.