Mesajı Okuyun
Old 02-02-2009, 10:41   #15
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım,
Öncelikle yanıtınız için teşekkürler. Benim görüşlerim de sizinle paralel. Ben de durumu değerlendirmek isterim. Bundan önce gelecek yanıtları etkilememek adına yorum yapmamayı tercih etmiştim fakat konuyu geliştirmek adına cevap yazmak gerekmekte;
Kendisine ceza tahakkuk ettirilen kişi ödeme anında borçlu olduğu zannı ile ve elektriklerinin kesilmesi tehdidi altında bulunduğundan bu ceza bedelini ödemektedir. -Müvekkil açısından daha da olumsuz bir sonuç ise işyeri faaliyetlerinin aksayacak olmasıdır.- Ödemenin borçlu olduğu zannı ile bir borcun ifası için yapılması ve elektrik kesintisinin olacağı yönündeki baskının mevcudiyeti zaten ihtirazi kayıt konulmamış olmasını açıklamak bakımından oldukça geçerli sebeplerdir. Kendini borçlu zanneden bir kişi ödeme yaparken ihtirazi kayıt ileri sürmeyi düşünmeyecektir dahi. Kaldı ki böyle bir yükümlülüğü de yoktur.

Ceza yargılamasında dahi pek çok bilirkişi incelemesi ile elektrik hırsızlığı suçunun işlenip işlenmediği ortaya çıkmaktadır yani işin teknik yönü çok fazladır. Dolayısıyla o an için kişinin borcunun mevcudiyetinden emin olması, elektrik hırsızlığını işleyip işlemediğini kesin olarak bilebilmesi mümkün değildir. (Zira elektrik hırsızlığı suçunun meydana geldiği hallerde çoğu zaman kişiler durumdan habersiz olmaktadır.-örn: mührün kopuk olması hali-) Kanımca ödemenin şüphe ile yapılmış olması halinde dahi ödenen bedelin istirdadı mümkün olmalıdır.

Ceza yargılaması neticesinde sizin de dile getirmiş olduğunuz gibi, müessese bakımından böyle bir alacağa sebep olan nedenin esasen hiç ortaya çıkmamış olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki hukuk mahkemesinde de elektrik hırsızlığının oluşup oluşmadığı hususu, tüketim seyirlerinden vesair delillerden yola çıkılarak tekrar incelenmektedir.

Salt ihtirazi kayıt konulmadığı için kuruma bu gibi hallerde yapılan ve kurumun sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet veren ödemenin geri verilmemesi hakkaniyete aykırılık teşkil edecektir.

Yargıtay 11. HD.nin 20.10.2003 t.li 2003/3151 E.-2003/9472 K. sayılı ilamda durum oldukça güzel özetlenmiştir; "...Davada borç olmayan şeyin verildiği ileri sürülerek istekte bulunulduğuna göre; uyuşmazlığın bu madde kapsamında çözüme kavuşturulması gerekir. Genel olarak 62. maddenin uygulanabilmesi için aranan gerekli unsurlar; bir borcu ortadan kaldırmak için yapılan ödeme, borcun bulunmaması, ödemenin şahsın ihtiyarı ile yapılmış bulunması ve hata olarak sıralanabilir. Olayımızda, bir borcu ortadan kaldırmak için yapılan ödeme ve ödemenin kişinin ihtiyarı ile yapılmış olması unsurlarının gerçekleşmiş olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle özellikle diğer iki unsur üzerinde durulması gerekir. BK nın 62. maddesinin uygulanabilmesi için, yerine getirilen borcun "mevcut olmaması" gerekir. Bu durumun, yani borcun varlığının saptanmasında "eda anı" esas alınmalıdır. Olayımızda ise, davacı kaza tutanağında tam kusurlu gösterildiği gösterildiği için kendisini borçlu sanarak ödeme yapmıştır. Oysa. ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin ... sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, davacının olayda kusursuz olduğu tespit edilmiştir. O halde davacının kusursuz olduğu da dikkate alınmak suretiyle, borcun eda anında mevcut olmadığı kabul edilmelidir. Tüm bu hususlar değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir..."

Kararı mail adresinize gönderebilirim. Temyiz sonucunu da bilahare paylaşacağım. Umarım iyi haberlerle dönerim Saygılarımla,