Mesajı Okuyun
Old 24-08-2003, 12:23   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan Çocuk Hakları - Mahkemede Ve Basında

Sayın Üyeler,

Çocuklarımızı korumamız gerektiği düşüncesiyle
Sayın Umur Talu'nun bir köşe yazısını
(kısaltarak) aşağıya aktararak
herkesin katkıda bulunması umuduyla
konuyu dikkatinize sunuyorum.

Saygılarımla

Bir Dost



Tecavüz-haber!
Bilmiyorum, Hürriyet muhabiri Emel Armutçu, bir gazetecinin en büyük gündelik gururlarından birini, haberinin ve imzasının manşet olmasının hazzını duymuş mudur?
Sanmıyorum.

12 yaşındaki bir seri tecavüz kurbanı kızla ilgili haber elbette manşet olabilir...

Ama bu kadarı olabilir mi?

'Ağlaya ağlaya bunları anlattı' denilerek, 'Mahkemede açık açık anlattıkları', aynı açıklıkla, aynı ayrıntılarla bir kez de onbinlerce okurun tecavüzüne, onlara da adeta tecavüz ederek sunulabilir mi?

* * *

İki sayfaya yayılan 'tecavüz-haber'in bir yerinde şöyle 'anlayışlı, duyarlı' bir ifade vardı:

'12 yaşındaki N.Ç... mahkemede neredeyse bir sanık gibi sorgulandı. Soruları soran, onun psikolojik durumuna göre davranması gereken bir uzman değil, hakimdi. Üstelik yaşadığı şeyleri, birlikte yaşadığı insanların, yani ona tecavüz etmekle suçlanan kocaman adamların önünde anlattı... Mardin'de mahkeme salonunda her şey bu kadar çıplak, bu kadar basitti.'

Bu duyarlılık iyi de, bu ne? İlk sayfada manşetin altından sarkıtarak, içeride iki tam sayfaya yayarak, 'yaşadığı şeyleri, kocaman adamların', küçücük çocukların 'önünde' ve 'bu kadar çıplak, bu kadar basit' teşhir etmek ne?

Sizin 'psikolojik duruma göre davranması gereken bir uzman'lığınız mı var? Çocuktan aldığınız bir izin, bir onay, okurlarınızdan gördüğünüz, 'yayınla, yayınla, tüm ayrıntısıyla anlat' baskısı mı var?

'Mahkemede pozisyonları tarif etmek zorunda kaldı' diye başlık atabilen bir gazete, bir de yüzbinlerce insanın, bu arada tabii ki N.Ç.'nin ve binlerce çocuğun önünde, gazete kağıdına sarıp o 'pozisyonları tarif etmek' zorunda mıydı?

N.Ç. mahkemeden de beter bir şekilde, bir kez daha bu pozisyonları 'herkesin önünde, Hürriyet kanalıyla tarife' nasıl bir vicdanla zorlanabildi?

Bir olayın, bir vahşetin ısrarlı takibi, 'pozisyonlar'ın ağır çekim pazarlanması mıdır?

* * *

Ön yargılı bakmadığımı, bu haberi ve olayı elbette önemsediğimi, ama veriliş tarzından iğrendiğimi bir misalle vurgulayayım:

Aynı gün, Vatan Gazetesi de, Tülay Şubatlı imzasıyla bu olayı sürmanşetten vermiş, içeride de bir sayfa ayırmıştı.

Ama haberlerin içinde, üstelik tüm duruşmalara atıf yapıldığı halde, 28 tecavüz sanığının küçük kıza tecavüzlerine satır satır ortak olunmuyordu.

Üstelik, Hürriyet'in iki tam sayfasının hiçbir yerinde, bir haberin en temel kuralı olan 'ne zaman'a dair tek bir satır bulunmazken, muhtemelen 'olayın tazeliği'ne dair kuşku uyandırılmamak istenirken, Vatan'ın haberinde, olayın ilk ortaya çıkışı ve beş duruşmanın hepsinin tarihi vardı.

O yüzden, belki önemli değil ama, N.Ç. Hürriyet'in manşetine 13 yaşında olarak oturuyor, içeride 12 yaşına da iniyordu.

Olayın ısrarla takip edilmesi, konunun insani, hukuksal, sosyal tüm veçhelerine bakılması, cezaların yetersizliğinin gündeme getirilmesi, sanıkların tahliyesine isyan... Hepsi hepsi, elbette üstünde durulası unsurlar...

Ama, bir kızın yaşadıkların tüm ayrıntılarının bir 'tecavüz röntgenciliği' üslubuyla verilmesi şart mıydı?

* * *

Hürriyet'in genel yayın yönetmeni, 'doğru' bir davranışla, bu haber tarzının hesabını vermek amacıyla bir de yazı yazmış.

Lakin, 'doğruluk' sadece hesap verebilme niyetinde.

Yoksa, manşeti çekmiş, olayın tüm ayrıntılarını teşhir etmiş, hesap vermekten de zaten ilk satırların sonunda vazgeçip bir de herkesi duyarsızlıkla suçlamayı tercih etmiş.

Üstelik, buram buram nefret, buram buram suçluluk kompleksi kokan bir yazı.

'Siyasi işkenceleri gündeminden indirmeyen insanlar'a kusuyor, tüm ikiyüzlülüğüyle. Çünkü, küçük bir kıza uygulanan vahşetin kavranması için zorunlu olmayan 'domlu, momlu' ayrıntıları yayınlayabilen yüreği (pardon, 'midesi'), bir başka insanlık suçu olan 'işkence' ayrıntılarını bugüne dek bağırsaklarında bile dolaştırmadı.

'Tecavüzcü devlet görevlileri' karşısında haklı olarak isyan çağrısı yapan 'midesi', işkenceci devlet görevlileri karşısında guruldamadı bile.

Bir de, N.Ç.'nin mahkemedeki ifadesini teşhir ederken çağrı yapıyor:

'Bu sözleri midenizi tutarak okuyun' diye.

Allah aşkına, kalbiniz, yüreğiniz, vicdanınız yok mu ki, tüm iş 'mide'ye kalıyor. Duygularınız, öfkeniz filan orada başlayıp orada bitiyor.

Yoksa onları da çoktan 'mideye' mi indirdiniz!

* * *
kaynak: http://www.stargazete.com/index.asp?yazarid=5