Mesajı Okuyun
Old 13-04-2012, 16:55   #11
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Ben de uzunca bir süre, hem de mesleğe başlar başlamaz, yoğun bir şekilde iş mahkemelerinde işveren vekili olarak savunma görevini ifa ettim. Mesleğin başında olmanın da verdiği etkiyle, daha hiç kazanmanın tadına varamadan sürekli dava kaybetmek bende de olumsuz duygulara vesile oluyordu. Bu itibarla sayın hukukav'ın belirttiği gibi, ben de

Ama biz avukatlar, davalarda taraf değil, tarafların vekiliyiz. Bugün bir tarafın, yarın diğer tarafın vekilliğini üstlenmek, bizim mesleğimizde çok normaldir. Hatta bence olması gerekendir. Bu sebeple bazı meslektaşların kendisini işçi avukatı ya da işveren avukatı olarak tanımlamalarını çok doğru bulmuyorum. Zira bu tanımın hemen sonrası bir önyargıdır, bir sonrası da objektiflikten uzaklaşmaktır.

Bizim camiamızda şöyle de bir entresan durum var:
İşçi avukatlarının(!) %99'u patronken, işveren avukatlırının(!) %99'u işçi avukatlardır.

İşçi avukatları işçilerden para kazanırken, işveren avukatları işverenden para kazanır. (Davaları kaybettikleri için, işçilerden karşı vekalet ücreti vs de almazlar. )

İşçi avukatı, işveren avukatı ayrımından kimseye fayda yok bu sebeple...

(Ayrıca işveren vekilliğinden zengin olan avukat da çok göremezsiniz ama, işçi vekilliğinden vergi rekortmenleri çok çıkar.)

İşin esasına girilecek olursa da...

İş hukukun varlık amacı, doğuş sebebi işçiyi korumaktır. İş hukukundaki en temel prensip de, işçi lehine yorum ilkesidir.

Ülkemizde informal, kayıtdışı çalışma çok yaygındır. Öte yandan gerçekten iyi niyetli olan işverenlerin ve işçilerin dahi hak ve yükümlülükleri hakkında genel bilgisi yetersizdir.

Hal böyle olunca, mahkemeye kadar gelen olaylarda işçinin haklı çıkma ihtimali elbetteki kuvvetle muhtemel olacaktır.

Bu sebeple, bir avukatın müvekkili işverene yapabileceği en önemli ve hatta tek yardım, işçi çalışırken haklarının eksiksiz verilmesini sağlamaktır. İşverenin avukatından alabileceği yardım, işçiye de yardımdır. Eğer iş işten geçtiken sonra avukata gelmişse işveren, zaten çok da bir şey beklememelidir.

Peki bizim yargımız, işçi lehine yorum ilkesinin sınırlarını aşıyor mu, kantarın topuzunu kaçırıyor mu???

Kesinlikle EVET!!!

İşin üzücü yanı, işveren aleyhine bu kadar durum yaratmasına rağmen, işçilerin de haklarına eksiksiz ve suratli kavuşmasını sağlayamıyor.

Son söz: Türkiye'de iş yargılaması her kesim için çok kötü durumda.

Saygılarımla,

Bu görüşe harfiyen katılıyorum...

ancak iş davalarında aslında kazananlarının birinin de işveren olduğunu unutmamak gerekir.

Bir dava düşünün, (ki çoğu dava böyle)

işçi 20 yıl çalışmış, davası kabul edilmiş, hak ettiği;

kıdem tazminatı: 20,000,00 TL
fazla mesai alacağı :30.000,00 TL
yıllık izin alacağı :5.000,00 TL

Toplam . 55.000,00 TL

hakkaniyet indirimi, zamanaşımı gibi sebeplerle;

Hükmedilen alacak: 35.000,00 TL

İşverene maliyet : 45.000,00 TL (tahmini)

bu durumda işveren neyi kaybetmiştir anlayamıyorum, 10.000,00 TL kazançlı olduğu gibi, bugün vereceği parayı (fazla mesaide yıllar önce vereceği parayı) çok sonra veriyor...

İşçi kazançlı mı peki ?

hükmedilen işçilik alacağından işçinin aldığı ücret: 35.000,00 TL (yüzdelik olarak avukata verdiğini varsayıyorum, ki bu bedel çoğu zaman daha fazla)

işçinin zararı 55.000,00 TL - 35.000,00 TL = 20.000,00 TL

Bu sonuca göre, ilk yazımda belirttiğim gibi 2 kişi kazançlı, biri işveren, diğeri işçi vekili....

İşveren 10.000,00 TL kazançlı, işçi 20.000,00 TL kayıplı...

Kaybeden tek kişi ise aslında işçidir....

Kolay gelsin...