Mesajı Okuyun
Old 19-03-2012, 11:07   #477
av.kadirpolat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Bu görüşe katılmıyorum:

Yasakoyucu HMK 107'de "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde..." demiş.

1- Haksız fesihle ya da iş aksini haklı olarak feshetmesini gerektiren bir olayla karşılaşan işçiden, o güne kadar ne kadar izin kullandığının, ne kadar fazla çalışma yaptığının, bunlara ilişkin ücretlerin ne kadarının ödenip ne kadarının ödenmediğinin kaydını tutması beklenemez. Oysa işveren bu kayıtları tutmak zorundadır. Çoğu zaman bu hususlar tanıkların dinlenmesi ve diğer delilerin toplanması ile netleşir, hatta bazen netleşmez de bilirkişi olasılık ve varsayımlara göre hesaplama yapar. Bunları davacının bilmesini ve dava açarken bildirmesini bekleyemeyiz.
2- İş davalarında feshin haklı olup olmadığının yanısıra ücret ve çalışma süresi konusunda da ihtilaf çıkar. Tek sorun feshin haklı olup olmaması değildir çoğu kez.

Bu nedenle doğrudan "işçilik alacaklarına ilişkin davalar, belirsiz alacak davası olarak açılamaz ya da açılabilir" denemeyeceğini düşünüyorum. Her davayı özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.

Sayın meslektaşım,
1- Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. O zaman "ne kadar alacağı olduğunu bilmemek" bir mazeret değildir. 5 yıl çalışmış bir kişi haksız olarak işten çıkartıldığını yada haklı olarak işten çıktığını iddia ediyorsa; 5 yıllık kıdem tazminatının neye göre hesaplanacağını bilmeli. (yada arzuhalciye değil zahmet edip bu işin ehli kamil avukata gitmeli)
2- İyiniyet sahibi herkes (işçi), hakkının ne ve nekadar olduğunu bilmelidir. Ben işveren vekilliği yapmıyorum. Genellikle davalarım da işçi yanında açtığım davalardır. Ancak "yıllık iznimi kullandım da ama buna ilişkin bir kağıt imzalamadım" diyen birçok kişi, ikinci alacak peşine koşmuyor mu?
Ayrıca, bişey konuştuğumuzda yada düşündüğümüzde her iki taraf açısından düşünmek gerekirse, davacı işçi avukatı olarak yada davalı işveren avukatı olarak da düşünelim. Ya tutarsa şeklinde açılan onca dava kısmen açılıyor. Kimse hakkının ne olduğunu bilmiyorum, deme savunmasına girmesin. Bal gibi de biliyor; yada bilmelidir. Kullandığı izinleri de bilmeli, çalıştığı saatleri de bilmeli, aldığı maaşı da bilmeli, çalıştığı süreyi de bilmeli.

Çok net bir örnek vereyim, 2-3 yıl önce açtığım bir alacak davasında (ticaret mahkemesinde) 10.000 TL lik kısmi dava açtım. Bilirkişi hesapladı 379.000 TL alacağımız ortaya çıktı. Ya şimdi bu konuda ne demek gerekiyor. Ya madem alacağım 379.000 TL ise, o kadar açmak daha ahlaki değil mi?. Niye herkes, işimi garantiye alayım, dava red edilirse 10.000 TL nin hem yargı masrafı hem de avukatlık ücreti az olur, diye düşünülüyor. Alacağım şudur diyen adam o kadar alacağını belirtmeli, davanın kabul edilip edilmeme konusu farklı bir durum.

3- Ücret miktarı ve çalışma saatini, emin olun, işçi iyi biliyor. Evet bordroda az maaş gösterip elden daha fazla para veriliyor ancak biz avukatlar da gayet iyi biliyoruz ki, bordroda ki maaş, ancak yazılı bir belge işle aksi kanaate vardırılabilir. Bunu işçini bilmiyor olması, kendisinin sorunu.