Sevgili arkadaşlar;
Bilindiği üzere kimse sosyal güvencesiz çalışamaz. Bu hak olduğu kadar da ödevdir.

Sigorta kurumu genellikle yasalarla düzenlenmiştir. Bağ Kurun kurulmamış olduğu dönemde SSK yasası ile serbest meslek sahiplerinin de sigortalı olması için (işçi statüsünde olmamalarına rağmen) bir ayrıcalık getirilerek meslek kuruluşlarına (hatta diğer topluluklara da) böyle bir olanak sağlanmıştır.

Bu hükmün amacı yasal koşulları taşımayan (örneğin işçi olmayan) gruplar için de sosyal güvenlik sağlanmasıdır.

Barolar da bu hükme dayanarak SSK ile sözleşme imzalamış ve avukatların sosyal güvenlik ten yararlanmalarını sağlamak istemişlerdir.

Bu nedenle topluluk sigortasına dahil olmanın koşullarından birisi başka bir sosyal güvenlik kuruluşuna dahil olmamanızdır. Yani primleriniz normal SSK mevzuatı gereğince yatırılıyorsa, emekli sandığına tabi iseniz, bağ kurlu iseniz topluluk sigortasına dahil olamazsınız. Olsanız da yatırdığınız primler işe yaramaz. Sadece (yanılmıyorsam) primlerinizin üst sınırdan yatırılımış olduğu konusunda bir hak iddia etmenize olanak verir.

Bunun işçilerden farkı sözleşmeye dayandığı için yararlanılacak sosyal güvenlik kalemlerinin saptanarak bunlara ilişkin primlerin yatırılmasını sağlamaktır. Bu çerçevede sağlık primleri yatırılmadığı için avukatlar SSK sağlık yardımından yararlanamamaktadır. Ancak başvuru ve sağlık primlerini de yatırmanız halinde bu olanaktan da yararlanılabilir.

Sözkonusu sözleşme uyarınca avukatlık ruhsatı aldığınız tarihte baro sizi SSK ya bildirerek sigortalı olmanızı sağlamak zorundadır. Sigortalı olmak ayrı, sigorta primlerini ödemek ayrı şeylerdir. Emekli olmaya gittiğinizde sigorta borçlarınız faizi ile birlikte önünüze konur ve bunu ödemeden emekli olamazsınız denir.

Sonuç olarak ruhsat tarihinde topluluk sigortasına kaydedilirsiniz. Baroya vereceğiniz bir dilekçe ile başka bir sigortadan yararlandığınızı belirtirseniz baro bunu kuruma bildirerek sizi topluluk sigortasından çıkarır.

Saygılar.