Mesajı Okuyun
Old 07-01-2012, 18:20   #89
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Şimdi anlamak istediğim şu: Manevi tazminat davasına "belirsiz alacak davası" olarak ikame edilemez diyen sayın meslektaşlarım davacıdan, davasını ikame ederken, failin ve varsa kendisinin kusur oranlarını bilmesini, kusursuz sorumlulukta-örneğin istihdam edenin sorumluluğunda henüz tahkikat yapılmadan gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediğini bilmesini, karşı tarafın ekonomik durumunun ne olduğunu bilmesini ve oturup bunlara göre hesap yaparak alacak miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesini mi bekliyorlar???

Konu, hakimin hükmettiği tazminatta takdir edeceği rakam değildir; konu "usule ilişkin yol" muvacehesinde davacının, davanın başında manevi tazminat alacak miktar veya değerini tam veya kesin olarak belirleyebilip belirleyemeyeceğidir. Ben, davacının, davasını ikame tarihinde bu şekilde bir belirleme yapamayacağı kanaatindeyim.

Diğer taraftan ısrarla tekrar belirtme gereği duymaktayım ki: BELİRSİZ ALACAK DAVASI İKAME EDİLDİĞİNDE DAVACI, ALACAĞINI TAKSİT TAKSİT/KISIM KISIM/ZAMAN İÇİNDE ARTACAĞINI DÜŞÜNEREK/ACIMI ŞİMDİLİK ŞU KADAR ÖNGÖRÜYORUM DİYE AÇMAMAKTADIR. Davacı, manevi tazminat istemini kül halinde ileri sürmektedir. Sayın Pekcanıtez'in tespiti oldukça isabetli ve doğrudur (belirsiz alacak davasında talep bölünerek istenilmemektedir. Aksine manevi tazminatın aslında tamamı istenilmekte, ancak bunun kesin olarak belirlenmesi tahkikat sonuna kadar bir zaman içinde yapılabilmektedir...) ve bu hususu gayet güzel açıklamaktadır (diye düşünüyorum )

Sevgili üstadım,

Manevi tazminat davasının kendine özgü farklı özellikleri var ki bunları siz de ayrıntılı şekilde mesajlarınızda yazıyorsunuz. Bir davanın açılırken miktarını davacının belirleyememesi (bunun ondan beklenememesi) veya belirlemesinin imkansız olması belirsiz alacak davası açmak için yeterli olsa da, belirsiz alacak davalarında davacı ileride yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde alacak miktarının belirli hale gelmesi halinde veya karşı tarafın vereceği cevaplarla alacak miktarının belirlenebilir/belirli olması durumunda hiçbir ayrı merasime gerek kalmaksızın başlangıçta gösterilen değerle bağlı kalmadan belirli tutar kadar alacağını isteyebilmektedir. Oysa manevi tazminat davalarında siz de daha iyi bilirsiniz ki (bir önceki mesajımda da yazdım) mevcut sisteme göre bilirkişi marifetiyle manevi tazminat tespit edilememektedir. Bu bakımdan manevi tazminat tutarının ileride (hakimin kararına kadar) belirli hale gelmesi mümkün olamayacağı için, maalesef teoride kalacaktır sizin iddianız.

Örnek:
Bay Elima, Bay Arumutia'ya bir değer göstererek faraza (500 TL) manevi tazminat davası açtı... diyelim. Davayı da sizin dediğiniz gibi belirsiz alacak davası kabul edelim.

Davalı Arumutia cevap verdi ve talebi reddederim dedi, diyelim.

Hakim, dosyayı inceledi ve hükmünü açıkladı: Talebin kabulü ile 500 TL. manevi tazminatın... Davalıdan alınarak... bla bla.. dedi.

Bu durumda Bay Elima sizce ne yapmalıdır?

Sizin bahsettiğiniz belirsiz alacak davasının unsurları bakımından manevi tazminat davasına uyduğu konusunda kimsenin bir kuşkusu yok diye düşünüyorum.

Sorun manevi tazminatta belirsiz alacak talebinin dava boyunca (karara kadar) belirli hale gelememesi ya da hakimin talepten fazlaya hükmedememesidir...

Şunu diyorsanız amenna: Mevcut sistem için yazdıklarımı ele almayın, olması gereken sistem için ben manevi tazminat davalarının da bilirkişi eliyle veya önceden belirlenmiş kıstas tablolarla belirlenebilir hale getirilmesini öneriyorum. Ayrıca hakimin talepten fazlaya da hükmedebilmesini arzuluyorum... Buna bir şey diyemem. Görüştür. Saygı duyarım.

Not: benim önceki mesajımda belirttiklerim Yargıtay kararlarından alıntı değildir. Yargıtay ve Doktrinin kabul ettiği ve bizlerin de neredeyse ezberlediği ilkelerdir.