Mesajı Okuyun
Old 23-06-2015, 17:45   #3
halit pamuk

 
Varsayılan

Konu ile ilgili şöyle bir yargıtay kararı var.

Yargıtay
7. Hukuk Dairesi

Esas : 2014/14115
Karar : 2014/17571
Tarih : 18.09.2014



Özet:



Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, YARGITAYca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2-Davacı vekili, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir sebebe dayanmaksızın feshediliğini ileri sürerek bazı işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını TALEP ETMİŞTİR.

Davalı vekili, davacının sebepsiz şekilde işi bırakarak ayrıldığını, işverenden herhangi bir alacağı bulunmadığını beyanla davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447 inci maddesiyle sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama USULÜ BENİMSENMİŞTİR.

Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def'i cevap dilekçesiyle İLERİ SÜRÜLMELİDİR. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def'inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def'i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319 uncu maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği KABUL EDİLMELİDİR.

Dava dilekçesi nazara alındığında; Mahkeme gerekçesinin aksine davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair bir ibare yer almadığı gibi HMK.'nun 107 nci maddeye de açık bir atıf yapılmadığı, fazlaya dair haklar saklı tutularak talepte bulunulduğu bu haliyle davacı vekilince HMK.'nun 109 uncu maddesine göre kısmi dava açıldığı TESPİT EDİLMİŞTİR. Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporundan sonra davacı vekilinin ıslah dilekçesi verdiği, ıslah dilekçesinin davalı vekiline tebliğ edildiği, davalı vekilinin ise yasal süresi içerisinde ıslah edilen tutarlara karşı zamanaşımı def'inde BULUNDUĞU ANLAŞILMAKTADIR. Mahkemece ıslah edilen tutarlara karşı davalı tarafça ileri sürülen zamanşımı def'i değerlendirilmeden eksik incelemeyle karar VERİLMESİ HATALIDIR.

3-Yukarıdaki bentte de belirtildiği üzere davacı vekili HMK.'nun 109 uncu maddesine göre kısmi dava açmış olup kıdem tazminatı dışında kalan alacaklar bakımından dava dilekçesindeki tutarlara dava tarihinden, ıslaha konu tutarlara ise ıslah tarihinden faiz işletilmesi gerekirken aksine uygulama YAPILMASI HATALIDIR.

O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve HÜKÜM BOZULMALIDIR.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18.09.2014 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.