Mesajı Okuyun
Old 10-05-2008, 18:14   #2
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Alacaklılık ve kefillik sıfatlarının bir kimsede birleşmesi alacağın mevcudiyet ve idamesi üzerinde şüphesiz hiçbir tesir yapmaz; sadece alacağın kefaletle temin edilmiş olması keyfiyeti nihayet bulur.” ( Andreas Von Tuhr – Avukat Cevat Edege çevirisi – Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı Yargıtay yayınları no : 15 Ankara 1983 baskı sayfa 662 )

Ancak kefaletin düşmesinin sonuçları, sorudaki savunma çerçevesinde değildir.

Aşağıdaki karar da belirtilen görüş doğrultusundadır.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/8037
Karar: 2005/2835
Karar Tarihi: 17.03.2005

ÖZET: Bir sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imza koyan kimsenin hukuki sorumluluğu, borçlu sıfatıyla değil kefil sıfatıyladır. Kefil eda ettiği şey nispetinde alacaklının haklarında ona halef olur. Somut olayda da borcu ödeyen davalı kefil S., alacaklı bankanın haklarına halef olmuş dava dışı bankadan alacağı ve alacağa teminat teşkil eden rehni temlikname ile devralmıştır. Bu itibarla borcu ödeyen davalı S.'in borçlu gibi sorumlu olduğu ve alacaklı ve borçlu sıfatlarının şahsında birleştiği gerekçesiyle alacağın sona erdiği ve mevcut olmayan bir borcu temin etmek için gösterilen rehnin konusuz kaldığı düşüncesiyle oluşturulan kararda isabet yoktur.

(818 S. K. m. 116, 496, 499)

Dava: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, konu itibariyle bu istemini reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili dava dışı borçlu M. Özdemir'e ait aracın satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde, davalının rehin alacaklısı olduğundan bahisle ilk sıraya alındığını, oysa davalının ilk sıraya alınan takip dosyasının borçlusu iken borcu ödeyerek alacağı temlik aldığı; ne var ki alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeniyle borcun ve rehin hakkının sona erdiğini ve rehin hakkının dikkate alınmayacağı hususunda kesinleşmiş icra mahkemesi kararı bulunduğunu iddia ederek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili müvekkilinin asıl borçlunun borcunu ödeyerek alacaklının haklarına halef olduğunu, bu kapsamda rehin hakkının da temlikname ile kendisine geçtiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre, davalının dava dışı borçlu ile birlikte kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı ve dosya borcunu ödemekle yükümlü olduğu; borcun ödenmesi ile rehnin konusuz kaldığı ve her iki alacaklının haczinin aynı tarihli olduğu gerekçesi ile davacı alacağıyla davalının 1.711.184.000,-TL. alacağının hacze iştirak ettirilmesine karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı yan, dava dışı borçlunun akdettiği kredi sözleşmesine müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza koymuş, girişilen takipte de borcu ödemiştir.

Bir sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imza koyan kimsenin hukuki sorumluluğu, borçlu sıfatıyla değil kefil sıfatıyladır.

Borçlar Kanunu'nun 496 ncı maddesine göre, kefil eda ettiği şey nispetinde alacaklının haklarında ona halef olur. Somut olayda da borcu ödeyen davalı kefil S., alacaklı bankanın haklarına halef olmuş ve anılan Yasa'nın 499 uncu maddesi uyarınca dava dışı bankadan alacağı ve alacağa teminat teşkil eden rehni temlikname ile devralmıştır.

Bu itibarla borcu ödeyen davalı S.'in borçlu gibi sorumlu olduğu ve alacaklı ve borçlu sıfatlarının şahsında birleştiği gerekçesiyle alacağın sona erdiği (BK. m.116/1) ve mevcut olmayan bir borcu temin etmek için gösterilen rehnin konusuz kaldığı düşüncesiyle oluşturulan kararda isabet yoktur.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.03.2005 günü oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Kaynak : Sinerji Mevzuat