Mesajı Okuyun
Old 09-03-2007, 12:46   #9
ömer adaleti

 
Varsayılan

DAHA KAÇ CANA KIYILMASINI SEYREDECEKSİNİZ ?

Yataklarınızda rahat uyuyor musunuz ? Bugün toplum için,insanlık için hangi kararların oylanmasında ;önceden şartlanmadan kabul veya ret oyu kullandınız ? Hiç düşündünüz mü ? Kaç çocuk melek olup Tanrı katına ulaştı ? Ve bu çocuklara kıyanların ‘’caydırıcı olmayan kanunlar yüzünden yada caydırıcılık unsuru olsa bile, daha az ceza içeren, başka bir T.C.K maddesine göre karar verilerek 3 veya 5 ay cezaevinde yatıp çıktıktan sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, aynı suçları yada vurdum duymazlıkları göstermeye devam eden yaratıkları ‘’ hiç düşündünüz mü ? Ve Bu yaratıklar yüzünden ‘’ melek’’ olarak bu dünyaya doyamadan giden ‘’ 8 yaşında ki GÖKÇEN’İ … 5 yaşında ki NURSENA’YI… 5 yaşında ki DİLARA’YI… 14 yaşında ki SÜHEYLA’YI… 2 yaşında ki TUĞÇE’Yİ… 11 yaşında ki OĞUZ KAĞAN'I...’’ Yüreğiniz dayanırsa ve saymamı isterseniz sayarım ama sayfalar yetmez.
Gökçen… Minik Gökçen 19 haziran 2006 da 4. sınıfa geçmenin büyük sevinci ile karnesini aldı, bilmiyordu tam 7 gün sonra Azrail’in kendisine,dondurma satan bir yaratık vasıtasıyla tuzak kurduğunu, öyle bir tuzak ki… bir yıldan beri bir bakkalın giriş kapısına,sıyrılmış kablolardan geçen elektrik akımı tuzağı… ve bu tuzağa yakalanan, bilinen onlarca çocuk . Bilinmeyen ne kadar belli değil,bu tuzağın farkına varıp , bakkal denen yaratığı uyaran sorumluluk bilincine sahip insanlar… Ama heyhat cebinden para çıkacağını düşünerek hiçbir şeye aldırış etmeyen bir yaratık karşısında tüm uyarılar boşuna…
Minik Gökçen’in canı dondurma istiyor… ve milyonlarca YTL reklam harcaması yapan ama insan hayatına kıymet vermeden sadece parayı düşünerek her önüne gelen yere hiçbir şart sunmadan ve usulüne uygun elektrik tesisatı dahi çektirmeyen dünyanın dev bir dondurma markasının cazip reklamlarını düşünen minik Gökçen, bu markaya doğru yöneliyor… tam dondurma istemek için basamağa adım atmaya çalışan Gökçen,düşmemek için minik elleri ile kapıyı tutuyor… Anasından,babasından,kardeşinden ayrılmak istemeyen minik Gökçen’i… melekler daha çok seviyor ve işte o an yanlarına alıyorlar… artık Gökçen bir melek ama ailesi yıkılıyor… yıkılıyor… yıkılıyor…
Düşünebiliyor musunuz ? Kendi çocuğunuzu Gökçen’in yerine koyabiliyor musunuz ? yoksa umursamadan rahat yataklarınızda ‘’ nasılsa benim çocuğum değil diyerek ‘’ uyuyor musunuz ?
Gökçen’in adı artık okulunun kütüphanesinde yaşayacak, ailesi,öğretmenleri ve duyarlı insanların yardımlarıyla kurulan ‘’Gökçen Göçer kütüphanesi’’ şu anda 4 adet bilgisayara 3500 civarında kitap a sahip,Gökçen’in arkadaşları ve veliler bu kütüphanedeki kitaplardan ve internet kullanımından faydalanıyorlar, Gökçen’in bir de web sayfası var ‘’ Gökçen’in sayfası ‘’ adı altında,site adresi www.gokcengocer.com , Gökçen buradan hepimize sesleniyor, Gökçen bizim için bir şeyler yaptı. Biz Gökçen için ne yaptık ?

Nursena’yı bilir misiniz ? 5 yaşındaydı. Gaziantep’te oturuyordu.Annesi ve ablası ile gezmeğe gitmişti, baba ise polis memuru her zaman ki gibi görevi başındaydı. Artık eve dönme vakti gelmişti, Nursena ablasının ve anneciğinin elinden tutarak yaya geçidinde ışığı bekliyorlardı… Azrail gene aymaz bir yaratık bulmuş ve tuzağını kurmuştu,melekler gökyüzünde Nursena’ yı karşılamayı bekliyorlardı . Ehliyeti bile olmayan aymaz yaratık, 10 tekerlekli kamyonuyla kendisine yanan sarı ışığın kırmızıya dönmesine aldırış bile etmeden, kendilerine yeşil ışık yanan Nursena ve ailesinin ortasına, korna dahi çalmadan dalıyor… yaratık,1 km. ilerideki, diğer ışıkta polisler tarafından durduruluyor, anonslar yapılıyor… Görevinin başında bulunan baba anonslarda Nursena’nın adını duyunca yıkılıyor… ihtimal bile vermek istemiyor,dualar ediyor ‘’inşallah kaza haberi yanlıştır’’ diye… ama çoktan Nursena melekler tarafından karşılanmış… geriye ana,baba ve kardeşe dayanılmaz bir acı bırakmıştır.
Asıl ilginç olan savcılığın bu cinayeti taksirli suçtan açması, buna benzer olaylarda örnek belgelerde bile olası kast diye bir hüküm varken… neden yalnızca taksir den dava açıldı… herhalde bir bildikleri vardır. 29 mart ta Nursena’nın mahkemesi var,takip edip öğreneceğiz, bakalım mahkeme T.C.K nın hangi maddesine göre ceza verecek ?

Dilara’yı… 5 yaşındaki başka bir meleğimiz,daha geçen gün,hiçbir güvenlik tedbiri alınmayan , kapağı olmayan bir rögar dan düşmedi mi ? tedbir için üzeri kartonla kapatılan bir rögar (!) acaba onu kapatan beyin özürlümüydü ?
Anne çocuğunun elinden tutmuş neşe içinde evine dönüyor,aniden kızının minik eli ellerinin arasından kayarak bir boşluğa doğru düşüyor… Siz kendinizi o annenin yerine koyabiliyor musunuz ? bir baba olarak kucağınızda kızınızın cansız vücudunu taşıdığınızı düşünebiliyor musunuz ? Neydi Dilara’nın suçu ? henüz 5 yaşında.
YÜREĞİNİZ DAYANABİLİYOR MU ?
Eğer bu yazıyı okurken gözleriniz nemlendiyse utanmayın ! Çünkü insansınız.
Bu meleklerimiz size sorarlarsa NEDEN ? diye ne cevap vereceksiniz ? kim cevap verecek ?
Caydırıcı olan kanunlarımız varken, caydırıcılık unsuru daha az olan başka bir kanun maddesine göre ceza verdiğimiz müddetçe bu olayların önü alınmaz… ve hiç kimse cevap veremez ; NEDEN ? Sorusuna.
Uyarılara rağmen ve çarpılan insanlar olmasına rağmen, umursamayan, herkesin eli ile dokunduğu ana giriş kapısındaki elektrik kaçağını yaptırmayan bakkal efendi elini kolunu sallayıp gezerse…
Rögar kapağını çalan ve bunu satın alanlar 2 ay yatıp çıkarsa…
Tüm trafik kurallarını hiçe sayıp,bir cana kıymanın bedeli 1 yıl hapis yatıp, çıkma olursa…
Bu ülkede tabanca çekip adam öldürmek sadece aptallıktır. Ver kapıya elektriği… çal rögar kapağını… bas gaza ve kırmızı ışıkta geç… koy balkon kenarına çiçek saksısı… kaz yol üzerine kanal… çal binalardan demiri ve çimentoyu… aklınıza gelen bin bir çeşit oyunla bu ülkede bir cana kıymak ve az bir cezayla kurtulmak mümkün.
Hukukun egemen olmasını istiyoruz. Değerli hakimlerimizin kamu vicdanı ve kendi vicdanlarına dayanarak,kanunlara uygun en ağır cezaları vermesini ve Kanun koyucularında; insan hayatına zarar veren ve sebep olan herkesi en ağır cezalara çarptıracak kanunları çıkararak bu halka hizmet etmeleri gerekir. Rögar kapağını çalan da, alanda, orada tedbir almayanda , gerekli incelemeyi yapmayan elektrik dağıtım şirketleri de, elektrik tesisatının uygunluğuna bakmadan dondurma bayiliği veren firmada… bu yaptıklarının cezasının cinayetle bir tutulacağını ve 1. derecede sorumlu olacaklarını bilseler… Acaba umursamaz davranabilirler mi ? İşte o zaman insan hak ve hürriyetine saygı duyulan bir ülkede yaşadığımızı anlarız.
Değerli ve vicdanlı hakimlerimiz umarız ilk adımı atarak örnek kararlar vererek, böyle acı olayların artık ülkemizde olmamasını sağlarlar.
Unutmayın ! Böyle acılar bir gün sizlerinde kapısını çalabilir… bunu önlemek hepimizin elinde.
HASAN FUAT GÖÇER – 08.03.2007
12 MART 2007 DE ULUS GAZETESİNDE YAYINLANACAK YAZIM