Mesajı Okuyun
Old 10-05-2002, 22:42   #7
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan Bilgilerimizi Hatırlayalım...

Bilirkişiye emeği karşılığı verilecek ücret, HUMK.m.423’te yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
HUMK.m.285 uyarınca, "ehlivukufun ücreti hakim tarafından takdir olunur".
Ancak bu takdirin, hangi ölçüye, kritere veya tarifeye göre yapılacağı konusunda kanunda bir açıklık (bir hüküm) yoktur .

Halbuki, örneğin Alman hukukunda bilirkişiye verilecek ücret kanun ile düzenlenmiş olup, 01.10.1969 tarihli kanun ile de bilirkişi ücretleri önemli ölçüde artırılmıştır .

Ceza usulünde de, bilirkişinin kaybettiği zaman için bir tazminat alabilmesi yanında inceleme ve seyahat masraflarını ve çalışmasıyla orantılı uygun bir ücret de isteyebileceği kabul edilmiştir (CMUK.m.77).

Bilirkişi ücreti, her somut olayın kendine özgü şartları dikkate alınarak hakim tarafından takdir edilecektir.
Bilirkişi ücretinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlar şöyle sıralanabilir .
a. Bilirkişinin harcadığı emeğin değeri
b. İncelemenin niteliği ve gerektirdiği mesai
c. Dosyanın kapsamı
d. İncelemenin gerektirdiği harcama ve giderler
e. Müddeabihin miktarı

Burada, bilirkişinin genellikle fikir ürünü olarak ortaya konan emeğinin değerlendirilmesi oldukça önem taşır.
Bilirkişinin kutsal sayılması gereken emeğini değerlendirirken hakimin iki hususu dengeleme kaygısı taşıması gerektiği kanaatindeyim.
Birincisi, uzun ve çileli bir eğitim ve deneyimin sonucu olarak kazanılan uzmanlık bilgisinin değerini ve hakkını vermek.
Diğeri ise, davaların en az giderle sonuçlandırılması yolundaki anayasal direktife (m.141/son) uymaya çalışmak .

Hakimin yargılama faaliyeti açısından bir danışmanlık hizmeti olan ve ilke olarak zorunlu olmayan bilirkişilik kurumunun verimli ve başarılı işlemesinde, bilirkişiye takdir edilen ücretin önemi inkar edilemez.

Ücretin az takdir edilmesindeki hatanın, fazla takdir edilmesindeki hataya göre daha sakıncalı olduğu inancındayım .
Özellikle yüksek miktarlar üzerinden açılan alacak davalarında, tek kişilik yemek ücreti düzeyinde bilirkişi ücretine hükmedilmesi, bilirkişilik kurumu için ciddi bir itibar kaybına yol açmaktadır .

Yargılama masraflarının dava konusu tutar nisbetinde artması gibi, bilirkişi ücretinin de özellikle yüksek tutarlı davalarda –nisbeten- daha yüksek belirlenmesi, hem taraf menfaatlerine hem de en az gider ilkesine uygun düşecektir.
Bedeli düşük davalarda, incelemenin kapsamı ne olursa olsun, bilirkişi ücretinin dava konusu değerin belli bir yüzdesini aşamayacak şekilde sınırlı tutulması zorunludur.

Bilirkişi, raporunu hazırladıktan sonra, takdir edilen ücretin emeğini karşılamakta yetersiz kaldığını ileri sürerek bilirkişi ücretinin artırılması talebinde bulunabilir.
Hakim, bilirkişi raporunu inceleyerek ücretin artırılması gerekip gerekmediğine karar verir.

Bilirkişi incelemesi talep eden taraf/taraflar, bilirkişi ücretini hakimin belirlediği süre içinde mahkeme veznesine ödemezlerse, bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılırlar (HUMK.m.414).
Bilirkişi, raporunu mahkeme kalemine teslim edip ücretini alırken yapılan ödemeden GVK.m.103-104 hükümleri uyarınca gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekir (GVK.m.94).

Gelir Vergisi Kanunu m.24/3 hükmünün yürürlükte olduğu 1993 yılı öncesinde bilirkişi ücretleri gelir vergisinden muaf tutulmuştu. 1985 yılında 3239 sayılı kanun değişikliği ile, yıllık tutarı 360 bin lirayı aşmayan bilirkişi ücretleri gelir vergisinden muaf sayıldı.

Son olarak 1993 yılında yapılan bir yasal değişiklikle hüküm tümüyle yürürlükten kaldırıldı.
Bu gün için bilirkişi ücretleri, % 15 oranında gelir vergisine tabidir . Doğrusu, eskiden olduğu gibi bilirkişi ücretinin gelir vergisinden muaf tutulmasıdır.